Mısır'ın ilk seçilmiş Cumhurbaşkanı olan Muhammed Mursi, ülkenin Genelkurmay Başkanı olan Abdulfettah Sisi tarafından 3 Temmuz 2013 yılında yapılan hain darbe ile görevinden uzaklaştırıdı. Mursi, yıllarca tutulduğu Mısır zindanlarında karşı karşıya kaldığı sıkıntılar sebebiyle hastalanarak Haziran 2019'da mahkeme salonunda şehid oldu.
Mısır'da darbe sonrasında yaşanan baskılar, tutuklama furyaları ve cezaevlerindeki olumsuz koşullar, Mursi'nin şehadetinden sonra daha da arttı. Kadın, çocuk genç, yaşlı yaklaşık 60 bin insanın kötü koşullarda cezaevinde tutulduğu Mısır'da durum her yönüyle daha da kötüye gidiyor.
İhvan yetkilileri, halkın artık dayanacak gücünün kalmadığını ve yakın zamanda yeniden bir ayaklanmanın başlayabileceğine işaret etti.
Sisi yönetiminin zorbalıkları, Mısır halkının içerisinde bulunduğu durum ve İhvan-ı Müsliminin çalışmaları hakkında İLKHA muhabirine konuşan İhvan-ı Müslimin Şura Meclisi Üyesi Mühendis Mithat Haddad, Sisi yönetimin kirli bağlantıları ve halk üzerindeki baskısı, İhvan-ı Müslimin'in çalışmaları, Mısır'ın ekonomik ve sosyal durumu, halkın içerisinde olduğu psikolojik durum ve daha birçok konuda önemli değerlendirmelerde bulundu.
"Batı ülkeleri ve Türkiye'de çalışmalarımızı rahatlıkla yapabiliyorken Arap ülkelerinde baskı altındayız"
Müslüman Kardeşlerin dünyanın çeşitli ülkelerine yayıldığını, gittiği ülkelerde tebliğ ve davet görevlerine devam ettiğini söyleyen Haddad, "Çalışmalar batı ülkelerinde rahat bir şekilde yapabiliyorken yoğunluklu olarak Arap devletleri başta olmak üzere İslam ülkelerinde baskı ve denetime tabi tutuluyoruz. Arap ülkelerin başını BAE ve Suud çekiyor. Türkiye’de de çalışmalar rahatlıkla yürütebilmektedirler. Mesela İhvan-ı Müslimin'in Türkiye’de açtığı resmi dernekler vasıtasıyla insanlara Arap dili, Kuran-ı Kerim ve İslami ilimleri öğretilebiliyor. Yine Avrupa’da bulundukları ülkelerin kanunlarına göre açılmış dernekler var. Oralarda da tebliğ ve davet görevleri ifa ediliyor." dedi.
"Arap halkları yöneticilerinin yaptıklarına dayanamayarak ayaklanma başlatabilirler"
Son zamanlarda özellikle Batı'da Müslümanlara yönelik saldırıların arttığını belirten Haddad, "Bunu yapanlar da aşırı sağcılar. Avusturya, Çek Cumhuriyeti, Macaristan ve Macron’un Fransa’da 'Resulullah’a sövmenin özgürlük olduğunu' söylemesi gibi olaylar yaşandı. İşte görüyoruz ki; Macron yaptıklarından dolayı rezil bir vaziyete gelmiş durumda. Müslümanlar tarafından yapılan boykot sayesinde Fransa sanayisi büyük bir şekilde etkilenmiş durumda. Önümüzdeki yıl da Fransa mallarına boykotun büyük etkisini görecağiz. Yine önümüzdeki dönemde Arap halklarının kendi yöneticilerine karşı ayaklanma başlatacağı da beklenenler arasında. Çünkü bu halk, artık yöneticilerinin yaptıklarını kaldırabilecek durumda değil. Belki Mısır ve diğer Arap ülkelerinde yöneticiler halkın kanına girecek. Bu zalimlere karşı bir an önce karşı çıkmak gerekiyor." diye konuştu.
"Batı, İhvan-ı Müslimin'i terörist ilan etmezken Arap ülkeleri terörist ilan etti"
Cunta yönetiminin İhvan-ı Müslimin'i terörist olarak yaftalanmasının gülünç bir olay olduğunu söyleyen Haddad, "Cuntacılar bu kararı bir nöbetçi mahkeme tarafından aldı. Tabi şu anki mahkeme kararları tamamen cuntacılar tarafından alınıyor. Cuntacılar, aynı kararı BAE ve Suud’un almasını talep etti. Yine İngiltere ve ABD’den de bunu istedi ama burada başarısız oldu. Yüksek miktarda rüşvet teklif edilmesine rağmen bunu yapamadılar. Hatta bir İngiliz raporunda İhvan’ın aşırıcılık ve terörün önünde büyük bir engel olduğu ifade ediliyor. Büyük bir özveri ile hazırlanan raporda İhvan’ın teröre engel olduğu zikrediliyor. Trump ve Cumhuriyetçi Senatör Ted Cruz, ABD’de İhvan’ı terör listesine almaya çalıştılar ancak başaramadılar. ABD’deki tüm kurum ve kuruluşlar böyle bir şeyin mümkün olmayacağını söylediler. Ülke demokrasisine zarar vereceğini dile getirdiler. Allah’a davet dışında başka hiçbir görevi olmayan bir cemaati terörist ilan etmek onlara zarar verecekti. İhvan, bulunduğu her yerde halka faydalı olabilecek herşeyi barışçıl yollarla yapmaya çalışan bir yapıdır. Arap ülkelerinde İhvan’ın terörist olarak ilan edilmesi hiçbir şeyi değiştirmeyecektir. Sadece İhvan üyelerini mal varlıklarına kanun yoluyla el koyabilecek ve aleyhlerinde çıkarılan kanunları başkaları üzerinde de rahat bir şekilde uygulayabilecekler. Mısırda’ki İhvan üyelerinin tüm mal varlıkları Sisi ve onun avanelerinin hesaplarına yatırılmış durumda." şeklinde konuştu.
"İşgal topraklarında işledikleri suçlardan dolayı kaçanlar BAE’ya gidiyor ve orada onlara sahip çıkılıyor"
Siyonist işgal rejimiyle normalleşme süreci hakkında da konuşan Haddad, şu ifadeleri kullandı: "Bildiğiniz gibi bu ülkelerin tamamının zaten daha önce siyonist rejimle ilişkileri vardı. Normalleşme olmadan onlarca yıl önce de siyonist rejimden heyetler bu ülkelere ziyaretler yapıyorlardı. Bu normalleşme ile birlikte sözde saklı olan bu sırrı açığa çıkardılar. Bizi şaşırtan durum yöneticilerden ziyade, normalleşmeye giden bazı ülkelerin vatandaşlarının bu işi sahiplenmesi, videolar çekmesi ve güzellemer yapmasıdır. Mesala, BAE’nın bazı vatandaşları, videolar çekerek kendi ülkelerinin de işgal altındaki siyonist rejim gibi olmasını istediklerine yönelik güzellemer yapıyorlar. Bunların beyni nasıl bu denli yıkanmış bilmiyorum. Bakın, Mısır yönetimi Enver Sedat'tan bu yana 42 senedir siyonist rejimle normalleşmeye gitmiş durumda. Ama Mısır halkı 42 yıldır siyonist rejimi kabullenmiyor ve boykot ediyor. Siyonistlerin büyük elçisi Mısır’da rahat bir şekilde dolaşamıyor. Evet, BAE’de bu normalleşmeye karşı çıkan bir kesim var. Ancak normalleşmenin ilan edilmesi ile birlikte işgal topraklarına ziyaretler düzenleyen ve orada yatırımlar yapan kesim de var. Bu da bizi ciddi manada şaşırtmıştır. Daha tehlikelisi, işgal topraklarında işledikleri suçlardan dolayı kaçanlar BAE’ya gidiyor ve orada onlara sahip çıkılıyor. Burada, 'Biz ana vatanımızdayız' diye paylaşımlar yapıyorlar. Ben Muhammed bin Zayid ve avanelerinin yönettiği BAE’nin gelecek tarihite bir yeri olacağını düşünmüyorum. Bu ülkenin bir an önce asıl sahiplerinin eline geçmesi gerektiğini düşünüyorum."
"ABD’nin dış siyasetinde değişiklik olması halinde israil yok olacaktır"
"Siyonist rejimin gelecekte bir yeri olmadığına ilişkin elimizde Kur’an ve sünnet gibi büyük deliller var." diyen Haddad, konuşmasını şu şekilde sürdürdü:
"Allah’ın izni ile Trump'ın gitmesi ile birlikte Ortadoğu'da bir çok değişiklikler olacak. Çünkü Biden, ABD’de bugüne kadar yahudilerin oyu dışında seçilen ilk başkandır. Biden’ı kim seçti? Siyahiler ve Müslümanlar. Müslümanlar ABD’de çok olmayabilir. Ancak nufüzları çok iyi. Şu anda ABD’de 25 tane Müslüman meclis üyesi mevcut. Aynı şekilde senatoda Müslümanların haklarını savunan kişiler var. Bu değişiklik bölgede ABD’nin siyonist rejime önem vermeyi azaltacaktır. Trump, 20 Ocak’tan önce bazı süprizler de yapabilir. Belki görevi devretmez. Belki olağanüstü hal ilan edebilir. Seçim sonuçlarını iptal edebilir. Hatta 3'üncü dünya ülkeleri gibi orduyu ABD sokaklarında görebiliriz. Çünkü bu adam gerçek bir delidir. Tahtı bıraktığı an hakkında dava açılacağını çok iyi biliyor. Bu yüzden herşeyi yapabilir. 2-3 haftası kaldı. Eğer böyle bir şey olursa ABD çöker ve ikiye ayrılır. Norveçli bazı siyasi akademisyenlere göre ABD'nin 2020 ile 2025 arasında ikiye ayrılacak. Bu konu ciddi manada işleniyor. ABD’nin dış siyasetinde değişiklik olması halinde israil (siyonist işgal rejimi) yok olacaktır. Çünkü ABD dışında onu destekleyecek hiç kimsenin olmadığını iyi biliyor."
"Allah’ın izni ile ABD’deki en ufak bir kıvılcım israil ve bölgede kendi halkına zulmü reva görenlerin rejimlerini bir bir yıkılacaktır"
Haddad, "Bakın siyonist rejim bugün Gazze’yi bombalıyor. Gazze çok küçük bir yer. Küçük bir ses bombası atarsanız her yerden duyulabilir. Bir tarafta elinde son model teknolojik silahlar ve nükleer olan bir rejim, diğer yanda ise kendini savunmak için tek bir silah dahi temin edemeyen Gazze. Nerede Araplar? Müslümanlar Nerede? Siyonistler yukarıdan uçaklarla bombalar yağdırırken, Gazzeli Müslümanların kendilerini savunacakları tek bir silahları bile yok. Bunun böyle gitmeyeceğini görüyoruz. Allah’ın izni ile ABD’deki en ufak bir kıvılcım işgal rejimi ve bölgede kendi halkına zulmü reva görenlerin rejimlerini bir bir yıkılacaktır. Halkların ayaklanması ile zorba yöneticiler buralarda duramayacaktır. Bu gerçekleşirse Sykes-Picot Anlaşması da sona erecek ve Allah’ın izni ile Ortadoğu'daki tüm ülkeler tek bir devlet olacaklardır." dedi.
"Sisi rejimi yok olduktan sonra Mısır ve Türkiye el ele vererek bir çok kazanıma imza atacaktır"
Devrim için sokaklara inen ve Muhammed Mursi’ye destek veren İhvan gençlerinin, darbe olduktan sonra derin bir düşünceye, hüzne ve kuruntuya kapıldıklarını, bakış açılarında ciddi bir değişiklik olduğunu hatırlatan Haddad, son olarak şunları kaydetti:
"Kanlarıyla rejimi deviren gençler neye uğradıklarını şaşırdılar ve ne yapabileceklerini bilemediler. Bazıları, 'cemaat neden askeri rejime karşı silah kullanmıyor?' diye sorgulamaya başladı. Biz de onlara kesinlikle böyle bir şeyin mümkün olmayacağını, bunun olması halinde iç savaşın çıkacağını dile getirdik. Bu durum gençlerin büyük çoğunluğunun içinde bir ukde olarak kaldı. Araştırma şirketlerine göre, bölgede hala gençlerin yüde 35’i, İhvan’ı savunduğunu açık bir şekilde dile getiriyor. Açık bir şekilde söyleyeyim ki, önümüzdeki dönemde İhvan’ın vizyon ve misyonundan ayrılan gençler tekrar cemaatlerine geri dönceklerdir. Biz şu anda bu yönde çalışmalar yürütüyoruz. Bazı planlamalar yaptık, Allah’ın izni ile gençlerimiz cemaatlerini anlayacaklardır. Mısır’da zaten gençlerimiz bulundukları her yerde tedbirli bir şekilde görevlerini yerine getiriyorlar. Gelecek bize müjde ve umut veriyor. Şu anda gençler sadece fırsat kolluyorlar. En küçük bir fırsatı dahi değerlendirecekler. Bu askeri düzeni tamamen ortadan kaldıracaklardır. Önümüzdeki dönemde birçok fedakarlık yapmak zorunda kalabiliriz. Canlarımızdan vazgeçebiliriz. Ancak bunun dışında başka bir çare yok. Şehadet en büyük arzumuzdur. Bu rejim yok olduktan sonra, Mısır ve Türkiye el ele vererek bir çok kazanıma imza atacaktır. Hatta bu kazanımlar israilin de yok olmasına sebep olacaktır. Belki biz bunlara şahit olamayacağıza ma Allah'ın izniyle siz gençler bunu şahitlik edeceksiniz. Mısır ve Türkiye’nin birleştiğini gören diğer ülkeler de onlara katılacak ve Allah’ın izni ile Müslümanlar güçlenecektir. İnşallah bunun ilk adımları 2021 yılından başlar diye umuyoruz." (İLKHA)