Afrika’nın yetimler ülkesi olarak adlandırılan Uganda’ya giden İLKHA muhabiri Mehmet Salih Keskin, bir haftalık iş gezisinden izlenimlerini pandemi nedeniyle gecikmeli de olsa kaleme aldı. İşte Keskin’in Uganda notları…
Doğu Afrika’nın kara ülkesi olan Uganda; doğuda Kenya, kuzeyde Güney Sudan, batıda Demokratik Kongo Cumhuriyeti, güneybatıda Ruanda ve güneyinde Tanzanya ile komşudur.
Türkiye’den 7 bin 500 kilometre uzaklıkta bulunan Afrika kıtasında yer alan Uganda Cumhuriyeti, 42 milyona yakın bir nüfusa sahip.
Kenya ile Tanzanya sınırlarına dahil olan ve Afrika Büyük Gölleri arasında yer alan Viktorya Gölü, ülkenin doğu kısmında büyük bir yer kaplar. Ayrıca Nil Havzası içinde yer alan Uganda, 241 bin metrekare alana sahiptir. Yaş ortalaması 15 olan ülke, dünyanın en genç nüfusuna sahiptir. Uganda’nın başkenti Kampala’dır.
Uçağımız sabaha karşı iniyor
Türk Hava Yolları’nın İstanbul-Uganda uçuşu, Ruanda aktarmalı gediyor. İstanbul’da saat: 19.35’te bindiğimiz uçak, saat: 02.00 civarında Ruanda’nın başkenti Kigali kentine iniyor. Burada indir-bindir yolcularının alınmasıyla 45 dakika sonra tekrar havalanan uçak, sabaha karşı Uganda’nın başkenti Entebbe’ye iniyor.
Başkent Kampala'dan bir görüntü
Ülkenin başkenti Kampala, yedi tepe üzerine kurulmuş
Kısa süreli pasaport kontrollerinin ardından 35 kilometre uzaklıkta bulunan ülkenin başkenti Kampala’ya geçiyoruz. Kampala, 7 tepe üzerine kurulu bulunan bir buçuk milyon nüfusa sahip ülkenin en büyük kenti. Modern yapılan çok az olduğu kentte, ulaşım genellikle “Boda boda” denilen bizim bildiğimiz motosikletle yapılıyor. Kırsal kentlere göre daha güvenli olan kent, oldukça sıcak.
Ekvator çizgisinde olan ülkede saatler değişmiyor
Ekvator çizgisinde olan ülkede saatler hiç değişmezken hava sıcaklığı da yıl boyunca 25 derecedir. Başkentte 4-5 yıldızlı otellerden pansiyonlara kadar her bütçeye göre uygun konaklama imkânlar var.
Ülkenin resmi dile İngilizce ve Svahili’ce olmasının yanında kırsalda birçok yerel dil konuşuluyor.
Sömürü ve misyonerlik süreci
19. yüzyılda Arap tüccarların fildişi ve köle ticareti yapmak için bölgenin göl kıyısı kesimlerine gelmesiyle bölge nüfusu İslamiyet ile tanışmış ve İslam dini önem kazanmaya başlamıştır.
1860’ta bölgeye ilk gelen bazı Avrupalılar, Nil Nehri’nin kaynağını da ilk olarak keşfedip, bu dönemde Afrika kıtasının doğusunda sömürgeleştirme sürecini de başlatmışlar.
1962 yılında Büyük Britanya’dan bağımsızlığını ilan ettikten sonra başa geçen Müslüman bir devlet başkanının İslamiyet’e verdiği destekler sayesinde Uganda nüfusunun büyük çoğunluğunun Müslüman olduğu belirtiliyor.
Daha sonra Müslüman devlet başkanının darbe ile gönderilmesiyle emperyalist devletlere hizmet eden misyonerlerin faaliyetleri sonucu ülkede Hristiyanlık gittikçe yayıldı. Misyonerlerin faaliyetlerinden sonra ülkede Müslüman nüfus azalırken, Hristiyan nüfusu ise hızla artıyor.
Resmi verilere göre, ülke genelinde yaşayan nüfusun yüzde 70 Hristiyan, yüzde 30 Müslüman. Uzun yıllar İngilizlerin sömürüsüne maruz kalan ülke, şu anda ise ABD’nin sömürüsü altında.
Beyaz insanların sömürdüğü ülkede ayrıca kara insanların zihin kodlarıyla oynamış durumda. Hazırcılığa alıştırılan bu insanlar, oldukça tembelleştirilmiş.
Afrika'daki su krizi
Ülkede temiz suya erişim hayati bir öneme sahip. Özellikle kırsal bölgede su bulmak ise neredeyse imkânsız... Sadece hayırseverlerin destekleri ve insani yardım kuruluşlarınca açılan sınırlı sayıda su kuyular var.
UNESCO’nun hazırladığı 2019 Dünya Su Raporu’na göre; dünya genelinde 2 milyar insan temiz su kaynaklarına düzenli şekilde erişememektedir.
Rapora göre, su kaynaklarına erişimi sıkıntılı olan insanların yarıdan fazlası Afrika ülkelerinde yaşıyor. Üstelik susuzluğun yoğun olduğu bölgelerdeki insanların suyu 20 kata kadar daha pahalıya aldığı açıklanmaktadır.
Dünya Sağlık Örgütü'nün (DSÖ) verilerine göre, dünyada 2.1 milyar kişi evinde temiz su bulunamıyor. Susuzluk ve kirli sulardan dolayı ortaya çıkan ishal hastalığı nedeniyle her gün 700'den fazla 5 yaşın altındaki çocuk hayatını kaybediyor.
Susuzluk, daha fazla mağduriyete sebep olmakta ve sudan kaynaklı ölümlerin artmasına sebebiyet vermektedir. Su yaşamın kaynağı iken susuzluk milyonlarca insanın yaşamını tehdit ediyor. Suya ulaşma güçlüğü, kirli su tüketimini arttırmakta ve temiz olmayan sudan kaynaklanan tifo, kolera, zatürre ve dizanteri gibi salgın hastalıklara sebebiyet vermektedir.
Milyonlarca insan temiz su bekliyor
Uluslararası İnsani Yardım Kuruluşu Avrupa Yetim Eli, su problemleriyle mücadele edilen Afrika kıtasında hayırseverlerin desteğiyle açtırdığı su kuyuları sayesinde binlerce insani suya kavuşturdu, ancak halen milyonlarca insan temiz su bekliyor.
İhtiyaç listesi uzayıp gidiyor
Tabi ihtiyaç sadece su ile bitmiyor. Gıda, giyim, ayakkabı, okul, camii, ev gibi ihtiyaç listesi uzayıp gidiyor. Maddi imkânsızlık nedeniyle aileler çocuklarını sünnet edememe sıkıntısı yaşıyor. Dini bir vecibe ve aynı zamanda sağlık ve temizlik ameliyesi olan sünnetin yapılması ise çoğu zaman mümkün olmuyor.
Kara kıtanın kara bahtlı çocukları…
Afrika’da yaşayan çocuklar da hayatın tüm zorluklarıyla küçük yaşta tanışıyor. Tüm zorluklara rağmen hayata tutunmaya çalışıyorlar. Her köyde çocuk sayısı o kadar fazla ki gelen yardımların hiçbir yetmiyor.
Çok zor şartlar altında akademik ve dini eğitim almaya çalışan Ugandalı çocuklar, çeşitli imkânsızlıklar ile mücadele ediyor. Yokluk içinde defter, kalem, silgi, kitap ve Kur'an-ı Kerim olmadan eğitim almaya çalışan Ugandalı çocuklar, öğretmenleri ve Kur'an eğitmenleri tarafından tahtaya yazılan yazıları ve ayetleri ezberleyerek eğitimlerini sürdürüyor.
Sömürgeci ve emperyalist devletlerin bütün çabalarına rağmen eğitim öğretime özellikle de medrese eğitimine büyük bir önem veren Ugandalı çocuklar, defter ve kalemleri olmadığından dolayı sadece öğretmenlerinin tahtaya yazdıkları ile okuma yazma öğrenebiliyor.
Ağaç altına serdikleri kamışların üzerinde ibadetlerini yapıyorlar
Misyonerlerin faaliyetlerinin had safhada olduğu Uganda’da, İslami faaliyetlerde bulunan Müslümanlar da çok zor şartlarda İslami tebliğ ve çalışmalarını yürütüyor.
Çoğu kırsal kesimlerde mescit veya cami olmadığı için Müslümanlar, birkaç ağaç ve üzerine serdikleri kamışların üzerinde ibadetlerini yapıyorlar.
Sadece Uganda’nın Buyende şehri İringa bölgesi Nanwunano Köyünde 547 çocuk, Kur’an- Kerim eğitimi alıyor. Ancak bu köyde camii yok.
Nil’in kaynağı hak ettiği değeri görmüyor
Uganda’da Jinja şehrindeki Viktorya Gölü’nün Nil’e açılan noktası, görenleri adeta büyülerken, turizm potansiyeli olmasına rağmen tanıtımı yapılmadığı için hak ettiği değeri görmüyor.
Uganda’nın başkenti Kampala’ya 80 kilometre uzakta bulunan Jinja şehrindeki Viktorya Gölü’nün Nil’e açılan noktası, ülkenin en önemli turistik merkezlerinden. Ziyaretçilerin olmadığı bölge, Nil’i besleyen suların başlangıç noktası olarak kabul ediliyor.
Afrika’daki hayat için çok önemli olan Nil’in Viktorya Gölü’nden çıkan suyu, yaklaşık 6 bin 400 kilometre yol kat ederek Akdeniz’e varıyor. Nil’i besleyen başlıca kaynaklardan olan Viktorya Gölü, dünyanın ikinci en büyük tatlı gölü konumunda.
Başlangıç noktasındaki su hareketliliği gözler görülürken, adeta alttan kaynıyor. Nehir kenarları ve doğuş yerinde turistler için konaklama alanları da bulunuyor.
Kuş sesleri, kahverengi tepeler ve yeşilin eşlik ettiği manzarada tekne yolculuğu farklı bir deneyim sunarken, bölgenin çok sayıda kuşa da ev sahipliği yaptığı görülüyor.
Tarihi değere sahip ve turizm potansiyeli olmasına rağmen tanıtımı yapılmadığı için hak ettiği değeri görmüyor.
Nehir kenarındaki işletme sahipleri ise hükümet yetkililerden bölgeye daha fazla yatırım ve destek vermeleri gerektiğini belirtiyor.
Misyonerlik faaliyetlerine rağmen İslamiyet hızla yayılıyor
İmkânların ve şartların yetersiz olduğu ve misyonerlik faaliyetlerinin had safhaya ulaştığı bir dönemde, Türkiye başta olmak üzere İslam dünyasındaki duyarlı yardım kuruluşlarının faaliyetleri sonucu Uganda’da İslamiyet’in hızla yayıldığı belirtiliyor.
Bir lokma ekmeğin ve bir damla suyun çok kıymetli olduğu ülkede, Müslümanlar çoğu zaman aç veya susuz kalmalarına, bir lokma ekmeğe ve bir damla suya muhtaç olmalarına rağmen, dini vecibelerini aksatmadan yerine getirmeleri ve İslam dinine verdikleri önem ise görenleri imrendiriyor.
Görülmesi gereken yerlerin listesine eklenmeli
İnsanları, coğrafyası ve kültürü ile güzel bir ülke olan Uganda, dikkat etmek koşulu ile güvenli bir bölge. Sömürülmediği takdirde Afrika’nın incisi olabilecek kapasiteye sahip olan Uganda, görülmesi gereken yerlerin listesinin içine eklemesi gerektiğini kanaatindeyiz. (İLKHA)