Bir grup arıyla sineği bir şişeye koyuyorlar. Şişenin alt tarafını ışığa doğru, açık olan ağız kısmını da karanlığa doğru bırakıyorlar. Arıların hepsi ışık olan tarafa doğru üşüşüyorlar. Ama şişenin tabanı cam olduğundan onlar orada öylece duruyorlar ve oradan çıkmayı başaramıyorlar.
Sinekler şişenin ağız tarafına gidiyorlar ve oradan dışarı çıkıp uçup gidiyorlar karanlıklarda kayıplara karışıyorlar. Ağzı açık olan şişeden karanlık tarafa doğru tek bir arı bile gelmiyor. Camın önünde ışığa doğru çabalamaya devam ediyorlar. İnsanın aklına hemen arıların neden bu kadar akılsızca davrandıkları geliyor.
Çok basit gelen bu deney insanları oldukça düşündürüyor.
Arıların ne kadar akıllı varlıklar olduğunu hepimiz biliyoruz. Allah-u Teala’nın onlara vahyettiğini ve Kur’an-ı Kerim’de bir sure olarak bulunduğunu ve zehir ile şifanın aynı yerde nasıl bulunduğunu biliyoruz.
Sinekler ise malum hayvanlardır. Arılar ne kadar temizse adı üstünde sinekler de o derece iğrençtirler. Arılar ne kadar güzel gül ve çiçekler varsa hep orda kırlarda, dağda, bayırdadırlar; ama sinekler leşlerin bulunduğu, kötü kokuların geldiği, bataklıkların bulunduğu yerlerde olurlar. Yani nerde leş, koku ve menfaat varsa oraya yanaşırlar. Arılar gibi hizmetkâr değil asalak oldukları hepimizin malumudur.
Evet ışığa doğru yürüyenlerin önlerinde hep engeller olacaktır. Kuşkusuz onlar engellemelere aldırmayacak ışık için mücadele edeceklerdir. Işık var oldukça onlar da orada mücadele içinde olacaklar ve onun için mücadele vereceklerdir.
Eğer arı olmak istiyor isek onun gibi izzetli olmalı, amaçladığımız değerlere sahip çıkacaksak bu uğurda elimizden geleni yapmalı çaba ve gayret göstermeliyiz. Arılar gibi ışığı bırakıp sinek olup karanlıklarda kaybolmamalıyız.
Arı gibi çalışıp sadece ışığa ulaşmayı hedeflemeliyiz. Sinekler gibi karanlığa talip olup önümüze çıkan ilk engelde sıvışıp kaçmak değil, belki arı gibi direnmeliyiz. İğnemizi batırdığımız anda öleceğimizi bile bile mücadele verdiğimiz değerlere sahip çıkmalıyız. Aydınlık uğruna, ulaşılacak hedef uğruna orda sabırla sebat etmeliyiz. Her engeli Allah’ın rızası uğruna küçük görmeliyiz. Engeller ne kadar büyük olursa olsun dünya olduğunu unutmamalıyız.
Hani derler ya “Bir yerde gölgeler çok uzunsa bilin ki orada güneş batmak üzeredir.” Bu engellerin çokluğu ve büyüklüğü tıpkı fecirden önce güneş doğmadan önceki karanlık gibidir. Gecenin en karanlık vakti fecirden önceki vakittir, bunu unutmamalıyız. Birazdan güneş doğacak ve ortalık aydınlanacaktır. Eğer mücadele edersek Allah bizi fecirlere o karanlıklardan aydınlıklara çıkaracaktır; eğer sebat eder, sabırlı olur, ışık için mücadele edersek.
İşte bu direniş bu mücadele bizi aydınlığa ve ışığa ulaştıracaktır.
Engellere rağmen ışığa yürüyenlere, ışığa ulaşmak için çaba sarf edenlere, etrafına ışık saçanlara selam olsun.
Yakup Kaya / Diyarbakır