Manavgat'ın Belenobası Mahallesi'nde eşi Durdu Boztaş (62) ile birlikte yaşayan Süleyman Boztaş (67) çocukluğundan beri hayvancılık yapıyor. Nisan ayında koyun ve keçilerden oluşan sürüsünü yaylaya götüren Süleyman Boztaş, kasım ayında mahalleye dönüyor.

Belenobası Mahallesi'nin kenarında dağın yamacında bulunan ağılında plastikten yaptıkları ve elektriğin olmadığı barakada yaşayan, yaylada ise çadırda yaşamlarına devam eden çift, zorluklara rağmen hayatlarından mutlu olduklarını söyledi. Sabah gün doğmadan başlayan günlük çalışmaları, akşama kadar koyun ve keçilere bakmakla geçiyor.

Son bir yıldır bütün dünyayı etkisi altına alan yeni tip koronavirüs (Kovid-19) hastalığını duyduklarını söyleyen Süleyman Boztaş, "Biz dağın başında yaşıyoruz. Burada çokluğun olmadığı yerde, biz de kendimizi gelenden gidenden biraz sakınıyoruz ama bizim burada dağlarda korona morona yok. Korona morona göremiyoruz. Korona kalabalık yerlerde olur. Yayladayken, Türkiye'nin her yerinden adam gelir. Onlar geldi mi biz onlardan açıkça korunuyoruz, aralı duruyoruz. Çadırın olduğu getirmiyoruz" dedi.

Biri ziraat mühendisi diğeri çiftçi olan 2 oğlu olduğunu söyleyen Süleyman Çiftçi, "Küçük oğlum, geçen seneye kadar benim yanımdaydı. Daha sonra bir arazi alıp sera yaptık. Muz ektik, şimdi o orada" diye konuştu.

Eşiyle 43 yıl önce evlendiğini, o günden bu yana birlikte hayvancılık yaptıklarını anlatan Süleyman Boztaş, "Anamdan doğduğumdan beri bu işle uğraştım. Askere gittim, geldim devam ettim. Şimdi yapabilene malcılık (hayvancılık) iyi. Bu bölgelerde bir koyunun yıllık 500- 600 lira masrafı var. Bizim yaşlardaki insanlar da bitti mi, bu turizm memleketinde hayvancılığı yapan olmaz. 50 sene önceye göre şimdi çok rahat hayvancılık. Neden rahat biliyor musunuz? Darı silajları, saman, bilmem ne; hayvanları 2 saat otlatıp, stresini alıp geldikten sonra yemini veriyorsun. Yiyip yatıyor" dedi.

Süleyman Boztaş, eskiden yaylaya gitmenin çok zor olduğunu ama şimdi her şeyin kolaylaştığını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Benim çocukluğumda yaylaya yaya giderdik. Buradan 40 günde yaylaya çıktığımı bilirim, yayla kar olurdu. Buraya ekenek ekilirdi. Buradan köyden başlardık, Akseki'den geçip, Göktepe Yaylası'na varırdık. Bazen 1 haftada çıkarsın, bazen 15 günde koyunları güde güde iner çıkardık. Sonradan vasıta sıklaştı (araç arttı), biraz da millet kendine kıymet verdi. Şimdi buradan TIR'lara bindiriyoruz, yaylada iniyor; yaylada bindiriyoruz buraya geliyoruz. Yol işi artık bitti."

Manavgat'a dünyanın her yerinden turistin gelerek tatil yaptığını, bu nedenle gençlerin hayvancılık yapmaktan vazgeçtiğini anlatan Boztaş, "Gençliğimizde bu köyde 30 sürü varsa şimdi 15 sürü var. Yarıya düştü, yarıdan da az kaldı. Eskiden bir sürüde 200- 300 hayvan olurdu. Şimdi herkesin önünde 70'er, 80'er veya 100'er hayvan var. Kuyruksuz koyun çıktığından bu yana 200 koyundan aldığın kuzuyu 100 koyundan alıyorsun. Eskiden koyunlar tek kuzulardı, bunlar çift kuzular. Et üretimi ondan iyi oluyor" diye konuştu.

Evlendiklerinden bu yana eşiyle birlikte hayvancılık yapan ve eşine destek olan Durdu Boztaş da yaşamından memnun olduğunu söyleyerek, "Eşime yardımcı oluyorum. Başka yerlere de gidesim geldi ama (eşini göstererek) bunu bırakıp gidemedim. Bu şekilde yaşamaktan ve çalışmaktan pek zorlanmıyoruz. Ne yapayım başka, ekmek davası bu" dedi.