Yusuf Can – Haber Yorum
İmam, cami cemaatine; “Çocuklarınızın ad-soyadını ve ebeveyninin tlf numarasını mahallenizdeki cami imamına vererek kaydedin…” diyor
Cami İmamı tabii ki bu çağrıyı kendi inisiyatifiyle yapmıyor. İmam, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın organizesiyle başlatılan bir çalışmayı ilan ediyor normalde.
Haliyle Diyanet de bu çalışmalarını ilgili bakanlığa rapor şeklinde sunmaktadır.
Kısacası tüm bu çalışmalar tam bir devlet organizasyonu ile gerçekleşiyor denilebilir.
Elbette ki bu gelişmeler Türkiye için umut verici.
Buraya kadar her şey gayet normal ve güzel görünüyor.
Normalde Türkiye’nin devlet erkinin bu tür çalışmalarda çok geç ve de eksik kaldığı söylenebilir.
Yine de bu konuda Diyanet üzerinden bu tarz girişimlerin yapılıyor olması “Yetmez ama evet” babından sevindirici.
Ancak her şey iyi giderken 90’lı yıllar ve o karanlık dönemde yapılanlar birden akıllara hücum edince insana “her şey o kadar da normal görünmüyor” dedirtiyor.
Neden mi?
Çünkü 90’lı yıllarda özellikle Doğu ve Güneydoğu geneli başta olmak üzere Türkiye’nin dört bir yanında cami tabanlı “Kur’an-ı Kerim ve Siyeri Nebi” anlatımı yapan gençlerin dramları ne hazin ki hala bitmiş değil.
“Yusufiler Cezaevlerinde!- Yusufilere Özgürlük!” gibi sloganlar ve sosyal medya çalışmaları halihazırda bu sürecin devam ettiğini gösteriyor.
Doğrusu her şey normal seyrinde olsa devletin, sırf Kur’an dersi verdiği için cezaevlerine attığı gençlerden özür dileme erdemini göstermesi gerekirdi…
Ancak bugün, devletin belki de “Ulusal Güvenlik” kapsamında değerlendirdiği “Gençliğin ahlakını ve değerlerine bağlılığını koruma saikiyle” uygulamaya çalıştığı Camilerde organizeli Kur’an ve Siyer anlatımını, yine bu toprakların gençleri ve İslami duyarlılığı olan İslami yapılar kendiliğinden yapınca ne gariptir ki aynı devlet en ağır cezalarla karşılık vermiş ve bu cezalar maalesef halen iptal edilmemiş durumda…