Temel gıda maddelerindeki zamların esnaf için iyi olmadığını belirten Van PERDER Başkanı Irmaksever "Halk gıda artışlarında sorumlu alarak perakendecileri görür ama durum pek bizimle alakalı değil. Bu durum, işlerimizi daha çok sıkıntıya sokuyor. Salça 3 TL iken vatandaşlar daha rahat alışveriş yaparken, salça fiyatı 10 TL'ye çıkınca daha az alışveriş yapmaya başladılar. Herkesin bir bütçesi var ve bu bütçeye göre kendilerini ayarlıyorlar" dedi.
Irmaksever, "Salgın sürecinde bazı gıda fiyatları beklenmedik şekilde arttı. Bunların başında Ayçiçek yağı geliyor. Ayçiçek yağını en fazla ithal eden ülke konumundayız. Yaklaşık bir milyon 130 bin ton ayçiçek yağını ithal ediyoruz. 2020'nin Ağustos ayında bir ton ayçiçek yağı 390 dolarken, ekim ayında bu fiyatlar 550 dolara çıktı. Yani yüzde 35 oranında bir zam oldu. Üstüne bir de dolar kurunun yükselmesi eklenince, fiyatlar otomatik olarak market raflarına da yansıdı. Ayçiçek yağından sonra en fazla zam yapılan ürün olarak süt ve süt ürünleri geliyor. 2 TL 30 kuruştan üreticiden alınan ham süt, 3 TL'den alınmaya başlandı. Fakat bunun işlenmesi ve market raflarına gelmesi haliyle bunu fahiş fiyat görüntüsüne sokmuş oldu. " ifadelerini kullandı.
"Biz sadece aracıyız"
Fiyatlardaki artışın market işi ile uğraşanlardan kaynaklandığı izlenimi verilmeye çalışıldığına dikkat çeken Irmaksever şunları söyledi: "Biz sadece aracıyız. Bize gelen üründe yüzde 16-17 gibi bir işletme maliyetimiz vardır. Bu işletme maliyetinin üstüne biz yüzde 3 gibi cüzi bir kar bırakıp müşteriye öyle satarız. İnsanlarda da bu fiyatın marketçiler tarafından artırıldığı kanaati oluşuyor. Ama böyle bir durum yok, çünkü bizin zaten kendi rakiplerimiz var. Mesela ucuz diye nitelendirilen marketler var. Onlar ellerindeki malları daha hızlı tüketirler. Bizler de 15-20 gün sonra bu malları toptancılardan almaya başlarız. Bu zincirin devlet tarafından takip edilmesi lazım. Bunu takip ederken de çiftçiden alınan ürünün hangi şartlarda markete geldiğini, aradaki komisyoncuların gözden geçirilmesi lazım. Özellikle bazı bölgelerde önden çiftçiye para verip, üreteceği malı çok ucuz fiyattan alıp daha sonra bunu stoklayıp, bu ürünleri işleyen fabrikalara satan bazı aracılar var. Bunların tespit edilmesi ve çözüm üretilmesi gerekiyor. Marketçilerin elinde fiyatlara müdahale edecekleri argümanları yok. Herkes aldığı ürünün üstüne bir kar koyup öyle satabiliyor."
"Ayçiçek ithalatında ve tüketiminde dünyada birinci sıradayız"
Türkiye'nin ayçiçek yağının ithalat ve tüketiminde dünya birincisi olduğunu söyleyen Irmaksever, yanlış olan tarım politikasının değişmesi gerektiğini belirterek "Zeytinyağı ve tereyağı gibi bazı yan katkı ürünleri pahalı olduğu için ve ülke ekonomimizin de gittikçe daraldığı için insanların bir kısmı ayçiçek yağına yöneldi. Yani Ayçiçek yağını biz daha çok tüketmeye başladık. Böyle olunca talep de artmış oldu. Yanlış giden bir tarım politikamız var. Tüketebildiğimiz ürün nispetinde ürün üretmemiz gerekiyor. Tarım politikamız daha çok üretime yönelik olmalıdır. Biz aynı zamanda ayçiçeğin tohumunu da ithal ediyoruz. Yani ayçiçek konusunda tamamen dışa bağımlıyız. Dışarıda bu ürünün fiyatı yüzde 35-40 yükseldiğinde bizim içerideki maliyetimiz yüzde 70-80 yükseliyor" ifadelerini kullandı.
"Tarım politikası gözden geçirilmelidir"
Üretim maliyetlerinin çok yüksek olduğunu bundan dolayı da üreticinin üretim yapmakta zorlandığı ifade eden Irmaksever, mazot, işçilik ve gübre maliyetlerinin çiftçiyi zorladığını belirterek, "Bu zincire baktığımızda 3 TL olan mazot 6 TL'ye çıkıyor. Fiyatlar yüzde 15 arttığında vatandaş itiraz ediyor. Ama bu bitki kendi kendine yeşeren bir ürün değil. Bunun bir işçilik ve maliyeti var. Bu üretim tüketim zincirinin iyi denetlenmesi lazım. 2 yıl önce patates soğanla ilgili bir sıkıntı yaşandı. Tüketebileceğimiz rekolte belli iken bu hesaplanmadı. Daha az ekim yapıldı ve insanlar bu ürünler konusunda daha az teşvik edildi. Böyle olduğu için 11'inci ayın sonunda 12'inci ayın ortalarında patates ve soğan stokumuz tükendi. 1-2 TL olan soğanı 10-12 TL'den almaya başladık. Bu tarım politikasının tekrar gözden geçirilmesi gerekiyor. Hükümetin bunla ilgili ciddi adımlar atması lazım ve ithal ettiğimiz bazı ürünlerin Türkiye'de üretilmesi gerekiyor. Bunlar için ne kadar teşvik gerekiyorsa verilmesi lazım. Bugün düşündüğünüzde bir milyon 600 bin ton ay çekirdeğini dışarıdan ithal ediyoruz. Bir tarım ülkesinde bunların olması ciddi bir sorundur" diye konuştu.
"Dışa bağımlı olduğumuz sürece gıda fiyatlarındaki artışlar devam edecek"
İsrafın önüne geçiebilmesi için tükettiğimizden fazlasını almamamız gerektiğini vurgulayan Irmaksever, "Atılan ekmekler ve çöpe dökülen yemekler bunlar milli servettir. Bunlara sahip çıkılmalı, herkes ihtiyacı kadarını almalıdır. El birliği yapılarak bu sıkıntıların üstesinden gelinebilir. Sadece hükümetin yapacağı şeyler değil bunlar. Burada hükümetin yapacağı çok önemli bir şey var, tarım politikasını gözden geçirecek, üretime dayalı bir politika izleyecek. Bu işin kooperatifleşmesi yoluna gidecek. Küçük çiftçilerden ziyade herkesin beraber üretim yapması gerekiyor. Trakya bölgesinde ayçiçek yetiştirebiliyorsunuz, Akdeniz Bölgesi'nde de ağırlıklı süt fabrikalarımız var. Küçük dönümler şeklinde değil de bunlar birleştirilerek daha büyük alanlar ekilmeli ve kollektif bir şekilde çalışılmalı. Ülkeye yetecek kadar hatta ihraç edecek kadar üretim yapmalıyız. Dışa bağımlı olduğumuz sürece bu fiyatlar böyle değişecek ve bunun önüne kimse geçemeyecek"şeklinde konuştu. (İLKHA)