Mütedeyyin insanlara yönelik zulüm ve baskı yılı olarak hafızalara kazınan 1990’lı ve 2000’li yıllarda düzenlenen operasyonlarda suçlu suçsuz ayırt edilmeden yüzlerce kişi tutuklanarak, müebbet hapse mahkûm edildi. Esaret altında bulunan evlatlarına duacı olan "dua anneleri", kendilerine zulmedenleri Kahhar olan Allah’a havale ettiklerini ifade ettiler.

  Diyarbakır’ın Silvan ilçesinde 90’lı yılların sonuna doğru camiye giden gençlere yönelik başlatılan operasyonlarda yüzlerce kişinin haksız ve hukuksuzca mağdur edildiği, bu mağduriyetlerde büyük skandalların yaşandığı ortaya çıktı. 1999 ile 2004 yılları arasında gözaltına alınan Abdulcebbar ve Şafii Kırtay kardeşler, Kasım Azarkan ve Şahabettin Başaran, işkence altında alınan ifadeleri doğrultusunda müebbet hapis cezasına çarptırıldılar.

Camide namaz kılıp, Kur’an-ı Kerim dersi verdikleri için evlatlarının gözaltına alınarak, işkencelerden geçirildiğini belirten mağdure anneler, hukuk sisteminin çarpıklığı, hâkim ve savcıların taraflı yaklaşımları nedeniyle evlatlarının müebbet hapse mahkûm edildiğini söylediler.

“OĞLUM NAMAZ KILARKEN YAKALANDI”

Abdulcebbar ve Şafii Kırtay’ın annesi Fedile Kırtay, oğlunun camide namaz kılarken yakalandığını ifade ederek,  büyük bir haksızlığın yaşandığını söyledi. Kasım Azarkan’ın annesi Maşallah Azarkan ise, gözaltında oğluna yapılan işkencelerden dolayı omuzlarında sorun yaşadığını ve kolunu havaya kaldıramadığını ifade etti. Tüm tutuklu ailelere dua ve sabrı tavsiye eden Maşallah Azarkan, “Çok şükür bizler ümitvarız. Allah her şeye kadirdir. Eğer Allah ‘çıkın!’ derse kim buna engel olabilir ki…” dedi.

Şahabettin Başaran’ın annesi Hüsna Başaran da, oğlunun yüz kızartıcı suçtan değil, dindar olduğu için cezaevinde tutulduğunu vurguladı ve “Başımız dik, anlımız aktır” diye konuştu.

“7 GÜN 7 GECE OĞLUMA İŞKENCE YAPTILAR”

Fedile Annenin Abdulcebbar ve Şafii Kırtay isimlerinde iki oğlu, Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevi’nde bulunuyor.  Şafii 1999, Abdulcebbar 2000 yılında tutuklanmış. Yaşadığı acı dolu günleri büyük bir metanetle anlatan Fedile Anne, oğlunun gözaltına alındığı günü şöyle anlattı: “Şaban ayının ilk günüydü, oğullarımın yaşı küçük olmasına rağmen namazlarını eda ederlerdi, hem de camide cemaatle… İkindi ezanı okunmasıyla oğlum namaz kılmak için camiye gitti, cami hemen evimizin yanındaydı. Birkaç dakika sonra polislerin camiye baskın yaptığı haberini aldım, hemen camiye koştum. Ama oğlum ve birçok arkadaşı gözaltında alınmıştı. Oğlum, 10 gün gözaltına kaldıktan sonra tutuklanarak cezaevine konuldu. Oğlum cezaevine konulmasına rağmen hukuksuz bir şekilde cezaevinden polisler tarafından alınarak tekrar sorguya alındı, 7 gün 7 gece oğluma işkence yapıldı. Onun ziyaretine gittiğimde oğluma işkence yapıldığını öğrendim.”

“ZALİMLERİ ALLAH’A HAVALE EDİYORUM”

Oğlunun, kimseye zararı dokunmayan, babasının emrinde, namazında/niyazında olduğunu belirten Fedile Anne, Abdulcebbar’ın komşularca çok sevildiğini ve yakalanmasıyla da komşularının da büyük üzüntü yaşadıklarını söyledi. Oğullarına ve arkadaşlarına sürekli dua ettiğini ve dua etmeye devam edeceğini dile getiren Fedile Anne, bu süreçte kendilerine zulmedenleri Kahhar olan Allah’a havale ettiğini belirtti.

MAŞALLAH AZARKAN: “BİZLER ÜMİTVARIZ”

Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevi’nde bulunan Kasım Azarkan’ın annesi Maşallah Azarkan, oğlunun 2001 yılında Bursa’da gözaltına alındığını anlattı. Oğlunun dindar kişiliğinden dolayı haksız yere tutuklandığını ifade eden Maşallah Anne, on yıldır haksız yere mağdur edildiklerini dile getirdi. Maşallah anne sabırla adaletin yerine geleceği günü beklediğini söyleyerek, “Oğlum akşam işten çıkarak, evine gidiyor. Polisler de evini basarak, onu gözaltına alıyor. Gözaltında o kadar işkence yapılmış ki şu an bile omuzlarında sorun yaşıyor, kolunu kaldıramıyor. Oğlum başta olmak üzere, eşi, çocukları ve bizler büyük sıkıntılar çektik, ama tüm sıkıntılara rağmen sabrettik. Oğlum suçsuz yere yıllardır cezaevinde tutuluyor, 10 yıldır cezaevleri yollarında perişan olduk. Peki, suçumuz nedir? Dindar olmak, komşuların hakkını gözetmek…

Bu hükümet kendini dindar olarak tanıtıyor, madem öyle, yapılan zulümleri görmesi lazım ve cezaevindeki suçsuz insanların serbest bırakılması gerekir. O zamanlarda namaz kılan, ben dindarım diyen yüzlerce insan tutuklandı. Yani benim gibi yüzlerce ana var, onlara tavsiyem dua etmeleri ve sabretmeleridir. Çok şükür bizler ümitvarız. Allah her şeye kadirdir ve Allah ‘çıkın!’ dediği zaman kim buna engel olabilir ki…” diye konuştu.

HÜSNA BAŞARAN: “BAŞIMIZ DİK, ALNIMIZ AKTIR”

Ve bir başka anne… Adı Hüsna Başaran… Onun da Şahabettin isminde bir oğlu cezaevinde… Oğlunun 2004 yılında İstanbul’daki evinde gözaltına alındığını belirten Hüsna Anne, oğlunun daha sonra Diyarbakır’a getirildiğini söyledi.

  Sadece dindar olduğu için 7 yıldır cezaevinde tutulduğunu söyleyen Hüsna Anne; astım hastası olduğu için cezaevi yollarında büyük zorluklar yaşadığını belirtti.  Hüsna Anne: “Oğlum yüz kızartıcı suçtan değil, dindar olduğu için cezaevinde tutuluyor. Bu yüzen başımız dik, anlımız aktır” dedi.

JANDARMA’DAN AİLEYE İNSANLIK DIŞI UYGULAMA

Hüsna Anne sözlerini şöyle sürdürdü, “Bakınız oğlum 7 yaşından beri camiye giderek, namaz kılardı. Oğlum böyle büyüdü, bu yüzden önce hakkında arama çıkartıldı. Jandarma ve polis her gün evimize gelirlerdi, ‘Oğlun nerede? Çabuk söyleyin’ derlerdi. Biz de tabi ‘bilmiyoruz’ diyorduk. Zalimler, babasının elbiselerini çıkartarak, dışarıda yağmur altında bıraktırdı. Böyle zulümler gördük. En sonunda oğlum yakalandı. Benim oğlum kimseyi öldürmemiş, hırsızlık yapmamıştır, tek suçu dindar olmasıdır. Bu yüzden alnımız aktır. İstanbul’dayken görüşüne gittiğimizde yanına bırakmıyorlardı. Onu bir saat görebilmek için Diyarbakır’dan İstanbul’a gidiyorduk, ama gardiyanlar bırakmıyordu, bu da bize yapılan başka bir zulümdü… Herkes bunları iyi bilsin… Ben, oğlum için sürekli dua ediyorum, ama oğlum ‘Önce arkadaşlarıma sonra da bana dua et’ diyor. Ben de önce arkadaşları sonra da onun için dua ediyorum. Zalimler de eğer hidayete layık iseler Allah onları hidayet etsin, yok eğer hidayete layık değilseler Allah onları kahr-u perişan etsin. Bize yaptıklarının tıpkısı onların başlarına gelsin. Çocukları babalarının cezaevi görüşüne gittiğinde öyle bir birlerine sarılıyorlar ki; ciğerlerimiz yanıyor. Bu hasretin bitmesi için herkesten dua bekliyoruz.”

M. Salih Keskin/ Doğruhaber