AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında gerçekleştirilen Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) toplantısının ardından gazetecilere açıklama yaptı.
Diyarbakır annelerinin evlatlarına kavuşmak için başlattığı vicdan nöbetinin devam ettiğini dile getiren Çelik, bu annelere katılarak, evlatlarını almak isteyen bazı ailelerin çocuklarının Gara'da katledildiklerini hatırlattı.
Gara'daki son operasyonlarda hayatını kaybeden vatandaşların bir kısmının uzun zamandır PKK tarafından alıkonulduğunu belirten Çelik, "Gara bölgesine yapılan operasyon hem oradaki terör unsurlarının temizlenmesi hem de bu kardeşlerimizin kurtarılması amacıyla gerçekleştirildi." dedi.
Çelik, Gara'daki operasyonda PKK'ye ağır bir zayiat verildiğini ve Gara bölgesinin işlevsiz hale getirildiğini belirterek, katledilen görevlilere Allah'tan rahmet diledi.
Silahlı Kuvvetlerin, emniyetin ve jandarmanın terör örgütüne verdiği güçlü cevapların aynı şekilde verilmeye devam edileceğini aktaran Çelik, şu değerlendirmelerde bulundu:
Gara operasyonunun ilişkin siyasetteki eleştirilere işaret eden Çelik, TBMM'de milletvekili sıfatı taşıyan bazı isimlerin, cinayet siyasetini propaganda makinesine dönüştürdüklerini ifade ederek, "Meşru bir devletin meşru mekanizmaları içerisinde, meşru süreçlerle konuşan kişilerin yapması gereken nedir, terör örgütünü lanetlemektir. Bu cinayet siyaseti ve katliam siyaseti yapanların başka bir iradesinin olmadığını biliyoruz. Ne söylerlerse söylesinler geçmişte de gördük kendileri de Meclis'te pek çok arkadaşımıza söylediler 'örgüt karşısında bizim zerre kadar bir siyasi irademiz yoktur' diye. O süslü estetize edilmiş, kalabalıklaştırılmış başka kavramlarla zenginleştirilmiş lafların hiçbir önemi yok, tablo net. Fakat, Türkiye'de köklü bir parti olan vatandaşlarımızın önemli bir kısmının teveccühünü kazanmış olan, Cumhuriyet Halk Partisi adına konuşan Genel Başkan çıkıp da '13 şehidin sorumlusu Erdoğan' dediği zaman bu, Türkiye'nin terörle mücadelesine doğrudan saldıran bir provokasyondur. Geçmişten itibaren terör konusunda söylenmiş bütün sözleri yan yana koyun, ana akım partilerin hiç birisinden böyle skandal bir cümle duyulmamıştır."
Çelik, dünyanın her tarafında rehinelerin kurtarılmasıyla ilgili operasyonların riskinin çok yüksek olduğuna dikkat çekti.
Çelik, "Orada birtakım sorular soruyorlar, bu soruların hangisi mantıklı, hangisi mantıksızdır? Onlara cevap veririz. Bunlar, esnasında makul bir zeminde de çeşitli şekillerde yüce Mecliste tartışıldı ama en tepeye '13 şehidin sorumlusu Erdoğan'dır' diyerek Türkiye Cumhurbaşkanı'nı suçlayacaksın. Terör örgütüne söyleyeceğin lafı Türkiye Cumhuriyeti'nin Devlet Başkanı'na söyleyeceksin, böylesine bir sapma, böylesine bir sapkınlık içine gireceksin. Ondan sonra 'şehitlere sahip çıkıyorum' diyeceksin. Bu utanç vericidir, doğrusunu söylemek gerekirse devlet ve siyaset hayatımızda görülmüş en büyük skandallardan bir tanesidir." diye konuştu.
Katledilen görevlilerin ölüm şekline ilişkin iddialara işaret eden Çelik, "İşte yalan, şehitlerimizin fotoğraflarında da otopsi raporlarında da gözüküyor. Onların misyonu bu. Terör örgütünün yaydığı yalanı, siyasi dille yaymak. Onu biliyoruz ama her halükarda bizim rakibimiz olsa da CHP'nin, Sayın Kılıçdaroğlu tarafından bu hale düşürülmesi, siyaset hayatı için iyi değildir. CHP'ye gönül veren, destek veren vatandaşlarımızın asla arzu ettiği şey değildir." diye ekledi.
ABD'nin Gara operasyonun hakkındaki iki açıklamasına tepki gösterdiklerini söyleyen Çelik, şöyle konuştu:
Müttefikimiz olarak, Türk demokrasisine saygı duymasını bekliyoruz ve Türk yargı kurumlarına talimat ya da istikamet verir gibisinden açıklamalar yapılmasını doğru bulmuyoruz. Türk demokrasisine mutlak saygı bekliyoruz. Türkiye'nin yargısına mutlak saygı bekliyoruz.İkinci tepki gösterdiğimiz konu, 'Eğer PKK terör örgütü yaptıysa' diye bir ifade kullanılmıştır. ABD Dışişleri Bakanı tanıdığımız birisidir. Deneyimli bir diplomattır ve Orta Doğu'yu çok iyi bilir. Türkiye'nin NATO içerisindeki rolünü, gücünün ve önemini de çok iyi bilir. Tam da onun Dışişleri Bakanlığı döneminde böylesi bir açıklamanın yapılmış olması ciddi bir şekilde sorgulanmalıdır. 'Eğer' diye başlarsanız o 'eğer'den sonra söylediklerinizin hiçbir önemi yok. O zaman biz, 'PKK yaptıysa' diye bir cümle kurulduğu zaman, bu bizim hükümetimizin, silahlı kuvvetlerimizin beyanına inanmamak demektir.
Burada beklediğimiz şey, bu 'eğer'li cümlenin, meşru ve egemen bir NATO müttefikiyle PKK terör örgütünü eşitleyen, son derece vahim, yanlış ve kınanması gereken ve Amerikan Dışişleri Bakanlığından da sorgulanması gereken bir ifade olduğunun farkına varılmasıdır.
Çelik, konuşmasının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun partisinin grup toplantısındaki 13 vatandaşın şehit haberinin, neden Malatya Valisi tarafından verildiğine ilişkin bir soruya Çelik, ilk bilginin gece saat 02.00'de Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar adına verildiğini hatırlattı. Çelik, "Ondan sonra detayları ile ilgili olarak Malatya Valisi yine devlet adına çıktı bu açıklamayı yaptı. Yani Malatya Valisinin verdiği o bilgilerin neyi sorgulanıyor?"
"Yumuşak güç" ve "sert güç" unsuru olarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin yasalarına ve geleneklerine uygun bir biçimde söz konusu görevlilerin, hayatlarını kurtarmak için yapılması gereken her şeyin yapıldığını vurgulayan Çelik, "Yani şöyle bir tablo ortaya koyuyorlar, sanki bu kadar zamandır duruldu, bu kadar zamandır tek yapılan şey bu operasyonmuş gibisinden. Bunu nereden söylüyor? Diyor ki benim haberim yok. Bunları duyurarak, gazetelere ilan vererek mi yapacaksınız? Açık ve net söylüyorum, bu evlatlarımızın canını kurtarmak için yumuşak güç alanına giren yani diplomasi alanına giren ve sert güç alanına giren, yani operasyon alanına giren her seçenek değerlendirilmiştir, her imkan peşinde koşulmuştur, yıllardır bunun için gayret sarf edilmiştir. Netice itibarıyla bu operasyona karar verilmiştir."
Fransa'daki İslam karşıtlığı
Fransa'da İslam karşıtlığına yasal zemin hazırlanmasına ilişkin bir soruya Çelik, "Bu yasa tasarısı DEAŞ terör örgütünün Fransız demokrasisini istikrarsızlaştırma amacına hizmet eden bir yasa tasarısı. Fransız demokrasisine, Fransız kamu düzenine, Fransa'nın toplumsal barışına bir faydası olmayacak. Tam tersine Fransa'nın toplumsal barışına karşı bir dinamit gibi işlem görecek. Dolayısıyla bu yasa tasarısından vazgeçilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Kuşkusuz radikalizmle, aşırılıkla mücadele edecekler ama bu yasa tasarısında belli bir dini grubu, belli bir davranışı, hatta neredeyse belli bir giyim biçimini, belli bir yemek yeme biçimini bile terörize eden bir yaklaşım var." yanıtını verdi. (İLKHA)