GAZİANTEP- Tesettür Platformları Birliği istişare toplantısını Gaziantep`te gerçekleştirdi.Tesettür seferberliği platformu(TESSEP),Tesettüre Çağrı Platformu(TES-ÇAĞ),Marmara İnsani Hak ve Özgürlükler Platformu(MİNHAP),İnsani Hak ve Özgürlükler Platformu(İNHAP),Hak ve Özgürlükler Platformu(HAKÖZ) ile Van Hak ve Özgürlükler Platformu(VAKÖZ)`dan oluşan çok sayıda platformunun bir araya geldiği istişare toplantısı Gaziantep Umut-Der binasında yapıldı.

İstişare toplantısının ardından basın açıklaması yapan Tesettür Platformları Birliği, 28 Şubat post modern darbesinin Müslüman halk üzerindeki zulüm uygulamalarının yürürlükte olduğuna vurgu yaparak; 28 Şubat`ın karanlık ve zulüm uygulamalarına bir an evvel son verilmesi çağrısında bulundu.
 
28 Şubat Mağduriyetleri Devam Ediyor
Tesettür Platformları birliği adına basın açıklamasını TESSEP Başkanı Salih Demir okudu. Demir, 28 Şubat post modern darbesinin zulüm uygulamaları ile düşe kalka verilen mücadelenin16. yılını geride bıraktıklarını belirterek; "Kimileri 28 Şubat Post modern darbesinin kara lekeleri silinmiştir havasını yaratmaya çalışsa da, biz Müslüman camialar ve dindar halk için fazla olumlu bir gelişmenin gerçekleşmediği herkesin malumudur."ifadelerini kullandı.
Demir, "Ekonomik alanda belki o zamanlar darbecilerin tabiri ile `Yeşil sermaye` olarak değerlendirilen holding ve şirketlerin önündeki engeller kaldırılmış olabilir bu alanlarda gelişmeler sağlanmış olabilir ama,bu zaten Türkiye`nin kaldıramayacağı bir yük idi. Dolayısıyla darbecilerin sevindiği bu gelişme, biz dindarlar için o kadar da önemli bir gelişme değildir."dedi.
 
28 Şubat döneminde Dini şiarlara karşı açılan savaşın devam ettiğini vurgulayan Demir, " Bizim öncelikli meselemiz, o menhus ve kara lekelerle dopdolu günlerde Müslüman halkın tarih sayfasından silinme ameliyesi olarak ortaya çıkartılmış olan uygulamalardır. Bu da rejimin bekçileri olarak kendilerini gören o günkü askeri apoletliler ve kartel medya patronları tarafından Müslüman halka karşı kampanya haline getirilen din ve dindarların tehlike arz ettiği paranoyasının pompalanması sonucu, dindarlara ve dini şiarlara açılan savaş boyutudur. Ve maalesef bu alanda da iyileştirme noktasında önemli bir adım atılamamıştır."ifadelerini kullandı.
 
Dindarlara karşı bir iyileştirme yapılmadı
Demir, 28 Şubat sürecinde yalan yanlış ve de düzmece yaklaşımlarla gözaltına alınıp çeşitli fiziki ve psikolojik işkencelere maruz bırakılan dindar halkın Müslüman çocuklarının daha sonra yargısız yargılanmalar; subayların ve polislerin baskıları sonucunda hakimlerin hükmedemediği, kolluk kuvvetlerinin istekleri doğrultusunda birer kukla konumuna düşerek karar vermeleri neticesinde yıllarını zindanlarda geçirmek zorunda kalmalarını, bir kısmının bu haksız yargılanmalar neticesinde ağır hapis cezalarına çarptırılmaları sonucunda halen ceza evlerinde olduklarına vurgu yaparak
"Müslüman mahkumlarınsürgün üstüne sürgünlere maruz bırakılıp dindar ailelerin bile cezalandırılmaları, çocuklarının hasretiyle dünyadan ahirete irtihal eden annelerin durumu, o zamanlar işinden, memuriyetinden ve ticaretinden olan maişetlerini kaybedip orta yerde kalan, devlet eli ile mallarına el konulan… insanların aynı mağduriyetleri yaşamaya devam etmeleri, `Dindarlara karşı bir iyileştirmenin yapılmadığı`gerçeğini gün yüzüne çıkarmaktadır." İfadelerine yer verdi.
 
Hükümet Verdiği Sözde Durmamıştır
O karanlık dönemlerde dini şiarların başında gelen ve `Müslüman kadının korunaklı kalesi `hükmünde olan tesettüre karşı konulan yasakları ve zulümleri hatırlatan Demir; "Gelinen noktada bu hükümetin Müslüman halka söz vermelerine rağmen bu inanç önündeki engelleri kaldırmamaları neticesinde, yasakçı zihniyetli idarecilerin insafına terk edilmiş bacılarımıza tanık olmaktayız. Kimileri öğrenim haklarından mahrum bırakılmakta, sürgünler üzerine sürgünleri yaşamaktayken, kimi öğretmenlerin kollarından tutulup okullardan dışarı atılmakta, işlerine son verilmektedir."dedi.
 
Demir, "Son örnekler olarak; Eğitim Öğretim yılının başında şu an toplantımızı gerçekleştirdiğimiz bu ilimizde yani Gaziantep`te,Sedanur Ağsu adlı kardeşimizin okul idarecilerinin keyfi uygulamaları neticesinde çeşitli zulüm karelerine maruz kalması, İzmir ilinde Şura Çelik isimli kızımızın okullardan okullara sürgün edilmesi, Eskişehir ilimizde öğretmen Kadriye Ünsal isimli kardeşimizin işine son verilmesi ODTÜ`de tesettüründen ötürü otobüse alınmayan bayan öğretmenin durumu… Özel ve kamusal alanlarda tesettür sıkıntısının tüm boyutlarıyla devam etmesi bu konularda gelişmenin yaşanmadığının iyi bir göstergesidir." dedi.
 
Tesettür yasağının kalkması için Memur-Sen`nin başlatmış olduğu imza kampanyasını da hatırlatan Demir, "12 milyon 300 bin imza desteğine ulaşması ile halkın mutabakatının sağlandığı bir ortamda bu yasakçılığın devam etmesi düşündürücü olduğu kadar, bu ülkenin aslında ne kadar demokrasi anlayışından da uzak olduğunun bir göstergesi olmuştur."söz lerine yer verdi.
 
Tesettür Hakkı Anayasal Güvenceye Alınmalıdır
Tesettür Platformları Birliği olarak, 28 Şubata karşıyız söylemlerini yeterli görmediklerini belirten Demir, "28 Şubat`ın karanlık ve zulüm uygulamalarına bir an evvel son verilmelidir,Mağdur edilen Müslüman halkın evlatlarının her türlü mağduriyetleri masaya yatırılmalı, tespit edilmeli ve telafi edilmelidir,Tesettürün önündeki yasaklayıcı engeller tamamen ortadan kaldırılmalı, öğrenim kademelerinin tümü dahil olmak üzere her alan ve mekanda hiçbir ayırım söz konusu edilmeden bu yasakçı zihniyete son verilmeli ve tesettür hakkı anayasal güvenceye alınmalıdır."dedi.
 
Bu konuda halk desteğini açık şekilde ortaya çıkmasına rağmen istenirse bir referanduma gidilebileceğini belirten Demir, "Müslüman halkın gerçek isteği ortaya çıkarılmalıdır."dedi.
Dindar gençliğin yetiştirilmesi ahlaklarının önündeki engellerin ortadan kaldırılmasıyla sağlanabileceğini belirten Demir, eğitim hayatlarına darbe vurduğu ve verimliliği düşürdüğü için `Karama eğitim sisteminden` mümkünse tümden vazgeçilmeli değil ise, ayrı okullarda okumak isteyen öğrencilerin önü açılarak, ayrı eğitim mekanlarının tahsis edilmelisi çağrısı yapıldı.
 
Devlet Kurum-Kuruluşları Ahlaksızlığı Yayan Programlardan Vazgeçmeli
Demir,Devlet denetiminde olan kurum, kuruluş ve oluşumların (Tv, Radyo, Tiyatro sinema vb.) ahlaksızlık pompalayan ve Müslüman halkın ahlakını dejenere eden programlardan vazgeçmesi çağrısında bulundu.
Zulüm ve Mağduriyetlerin Devam Ettirenleri Allah`a Havale Ediyoruz
Tesettür konusunda yanlış yapan idarecilerden hesap sorularak gereken cezai müeyyidelere tabi tutulmalısı gerektiğini belirten Demir, "Son olarak halkının kahir ekseriyeti Müslüman olan bir ülkede dine ve dindarlara ve dini şiarlara savaş açan zihniyeti ve müdahale yetkisine sahip oldukları halde müdahale etmeyen yetki makamında olanları en yüksek perdeden kınıyor, zalimlerin zulmünü Züntikam olan Yüce Allah`a havale ediyoruz.
(Şefik Mert-İLKHA)