Avrupa'daki Arakanlı Müslümanları destekleyen Özgür Rohingya Koalisyonu Kurucu Ortağı aktivist Nay San Lwin, 28 Aralık'ta 1804 Arakanlı Müslüman mültecinin daha Bangladeş donanmasına ait 7 gemiyle Cox's Bazar bölgesindeki kamplardan Bhasan Char Adası'na gönderilmesini AA muhabirine değerlendirdi.
Lwin, mültecilerin gönderildiği adadaki koşulların Cox's Bazar bölgesindeki kamplara göre daha iyi olduğunu belirtti.
Kamplara kıyasla daha iyi koşullarda yaşamak isteyen az sayıda mültecinin adaya gönüllü gittiğini belirten Lwin, "Sahadan aldığımız rapora göre, çoğu oraya gönüllü olarak gitmedi. Bir anda listede kendi isimlerini gördüler ve bu yer değiştirmeyi reddedemediler. Kamp otoritesi tarafından ikna edildiler ve oraya gittiler. Çoğu, oraya gitmek zorunda olduğu bilgisine sahip değildi." dedi.
Lwin, hükümet tarafından "kimsenin adaya gitmeye zorlanmayacağı" yönünde açıklamalar yapıldığını ancak sahadaki gerçeğin bunun aksini gösterdiğini belirtti.
Bhasan Char Adası'na yerleştirilen ikinci Arakanlı mülteci grubuyla bir grup gazetecinin de adayı ziyaret etmesine izin verildiğini kaydeden Lwin, "Dün 1804 kişi Bhasan Char'a geldi ve bir grup gazetecinin de orayı ziyaret etmesine izin verildi. Ancak 1642 kişiden oluşan ilk grup olan önceki mültecilerle görüşmelerine izin verilmedi." ifadesini kullandı.
Lwin, bu ziyaretin şeffaf olabilmesi için, gazetecilerin adadaki yaşam koşullarının nasıl olduğunu bilen birinci mülteci grubuyla görüşmesine izin verilmesi gerektiğini söyledi.
"Ada sele karşı savunmasız"
Lwin, Bhasan Char Adası'nın yaklaşık 30 yıl önce keşfedildiğini belirterek "Ada sele karşı savunmasız, alçak hatlı bir adadır. Ayrıca her zaman kasırgalara maruz kalıyor." değerlendirmesini yaptı.
Bangladeş hükümetinin adadaki bu savunmasızlığa karşı önlem aldığını söylediğini kaydeden Lwin, "Ama yine de geçen yıl Birleşmiş Milletler (BM), teknik değerlendirme yapmak üzere oraya gitmek için Bangladeş hükümetinden izin istedi. Başlangıçta hükümet 'tamam, gidebilirler' dedi. Ancak planı ertelediler. BM'nin teknik değerlendirme yapması için hala oraya gitmesine izin vermiyorlar." diye konuştu.
BM'den bu konuda net bir dönüş alamadıklarını vurgulayan Lwin, adadaki güvenlik konusunun çok kaygı verici olduğunu belirtti.
Lwin, kalabalık ve çadır kamplarla karşılaştırıldığında, Bhasan Char Adası'ndaki binaların fiziksel olarak çok iyi göründüğünü kaydetti.
Buna rağmen, bu adanın ıssız ve uzak bir yerde olduğunun altını çizen Lwin, şunları kaydetti:
"Adaya yerleşmiş mülteciler var ve ana karaya geri dönmelerine izin verilmiyor. Bu aynı zamanda hareket özgürlüğünün engellenmesidir. Kampın içinde bir milyondan fazla insan var. Sevdikleri orada, birbirlerini tanıyor ve ziyaret ediyorlar. Aynı zamanda sınır bölgesinde. Bazı kamplar sınıra çok yakın, köylerini bile görebiliyorlar."
Bu konuda her zaman bir çözümün bulunduğunun altını çizen Lwin, Cox's Bazaar'da bir kamp kurulması ve mültecilerin oraya yerleştirilmesinin alternatif bir çözüm olabileceğini belirtti.
Lwin, asıl çözümün ise Myanmar hükümetine baskı yapılması olduğunu vurgulayarak "Bangladeş hükümeti, onları kalıcı bir yerleşim yeri gibi bu uzak adaya yerleştirmek yerine, daha çok ülkelerine geri göndermeye odaklanmalı. Myanmar hükümetine bu mültecileri tam vatandaşlık ve koruma ile ülkeye geri alması için baskı yapılmalı. Buraya, Bangladeş'e sadece hayatta kalmak için geldik, kalıcı yerleşim için değil." şeklinde konuştu.
"Uluslararası toplum buna tanık ancak faillere karşı ciddi eylem uygulamıyor"
Lwin, BM'nin Arakanlı Müslümanlara yönelik şiddetin sona ermesi için somut bir çözümü olup olmadığı yönündeki soruya, "BM çok zayıf bir organizasyon. Güvenlik Konseyi neredeyse felç oldu. Daha önce uluslararası soykırım suçunu işleyen fail Myanmar hükümeti ve Myanmar ordusu hakkında herhangi bir karar alamıyorlar." yanıtını verdi.
BM üyesi ülkelerin ve uluslararası toplumun, bu "soykırımı" sona erdirme sorumluluğuna sahip olduğuna işaret eden Lwin, insanların 21. yüzyılda Myanmar'da, toplama kampı ve açık hava hapishanesi koşullarında yaşadıklarını dile getirdi.
Lwin, bunların hepsinin sona ermesi gerektiğinin altını çizerek şunları kaydetti:
"Uluslararası toplum buna tanık ancak faillere karşı ciddi eylem uygulamıyor. AB, İngiltere ve Asya ülkeleri her zamanki gibi bildiğini okuyor. Bu ülkeler Myanmar'a karşı ciddi diplomatik ve ekonomik yaptırımlar uygulamak zorunda. O zaman Myanmar'daki Rohingya halkına yönelik bu soykırım politikası sona erebilir. Memleketimize geri dönebiliriz, orada onurlu ve tam vatandaşlıkla yaşayabiliriz."