Rusya'nın Soçi kentinde 16-17 Şubat'ta düzenlenen toplantıya İlişkin ortak açıklama yapıldı. 17 maddeden oluşan ortak açıklamada, Suriye Arap Cumhuriyeti’nin egemenliği, bağımsızlığı, birliği ve toprak bütünlüğüne ve BM Şartı'nın amaç ve ilkelerine olan güçlü bağlılıklarının vurgulandığı belirtilerek, bu ilkelere tüm taraflarca saygı gösterilmesi gerekliliğinin altının çizildiği kaydedildi. Terörizmin tüm şekil ve tezahürleriyle mücadele etme ve Suriye’nin egemenliği ve toprak bütünlüğünün yanı sıra komşu ülkelerin milli güvenliğine de halel getirecek ayrılıkçı gündemlere karşı durma yönündeki kararlılıkların yenilendiği belirtilerek, "Suriye'nin çeşitli yerlerinde artan ve masum yaşamların yitirilmesiyle sonuçlanan terör faaliyetlerini kınamışlardır. Uluslararası insancıl hukuk uyarınca, sivillerin ve sivil altyapının korunmasını sağlarken, DEAŞ, Nusra Cephesi ile El Kaide veya DEAŞ’la bağlantılı tüm diğer bireyler, gruplar, teşebbüsler ve varlıklar ile Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından terör örgütü olarak belirlenen diğer örgütlerin tamamen ortadan kaldırılması amacıyla aralarındaki işbirliğini sürdürme hususunda mutabık kalmışlardır. İdlip gerginliği azaltma bölgesi içindeki ve dışındaki sivillere tehdit oluşturan "Heyet Tahrir Şam"ın ve BM Güvenlik Konseyi tarafından terör örgütü olarak tanımlanan diğer bağlantılı terörist grupların artan mevcudiyeti ve terörist faaliyetlerine ilişkin ciddi kaygılarını dile getirmişlerdir; İdlip Gerginliği Azaltma Bölgesindeki durumu ayrıntılı olarak gözden geçirmişler ve sahada sükunetin sağlanması için İdlip’le ilgili bütün anlaşmaların tümüyle uygulanması gerektiğinin altını çizmişlerdir" denildi.
ASKERİ SALDIRILAR KINANDI
Suriye'nin kuzeydoğusundaki durumun ele alındığı kaydedilerek, "Bu bölgede uzun vadeli güvenlik ile istikrarın ancak ülkenin egemenliği ve toprak bütünlüğünün korunması temelinde sağlanabileceği hususunda mutabık kalmışlardır. Gayrimeşru özyönetim teşebbüsleri dahil olmak üzere, terörle mücadele kisvesi altında sahada yeni gerçeklikler yaratılmasına dair her türlü girişimi reddetmiş; Suriye’nin birliğini zayıflatmayı amaçlayan ve komşu ülkelerin ulusal güvenliğini tehdit eden ayrılıkçı gündemlere karşı durma kararlılıklarını ifade etmişlerdir. Bu bağlamda, sivillere yönelik artan saldırılar konusunda endişelerini dile getirmişlerdir. Suriye Arap Cumhuriyeti'ne ait olması gereken petrol gelirlerine yasa dışı şekilde el konmasına ve bu gelirlerin aktarılmasına ilişkin itirazlarını teyit etmişlerdir. İsrail'in, uluslararası hukukun ve uluslararası insancıl hukukun ihlalini teşkil eden ve Suriye ile komşu ülkelerin egemenliğine halel getirmenin yanı sıra bölgedeki istikrar ve güvenliği tehlikeye atan Suriye'deki süregelen askeri saldırılarını kınamışlar ve bu saldırıların durdurulması çağrısında bulunmuşlardır. Suriye ihtilafına askeri çözüm getirilemeyeceğine dair kanaatlerini ifade etmişler ve ihtilafın Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararıyla uyumlu, Birleşmiş Milletler’in kolaylaştırıcılığında, Suriyelilerin öncülüğünde ve sahipliğinde, uygulanabilir ve sürdürülebilir bir siyasi süreç yoluyla sona erdirilmesine olan taahhütlerini yinelemişlerdir" ifadesine yer verildi.
SURİYE'DE AŞILAMAYA ÖNCELİK ÇAĞRISI
Astana garantörlerinin belirleyici katkısı ve Soçi'deki Suriye Ulusal Diyalog Kongresi kararlarının uygulanması sonucunda oluşturulan Cenevre'deki Anayasa Komitesi'nin önemli rolünün vurgulandığı kaydedilerek, şöyle denildi:
"Anayasa Komitesi Yazım Komisyonu’nun 25-29 Ocak 2021 tarihlerinde Cenevre’de gerçekleştirilen beşinci turunu ayrıntılı olarak ele almışlar ve Komite'nin sürdürülebilir ve etkili şekilde çalışmasını sağlamak için, Suriyeli taraflar, Anayasa Komitesi üyeleri ve kolaylaştırıcı konumundaki BM Genel Sekreteri’nin Suriye Özel Temsilcisi Geir O. Pedersen’le sürekli temas halinde Komite’nin çalışmalarını desteklemeye kararlı olduklarını teyit etmişlerdir. Komitenin, halkoyuna sunulmak üzere bir anayasa reformunun hazırlanması ve yazılması görevlerini yerine getirebilmesi için Usül Kuralları ve Temel Çalışma İlkelerine riayet edilmesinin ve Komite çalışmalarında ilerleme sağlanmasının önemini vurgulamışlardır. Komite’nin çalışmalarının, dış müdahaleler ve haricen dayatılan takvimler olmaksızın, uzlaşı anlayışı ve yapıcı yaklaşımla, üyeleri arasında genel mutabakatın tesisi amacıyla yürütülmesi gerektiği konusundaki görüşlerini beyan etmişlerdir. Covid-19 salgınının, tüm Suriye'nin sağlık sistemi, sosyo-ekonomik ve insani durumu bakımından büyük bir sınama teşkil ettiğini kabul ederek, Suriye'deki insani durum ve salgının etkisine dair duydukları derin endişeyi yinelemişlerdir. Özellikle salgın döneminde, uluslararası hukuka, uluslararası insancıl hukuka ve BM Şartı'na aykırı tüm tek taraflı yaptırımları reddetmişlerdir. BM Genel Sekreteri ve BM İnsan Hakları Yüksek Komiserinin bu konuda yaptığı açıklamaları not etmişlerdir. Dünya Sağlık Örgütü başta olmak üzere, BM sistemine, COVAX girişimi aracılığıyla da dahil olmak üzere, Suriye içinde aşılamaya öncelik verilmesi çağrısında bulunmuşlardır."