Büyük Birlik Partisi Kurucu Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu ve beraberindeki 5 kişinin yaşamını yitirdiği helikopter kazasıyla ilgili 9 üst düzey kamu görevlisinin "görevi kötüye kullanma" suçundan yargılandığı davada esas hakkındaki mütalaa verildi.

Olayda hayatını kaybeden gazeteci İsmail Güneş'in telefonla 112 görevlileriyle görüştüğünün hatırlatıldığı mütalaada, cep telefonlarının çektiği ve köylülerin tarif ettiği yüksek kesimlerin aranmasına ağırlık verilmesi gerekirken tam tersi bir yol izlendiği vurgulandı.

Mütalaada, Ilıca, Hacıbudak, Kurucaova ile Sisne mezrasının güney bölgelerinde yüzlerce kilometrekarelik alanın gereksiz yere arandığı, enkazın, mevcut iklim ve coğrafi koşullara uygun yeterli teknik ekipmana sahip olmayan 17 köylü tarafından bulunduğu aktarıldı.

Kar, tipi ve arazi yapısı gerekçe gösterilerek bazı yüksek kesimlerde arama-kurtarma çalışmaları yapılmadığının altı çizilen mütalaada, dağ eteklerinin aranmasıyla yetinildiği kaydedildi.

Mütalaada, şu tespitlere yer verildi:

"Helikopterin düştüğünün haber alınmasından sonra başlatılan ve yürütülen arama-kurtarma çalışmalarında, ELT cihazının çalışmaması sebebiyle helikopterin yerinin tespiti için elde kalan veriler, düşen helikopterde bulunan kişilerin cep telefonlarından yayılan sinyal bilgileri, İsmail Güneş'in telefonla görüşme yapabildiğine göre helikopterin cep telefonunun çektiği bir yerde düştüğü, İsmail Güneş'in aradığı birimlere verdiği, olay yerinin çok yüksek, çok soğuk ve karlı olduğu yönündeki bilgi, düşmeden önce helikopteri son kez gören köylülerin tarifleri şeklinde sınıflandırılabilir. Durum bu kadar açıkken, arama-kurtarma çalışmalarının sadece bu veriler değerlendirilerek elde edilecek bilgiler doğrultusunda yürütülmesi gerekirken, bu veriler ikinci plana atılıp, ne şekilde elde edildiği belirsiz birtakım değerlendirmelere itibar edilerek olay yeriyle ilgisi bulunmayan birçok yerin defalarca arandığı görülmüştür. Arama-kurtarma faaliyetleri 1x30 ve 1x15 kilometrelik yay alanları dışında yürütülmüş, alçak kesimler aranmış, yüksek kesimlerin aranması konusunda herhangi bir gayret sarf edilmemiştir."

Yüksek kesimlerin aranmamasının, bazı sanıklar ve arama-kurtarmada görev alanlar tarafından "coğrafi ve iklim koşullarının el vermediği" şeklinde izah edildiğine dikkat çekilen mütalaada, şunlar kaydedildi:

"İsmail Güneş'le yapılan görüşmelerden olay yerinin cep telefonunun çektiği yüksek bir yer olduğu hususu ilk andan itibaren bilinmektedir. Cep telefonunun çekmediği ve alçak yerlerin aranmasının beyhude bir çaba olduğu aşikardır. Enkazın bulunma ihtimali hemen hemen hiç olmayan yerlerde arama-kurtarma çalışmaları yürütmenin, kamuoyunda her yerin arandığı izlenimi oluşturmanın dışında başka bir işe yaramadığı ortadayken, eldeki insan ve teçhizat kaynağının, enkazın bulunması en muhtemel yer olan yüksek bölgeler yerine ilgisiz bölgeler için kullanılmasının da başlı başına bir zafiyet olduğu kabul edilmelidir."

"Can pazarının yaşandığı anlarda hayati önem taşıyor"

Mütalaada FETÖ'nün darbe girişimine ilişkin davada da yargılanan sanık Gürsel Aktepe'nin olay tarihinde İstihbarat Daire Başkanlığı TEKOP Şube Müdürü olduğu aktarıldı. Aktepe'nin görev yaptığı birimin, telefon trafiğine ilişkin hızlı şekilde sorgulama, değişik analizler çıkarma ve ham halde gelen kayıtların çözümlenmesine ilişkin kayıtları sorgulama imkanına sahip olduğuna işaret edildi.

Aktepe'nin kazazedelerin tümünün telefonlarının Tüllüce baz istasyonundan sinyal alması nedeniyle koordinatlarını görme ve oluşturma imkanı bulunduğuna değinilen mütalaada, bu imkan ve kabiliyetin can pazarının yaşandığı anlarda hayati önem taşıdığı, istihbarat dairenin devletin birimlerinden biri olarak olay günü yaşanan can pazarına duyarsız kalınmasının ceza hukukunun ilgi alanına girdiği vurgulandı.