HÜDA PAR Genel Başkanı İshak Sağlam, Peygamber Sevdalıları Vakfı tarafından tertip edilen "Uluslararası İslam Karşıtlığı Sempozyumu"nda bir selamlama konuşması yaptı.
Konuşmasının başında sempozyumu düzenleyen Peygamber Sevdalıları Vakfı’na teşekkür eden Sağlam, emeği geçen siyasetçi, akademisyen ve kıymetli ilim adamlarına selamlarını iletti, programın hayırlara vesile olmasını temenni etti.
Ümmetin, “ihanet belgesi” diye isimlendirdiği “Yüzyılın Anlaşması”nın yıl dönümünü yaşıdıklarını hatırlatan Sağlam, "Tarih, bu belgeyi uygulamaya koyan ve sessiz kalarak kanıksanmasına aracılık edenleri 'Ümmetin hainleri' olarak anacak, Mescid-i Aksa’nın özgürlüğü için mücadele edenleri de'kahraman' olarak yazacaktır. Buradan bir kez daha bu uğurda şehid olan, gazi olan veya mücadeleye devam eden kahramanları selamlıyorum." dedi.
"İnsanlık tarihi, hak ve batılın mücadele tarihidir." diyen Sağlam, "İlk insandan günümüze bu mücadele devam etmektedir. Rabb-ül Âlemin hak mücadelesi verenleri yalnız bırakmamış, elçiler ve kitaplar göndererek desteklemiştir." diye belirtti.
Sağlam, "İslam, sadece Müslümanlar için değil, tüm insanlar için huzur ve güven ortamı sunmaktadır. Ama tarih boyunca hakkına razı olmayıp kendi müreffeh hayatlarını başkasının felaketi üzerine inşa edenler, hakka ve hakk ehline karşı durmuşlardır. Bu anlamda insanlara huzur ve güven ortamı oluşturmak isteyen Müslümanlara düşmanlık yapanların varlığı yadırganacak bir durum değildir." diye konuştu.
"Müslümanlar davetçi olduklarını unutmamalıdırlar"
Avrupa’da veya dünyanın değişik yerlerinde Müslümanların insani ve İslami haklarına yapılan saldırıların iki yönüyle ele alınması gerektiğini kaydeden Sağlam, "Birincisi, Müslümanlara bakan yönüyle Müslümanların yapması gerekenler; ikincisi de Müslümanları 'öteki' olarak gören ve temel insan hakları ile özgürlükler konusunda sorun yaşatan oluşum ve hükümetlere bakan yön." dedi ve şunları ekledi:
"Birinci yönüyle Müslümanlar, ne zaman ve nerede olurlarsa olsunlar davetçi olduklarını unutmamalıdırlar. Milliyeti, dili ve dini ne olursa olsun aynı coğrafyayı paylaştığı, muhatap olduğu insanlara karşı; 'âdil olma', 'emin olma', 'dürüst olma' ve'“insanlara faydalı olma' kimliğini en iyi şekilde temsil etmelidirler. Bununla birlikte inancımızın gerektirdiği dayanışma ve yardımlaşmayı her yerde gösterebilmelidirler.
İslam, sahip olduğu medeniyet değerleri ile sadece Müslümanlara değil tüm insanlara huzur ve güven ortamı vadetmektedir. Müslümanlar bunun bilincinde olarak İslam ahlakını Avrupa toplumuna gösterdikçe İslam’a karşı oluşturulan olumsuz algılar yıkılacak, karşılıklı güven ortamı oluşacaktır. Oluşan tablo, bütün Müslümanların ortak sorunudur. Mezhep, meşrep ve grup aidiyetleri ne olursa olsun Batı’da yaşayan Müslümanlar Ümmet’in birer ferdi olduklarının bilinciyle hareket etmeli, bütün Müslümanları olumsuz etkileyebilecek faaliyet ve söylemlerden uzak durmalıdırlar. Hikmetle hareket edilmeli ve yapılan her çalışmada genelin maslahatı öncelenmelidir.
İslam âlimleri, Müslüman olmayan toplumlarda yaşayan kardeşlerimizin bilinçlendirilmesi ve 'Din, güzel ahlaktır' ilkesinin öğretilmesi konusunda çok mühim bir fonksiyona sahiptirler. Alimlerimiz bunu en önemli ve öncelikli işlerinin arasına alarak rehberlik edebilirler.
Avrupa’da yaşayan Müslümanlar; Müslüman kimlikleriyle ilgili zulüm ve baskılara maruz kaldıklarında farklılıklarını bir kenara bırakıp bir bütün olarak gerekli tepkiyi verebilmeli ve yapılan zulümlere sessiz kalınmayacağını göstermelidirler."
"Müslümanlar İslam’a karşı yapılan hakaretler Ümmet bilinciyle harekete geçebilmeli"
Sorunun ikinci yönünün de Batı toplumu ve idarecilerinin soruna yaklaşımları olduğuna işaret eden Sağlam, başta hükümet yetkilileri olmak üzere Avrupa toplumunun, inançlara ve İslami değerlere hakareti 'düşünce özgürlüğü' olarak görmekten vazgeçmesi gerektiğini vurguladı.
Sağlam, İslam’a ve İslam Peygamberine hakaretin hiçbir şekilde'“düşünce özgürlüğü' olarak görülemeyeceğini ve görülmemesi gerektiğinin altını çizdi.
Sağlam, "İslam coğrafyasında yaşayan Müslüman bireyler de İslam’a ve İslami değerlere karşı yapılan hakaretler karşısında ya da Müslüman kardeşlerine yapılan zulümler noktasında Ümmet bilinciyle harekete geçebilmeli ve ortak tepki gösterebilmelidirler. Şunu da ifade etmek gerekir ki dünyanın herhangi bir yerinde Müslümanlara zulmedenler veya İslami değerlere hakaret edenler bunun karşılıksız kalmayacağını ve zulüm bitinceye kadar tepkilerin devam edeceğini bilmelidirler. Saldırganlar caydırıcı müeyyideler görmelidirler ki bir daha aynı şeylere teşebbüs etmesinler." dedi.
Sağlam, sözlerine şöyle son verdi: "İslam ümmeti, kapitalist zihniyetin dünyayı sardığı günümüzde en büyük caydırıcı tepkilerden biri olarak siyasi ve ekonomik ambargoyu çok etkili bir şekilde kullanabilmelidir. Bu vesile ile bu çalışmada emeği geçenlere teşekkürlerimi iletir, tüm katılımcılara ve bizleri izleyen herkese sevgi, saygı ve muhabbetlerimi sunuyorum. Çalışmanın hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum." (İLKHA)