Raporda, cezaevi yetkililerinin düşünce mahkumlarını ve siyasi gerekçelerle cezaevinde tutulan diğer kişileri işkence ile zalimane ve insanlık dışı tutukluluk koşullarına maruz bıraktığı ve muhalefeti cezalandırmak için mahpusların sağlık hizmetlerine erişimini engellediği belirtiliyor.

2011'de Mısır'da başlayan isyanın 10'uncu yıldönümünde yayımlanan "Ölmen umurumda değil! Mısır cezaevlerinde ihmaller ve sağlık hizmetlerine erişimin engellenmesi" başlıklı rapor, Darbeci Sisi hükümetinin sosyal ve siyasi adalet mücadelesinin önde gelen isimleriyle doldurduğu Mısır cezaevlerindeki insan hakları krizine dair karanlık bir tablo çiziyor.

Rapor ayrıca, cezaevi yetkililerinin mahpusları Covıd-19 salgınına karşı korumadığını ve sosyo-ekonomik açıdan dezavantajlı mahpuslara devamlı ayrımcılık uyguladığını gösteriyor.

Uluslararası Af Örgütü (AI) Orta Doğu ve Kuzey Afrika Araştırma ve Savunuculuk Direktörü Philip Luther konuya ilişkin yaptığı açıklamada, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Cezaevi yetkilileri, ülkenin aşırı kalabalık cezaevlerinde tutulan mahpusların hayatını ve iyilik halini tamamen hiçe sayıyor ve sağlık ihtiyaçlarını büyük oranda görmezden geliyor.

"Temel ihtiyaç malzemeleri engelleniyor"

Mahpuslara ilaç ve gıdanın yanı sıra sabun gibi temel ihtiyaç malzemelerini satın alabilmeleri için gerekli nakit para aileleri tarafından sağlanıyor. Buna karşın masrafları aileleri karşılayacak olsa bile mahpusların ilaç almaları engelleniyor.

Siyasi nedenlerle cezaevinde tutulan kişilerin sağlık hizmetlerine ve yeterli gıdaya erişimi kasten engelleniyor ve aile ziyaretlerine izin verilmiyor. Mısır yetkililerinin; insan hakları savunucuları, siyasetçiler, aktivistler ve muhalif olan veya öyle varsayılan kişilerin sağlık hizmetlerine erişimini engelleyerek bu kişileri korkutmaya çalışması ve onlara eziyet etmesi utanç vericidir.

Tıbbi bakıma erişimin ve hastaneye zamanında sevkin engellenmesi, şiddetli ağrı ve acıya neden olduğunda veya cezalandırma amacı taşıyan kasti bir davranış olduğunda bu durum işkence kapsamına girer."

Rapor, 7 ilde 3 kadın cezaevi ve 13 erkek cezaevinde tutulan 67 kişinin zalimane ve insanlık dışı tutukluluk koşullarını belgeliyor.

Bu kişilerden 10'u cezaevinde 2'si ise 2019-2020 yıllarında tahliye edildikten kısa bir süre sonra hayatını kaybetti. Uluslararası Af Örgütünün (AI), bulgularını Aralık 2020'de Mısır yetkililerine ilettiği ancak henüz bir yanıt alamadığı belirtildi.

"Zalimane ve insanlık dışı tutukluluk koşulları"

16 cezaevinde bulunan eski tutukluların; havasız, aşırı kalabalık ve hijyen koşulları yetersiz koğuşlara kapatıldıklarını, gardiyanlardan yeterli miktarda yatak, giysi, yiyecek ve temiz havlu gibi kişisel hijyen ürünleri alamadıklarını anlattığı kaydedildi.

Rapora göre, cezaevlerinde mahpusların temiz havaya çıkmasına ve egzersiz yapmasına izin verilmedi. 10'larca kişinin ailesi tarafından ziyaret edilmesi de engellendi. Günde 22-23 saat boyunca insan haklarına aykırı koşullarda uzun süreli hücre hapsinde tutmak, aile ziyaretlerine 4 yıla kadar varan sürelerle izin vermemek ve mahpusların yakınlarının getirdiği gıda paketlerini veya diğer ihtiyaç malzemelerini mahpuslara vermemek misilleme yöntemleri arasında yer alıyor.

Philip Luther, "Cezaevi yetkililerinin zaman zaman Ulusal Güvenlik Ajansının (NSA) talimatlarına atıfta bulunarak, belirli mahpusları hükümete muhalefet ettikleri veya hükümeti eleştirdikleri varsayımıyla cezalandırmak üzere hedef aldığını gösteren kanıtlar var" dedi.

"Tıbbi ihmal ve sağlık hizmetlerine erişimin engellenmesi"

Uluslararası Af Örgütünün araştırması, cezaevi yetkililerinin ihmal veya kasten engelleme yoluyla mahpusların yeterli sağlık hizmetlerine erişimini devamlı engellediğini ortaya çıkardı.

Rapora göre, genel olarak hijyenik olmayan revirlerde yeterli ekipman ve nitelikli sağlık uzmanları bulunmuyor. Cezaevi doktorları ise semptomlar her ne olursa olsun yalnızca ağrı kesici veriyor ve hatta mahpusları "terör" ve "ahlaki kabahatlerle" suçlayarak sözlü saldırıya maruz bırakıyor.

Eski mahpuslar, acil durumlarda bile tıbbi destek istemek için ortada net bir mekanizma olmadığını, tamamen gardiyanların ve diğer cezaevi yetkililerinin merhametine kaldıklarını ve taleplerinin sıklıkla görmezden geldiğini söylüyor.

Cezaevinde neredeyse hiçbir zihinsel sağlık hizmeti bulunmazken yalnızca intihar girişiminde bulunan az sayıda mahpusun dış desteğe erişimi sağlandı.

Cezaevi yetkilileri sıklıkla acil tıbbi desteğe ihtiyaç duyan siyasi profilli tutukluları, ilgili uzman kapasitesine sahip dış hastanelere sevk etmeyi reddediyor ve masrafları aileleri karşılayacak olsa bile bu hastanelerden ilaç almalarını engelliyor.

Güvenlik yetkilileri, 25 Ocak 2011 protestolarının önde gelen isimlerinden düşünce mahkumu ve eski milletvekili Ziyad El Elaymi'nin sağlık sorunları nedeniyle ihtiyaç duyduğu düzenli bakıma erişimini engellemeyi sürdürüyor.

Mısır El Kaviya muhalefet partisinin kurucusu eski cumhurbaşkanı adayı 69 yaşındaki Abdül Moneim Ebul Futuh, Şubat 2018'den beri keyfi şekilde hücre hapsinde tutuluyor.

Ebul Futuh şeker, yüksek tansiyon ve prostat hastası; buna rağmen yetkililer Ebul Futuh'un hastaneye sevk edilme talebini defalarca geri çevirdi ve cezaevi içindeki doktorlara erişimini uzun süre geciktirdi. Savcılar ise Ebul Futuh'un şikâyet dilekçelerini göz ardı etti.

Raporda "Durumları belgelenen 67 kişinin de cezaevinde yeterli sağlık hizmetlerine erişimine izin verilmemesi, hastanelere sevklerinin engellenmesi ve sağlıklarının bu uygulamalar sonucunda ciddi anlamda bozulmuş olması şoke edicidir" diyen Philip Luther, sözlerini şöyle sürdürdü:

Cezaevi yetkilileri; görevlerini, denetimin hiçbir şekilde söz konusu olmadığı bir ortamda savcıların bilgisi dahilinde hatta zaman zaman suç ortaklığı ile ağır biçimde ihmal etmiştir.

Cezaevinde ölümler

Uluslararası Af Örgütü, cezaevinde veya tahliye edildikten kısa bir süre sonra ölen 12 kişinin durumunu araştırdı.

Uluslararası Af Örgütü, misillemeye uğramaktan endişe eden ailelerden onay alamamış olsa da 2020'de 37 kişinin ölümüyle ilgili bilgi sahibidir. Mısırlı insan hakları grupları, yetkililerin sayıları açıklamayı ve cezaevindeki ölümlere ilişkin etkili, kapsamlı, tarafsız ve bağımsız soruşturmalar yürütmeyi reddetmesine rağmen 2013'ten bu yana yüzlerce kişinin cezaevinde hayatını kaybettiğini tahmin etmektedir.

Raporda, cezaevlerinde uzun süreli hücre hapsini de kapsayan korkunç koşullar ve yeterli sağlık hizmetine erişimin kasten engellenmesi nedeniyle 2019 ve 2020'de çok sayıda kişinin ölümüne yol açılmış veya bu ölümlerde rol oynanmış olabileceği belirtildi.

24 yaşındaki yönetmen Şadi Habaş, 2 Mayıs 2020'de hayatını kaybetti. Tora Cezaevi personeli, Habaş'ın alkol zehirlenmesi yaşadığını bilmesine rağmen onu acilen hastaneye sevk etmemişti.

"Mısır yetkilileri, ülkedeki mahpus sayısını açıklamıyor"

Mısır yetkilileri ülkedeki mahpus sayısını açıklamayı reddediyor. Darbeci Sisi, Aralık 2020'de cezaevi kapasitesini 55 bin olarak açıkladı ancak bu sayının 2 katından fazla olmak üzere 114 bin kişinin cezaevinde tutulduğu tahmin ediliyor.

Mahpusların sayısı, eski Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin Temmuz 2013'te görevden alınmasının ardından büyük oranda arttı ve cezaevlerinde aşırı kalabalığa yol açtı.

İncelenen 16 cezaevinde yüzlerce tutuklu aşırı kalabalık koğuşlarda tutuluyor. Tahminlere göre, bu koğuşlarda mahpus başına uzmanların tavsiye ettiği asgari 3,4 m²'nin çok altında olmak üzere 1,1m²'lik alan düşüyor.

Yetkililer, Covıd-19 salgınının devam ettiği dönemde cezaevi nüfusunu azaltma çağrılarını görmezden gelmeyi sürdürerek daha yüksek sayıda kişinin hayatını tehlikeye atıyor. Hatta 2020'de cumhurbaşkanı afları ve şartlı tahliyelerle 2019'a kıyasla 4 bin farkla daha az sayıda kişi tahliye edildi.

Cezaevlerindeki yetersiz Covid-19 tedbirleri

Cezaevi yönetimleri, Covıd-19 salgınına karşı tedbir amacıyla düzenli olarak hijyen ürünleri sağlamadı. Cezaevine yeni gelenleri takip etmedi, enfekte olduğundan kuşku duyulan kişilere test yapmadı ve bu kişileri izole etmedi.

Temiz suyun bulunmaması, yetersiz havalandırma ve aşırı kalabalık gibi uzun vadeli sorunlar, fiziksel mesafeyi ve önleyici hijyen tedbirlerini uygulamayı imkânsız hale getirdi.

Covıd-19 belirtileri gösteren tutuklulara sistemli şekilde test yapılmadı. Bazı cezaevlerinde bu kişiler, yeterli tedaviye erişimleri olmaksızın küçük ve karanlık hücrelerde karantinaya alındı. Diğer cezaevlerinde ise diğer mahpusları tehlikeye atacak şekilde koğuşlarda tutuldu.

Denetimsizlik

Cezaevi yetkilileri, bağımsız denetimin uygulanmadığı veya çok sınırlı uygulandığı koşullarda çalışıyor. Savcılar, tutukluluk merkezlerini habersiz ziyaret etme yetkisine sahip oldukları halde nadiren ziyarette bulunuyor ve genel olarak mahpusların şikayetlerini göz ardı ediyor.

Tutuklular açlık grevi başlattıklarında tehditlere ve dayağa maruz bırakılıyor. Kamuoyuna açık protestolar gerçekleştiren aileler ise gözaltına alınıyor. İnsan hakları savunucuları ve avukatlar, tehditlerle karşı karşıya kalıyor ve cezaevine kapatılıyor.

Philip Luther, sözlerini şöyle sonlandırdı:

"Yetkililer acilen aşırı kalabalığı azaltmalıdır. Bu kapsamda, keyfi şekilde tutuklanan herkes derhal serbest bırakılmalı ve yaşı veya sağlık sorunları nedeniyle Covıd-19'a karşı yüksek risk altında olan mahpusların tahliyesi değerlendirilmelidir.

Yetkililer, cezaevinde tutuklu bulunan herkesin Covıd-19 aşısı dahil yeterli sağlık hizmetlerine erişimini ayrımcılık yapmaksızın sağlamak zorundadır. Mısır yetkilileri, daha fazla kişi trajik şekilde hayatını kaybetmeden önce bağımsız uzmanların cezaevlerine sınırsız erişimine izin vermeli, kötü tutukluluk koşulları ile cezaevlerinde sağlık hizmetlerine erişim sorunlarını çözmek için uzmanlarla iş birliği yapmalıdır." (İLKHA)