Normalde bir rektör ataması için hiç kimse farkında değil ama, dünyadaki standartlara uygun bir rektör ataması var Türkiye'de. İlana çıkıyorsunuz. Daha sonra mülakata davet ediliyorsunuz. Bir mülakata alındık. Bir komisyon var. Size Boğaziçi Üniversitesi'nin özelliklerine uygun sorular soruluyor. Adaylar yeniden değerlendirilip Cumhurbaşkanlığına sunuluyor.

Benden önce de Boğaziçi dışından rektör atandı, İTÜ'den. Ama daha da önemlisi ben Boğaziçiliyim. Doktoramı Boğaziçi'nde yaptım, aynı zamanda hocalarımla beraber ortak ders verdim.

Ben tabii Boğaziçi'nde ders verdiğim zamanlarda öğrenciler benimle ilgili çok şey yazarlardı. Benim içimle dışım bir. Ne görürsem söylerim. Boğaziçi üniversitelileri çok zekidir.

Ben bu tepkilere alışığım. Hoca olunca daha az seviyede geliyordu, rektör olunca daha üst seviyede geldi. Boğaziçi Üniversitesi'nden 2 kişi var. 17'den iki kişi. Bunlara nasıl izin verildi bilmiyoruz. Üniversiteli olmayanlar arasında, alakasız insanlar. Anladığım kadarıyla bazı örgütlerin mensubu.

Burada provokatif bir olay var. Anladığım kadarıyla Boğaziçili kullanıldı. Boğaziçili üniversiteli her türlü protestoyu yapabilir ama olmayanlar kampüse alınmamalı.


"KAPIYI TUTTURMAK İÇİN KELEPÇE TAKMIŞLAR"

Orada çok pratik bir şey var. Çünkü kapı kırıkmış. Çok fazla şey olduğu için, kapıyı tutturmak için kelepçe takmışlar. Polis amirinin çözümüymüş. Tabii ki Boğaziçili olmayan öğrencilerin güney kampüse girmeleri, 150 yıllık binalara zarar verebilir, bunu kontrol edemeyiz.

Kampüse polis davet edilmedi. Polis kampüsün önünde herhangi bir şekilde öğrenci olmayanların girişini durdurmak amacıyla yer aldı. Zaman içerisinde biz birbirimizi tanıdıkça nasıl verimli ve güzel çalışacağımızı göreceğiz.

Şöyle bir rektör seçimi üniversitelerde yok; yani hocalar oy verecek rektör seçilecek. Böyle bir şey yok, yani rektörler atanıyor. Adaylar başvuruyor, çağrıya çıkıyor, komisyon değerlendiriyor, mütevelliye sunuluyor. Devlet üniversitesi olduğumuz için üç aşağı beş yukarı dünya ile aynı yöntemle rektörleri seçiyoruz. Ben bir yönetim organizasyoncuyum, bir kurumu yönetecek kişinin seçimle gelmesi zaten pek kullanılan bir yöntem değil. Demokrasi tabii ki ülkelerin, iktidarın seçimlerinde çok doğru yöntem. Siz bire bir oy vererek rektörü, bir şirketin genel müdürünü seçemezsiniz.

"SİYASETE, ODTÜ'DE OKURKEN CHP'DE BAŞLADIM"

Aslında şimdi söyleyeceklerim birçok insanı şaşırtacak, ben siyasete ODTÜ'de okurken CHP'de başladım. Bunlar da biliniyor ama görünmüyor. Beni hep AK Partili olarak yansıtıyorlar. O zaman öğrenciydim SHP idi o zaman. Belediye başkanı bizim ODTÜ mezuydu. Yardımcı istemişti, öyle başladım. O zaman o milletvekiliydi ben ona araştırma yapıyordum. Fiili olarak Meclis'e gidip geliyordum. Daha sonra Liberal Demokrat Parti'den teklif geldi. Liberal Demokrat Parti'nin Gençlik Teşkilatı başkanıydım. Ama ben siyasete hep bir akademisyen gözlüğü ile bakan birisiyim. Benim merakım yönetim ve organizasyon.

Hiçbir zaman seçilmedim, yeterince zamanı harcayamadım. Aday oldum ama doğal olarak o zamanı harcayamadığım için. Orada da mülakatlar sistemli yapılıyor. Ben Boğaziçi'nde doktora yaparken AK Parti'nin kurulu haberi geldi. Sarıyer teşkilatına gittim 'bu işin içinde yer almak istiyorum' dedim. Sağ olsun beni kurucu olarak aldılar.

Bu partilerin hepsinde insanlar Türkiye'ye hizmet etmek için varlar. İnsanların yanlış yönlendirilmesi kutuplaştırılması ülkeye zarar veriyor. Boğaziçi Üniversitesi'ne de bu mantıkla gitmemiz lazım. Enerjimizi bu mücadeleye harcarsak dünyanın ilk 10'una girme hedefimize yaklaşırız. Benim tecrübeme aslında CV'me detaylı bakıldığında iki üniversitede rektörlük yaptım. Daha önce de Şehir Üniversitesi'nde işletme fakültesinin en son dekanıydım. 2009'da aktif siyaseti bıraktım zaten. Ondan sonra kariyerimi tamamen üniversiteye verdim. Bir aday adayı oldum ama aktif siyasette değildim.

Böyle bir provokasyon olacağını öngörmedim. Tutuklanan insanlardan da bu belli. Provokasyonlar olmasaydı biz standart Boğaziçi'nin protest kültürünü görecektik. Ben öğrencileri görecektim, onlar da beni görecekti. Hocalarla birer birer konuşmaya başladım. Beni tanıyanlar var tanımayanlar var.

"İNTİHAL MESELESİ; İFTİRA!"

Bir kere bu intihal meselesi iftira. Orada teknik bir şey gibi duruyor ama benim doktora tezimde literatür kısmı vardır. Oradaki her şey diğerlerinden alıntıdır. En sonunda kaynaklar yazılmıştır. Bütün dert tırnak içine almamış olmam.

Bizim önümüzde böyle yapılacak diye bir format da yoktu. Formatlar sürekli değişir. Bunun birçok standardı var. İşin özü aldığınız şeyin kaynağını yazmış mısınız? Yazmışız sonuçta. Bununla ilgili önceden hazırlıklarımızı yaptık mütevelli ile beraber. Haliç Üniversitesi'nde orada herhangi bir yönetim boşluğu yok, sistem zaten gayet güzel çalışıyor.

Yine bir İTÜ'lü rektör daha sonra Boğaziçi'ne atandı. Ben tepkilerin çok az olduğunu düşünüyorum. İnsanlar beni tanıdıkça uzlaşma zeminine oturacağını düşünüyorum. Ben hep paydaşları dikkate alarak karar veren birisiyim. Şu anda yanlış bilgilendirme var, farklı bir kültür mü oraya geliyor diye, yok, ben bir Boğaziçiliyim, birçok insandan fazla Boğaziçiliyim, orada 8 senem geçti.

"POLİS DOĞRUSUNU YAPTI"

Olayları büyük çerçeveden analiz etmek lazım. Bizim en istemediğimiz şey Boğaziçi'nin 150 yıllık varlığının harabeye dönmesi. Dün böyle bir şey oldu. Polis orada doğrusunu yaptı. Boğaziçi'nin değerlerini bilmeyen insanların girmesi bir filin zücaciye dükkanına girmesi gibi olacaktı. Boğaziçililer her zaman üniversiteye girebilirler.

Boğaziçi bizim gözbebeğimiz. Türkiye'nin en elit, en üst seviye kurumlardan bir tanesi. Bir araştırma üniversitesi. Bizim de dünyadaki ilk 10 lider ülke haline geleceksek Boğaziçi olmadan olmaz. Onun için bizim ona gözümüzün bebeği gibi bakmamız lazım. Ben bu refleksle Boğaziçi'ne bakıyorum. Büyük resme baktığımızda ben en tepede oturan bir kimse olarak bunu görüyorum. Boğaziçi'ne zarar verme refleksini bizim engellememiz lazım. Bizim kendi meselelerimizi içimizde konuşarak halletmemiz lazım. Buna sağdan soldan birini çağırırsak o zaman iş büyüyor.

Sonuçta insanlarla konuşuyoruz. Ben bugün resmi olarak başladım. Hocalarımızla konuşmaya başladım. Bölüm başkanları, dekanlarla konuşuyorum. Bütün paydaşlarımızla kademe kademe, öğrencilerimizle, kulüp başkanlarımızla konuşacağız. Bunlar konuştukça anlaşılacağını düşünüyorum. Şimdi 9 kişi başvurdu, değişen bir şey yok. Mülakata alınıyorsunuz, komisyonda sonuçlanıyor.

Burada biraz da çuvaldızı kendimize batırmak istiyorum, Boğaziçili olarak. Boğaziçi'nin o tarafa, YÖK'e zaman ayırsa biraz ben eminim ki orada çok Boğaziçili olur. Boğaziçili kendini maalesef bu alanda fildişi kuleye koymuştur. Ben Ankara'da daha çok Boğaziçili olmasını düşünüyorum. YÖK'te, TÜBİTAK'ta olmamız lazım. Belki Ankara'ya gidip gelmek zaman alıyor ama bizim daha çok Ankara'da olmamız lazım.

Bütün hocalarım şunu söylüyor 'Boğaziçi kültürüne bir şey yapacak mısınız' diyor, asla, öncelikle ben Boğaziçiliyim. Ben Metallica dinleyen bir rektörüm. Bu kültürle ilgili en ufak bir şey düşünmüyorum. Ama hocalarımızla mutlaka güncellemeleri yapacağız. Diğer taraftan ilk 100 hedefim var benim. Herkes '4 senede Boğaziçi'ni ilk 100'e sokamazsın' diyor. Yaparım, bu konuda iddialıyım. Şu anda 600'de. Burada da işin matematiğini iyi bilmek lazım. Akademik alanda, strateji alanda benim yayınlarım, atıflarım fena değildir. Bizim alanda dergiler daha sınırlıdır. Üniversitelerin sıralamasıyla ilgili benim iki tane önemli makalem var. Sırf bu makalelere baksa insanlar bu işin matematiğini görebilirler. Ben Boğaziçi'ni ilk 100'de görmek istiyorum. Ben özel sektörde de bir süre çalıştım, yöneticilik yaptım. Türk ve yabancı firmalarda. Her zaman hedeflerimiz iddialıydı.

Hedefi koyduktan sonra hep birlikte düşüneceğiz. Benim Boğaziçi camiasıyla asıl tartışmam gereken konu bu, biz ilk 100'e nasıl ulaşacağız? Öğrencilere bir çok şey vadediyorum. Girişimci eko sistemin Boğaziçi'nde, benim hocalık yaptığım dönemlerde çok iyiydi. Boğaziçi biraz geri kaldı. Silikon vadisi bütün dünyaya yayıldı. Biz Boğaziçi olarak sanki geri kaldık. Özellikle tekno girişimleri kuran, onları büyüten yapılar kurmamız lazım. Burada öğrencilerin ve hocaların mutlaka kendi şirketlerini kurmalarını istiyorum. Bu bütün Boğaziçi mantığını da çok etkileyecektir. Boğaziçi'nin içinde olan girişim kültürünü hayata geçirecektir. Şu anda siyaseti düşünmüyorum.