Türkiye Aile Meclisi Başkanı Adem Çevik, "Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması Bildirgesi" olarak bilinen DEVAW'ın, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından kabul edilişinin 27'inci yılında yazılı açıklamada bulundu.

"Toplumsal cinsiyet, toplumsal cinsiyet eşitliği ve toplumsal cinsiyet adaleti" söylemlerinin artmasının düşündürücü ve kaygı verici olduğunu belirten Çevik, hükümeti fıtrata ve hukuka aykırı sözleşmelerden geri çekilmeye, şiddeti körükleyen söz konusu sözleşmeler başta olmak üzere, içki, kumar, zina, teşhircilik, tefecilik ve faizi yasaklamaya çağırdı.

"CEDAW ve İstanbul Sözleşmesi Aile içi şiddeti besliyor"

DEVAW bildirisinin birinci maddesine göre sözleşmenin amacının; "Kamusal ve özel alanda gerçekleşen, kadınların fiziksel, cinsel, duygusal zarar görmesiyle sonuçlanan ya da sonuçlanması muhtemel, her türlü cinsiyet temelli şiddet eylemi veya bu eylemin yapılacağına ilişkin tehdit ya da zorlama ve keyfi olarak özgürlüğün kısıtlanmasının önlenmesi" olduğunu 2'inci maddesinin ise "şiddetin, ailede ve yakın çevrede olagelen fiziksel, cinsel ve psikolojik şiddeti de kapsayacak fakat bununla kısıtlanmayacak şekilde yorumlanması gerektiği" ve "Devletler kadına karşı şiddeti suç ilan etmeli, bu suçu ortadan kaldırma görevlerini yerine getirmemek için herhangi bir gelenek veya dini argümanı öne sürmemelidir" şeklinde olduğunu  aktaran Çevik, şöyle devam etti:

"Bugün ve belli bir konuda duyarlılığı artırmak değil, bütün zamanlarda her türlü haksızlığa karşı insanlarda ahlaki bir direnç oluşturmak gerekmektedir. Aslolan, kadına, erkeğe, hayvana ya da herhangi bir canlıya, beyaz deriliye, siyah deriliye, işçiye, köylüye, çocuğa, yaşlıya, engelliye, kaynanaya, geline diye çoğaltabileceğimiz şiddet tanımları ile bir şeyleri yapıyormuş gibi maske takma oyunundan vazgeçmeliyiz. Zulüm nitelikli şiddetin sebebi olan, her türlü ahlaksızlık, içki, uyuşturucu, kumar, fuhuş, teşhircilik, LGBTP+IQ tefecilik, haram ve haksız mal edinme, kazancın bereketini yok eden faizden vazgeçin dediğimiz de birileri buna da karşı çıkıyor." dedi.

"Aile meselelerinde arabulucu olmak yasaklanmıştır"

DEVAW, CEDAW, İstanbul sözleşmesi ve söz konusu sözleşmelerin dayattığı bağlı yasa ile uygulamalar durumu daha da kötüleştirmekten başka bir işe yaramadığının altını çizen Çevik, "Toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadına şiddet' ile ilgili açıklamalar ilk bakışta vicdani açıdan kabul edilebilir gözükse de bu kavram, 'cinsel yönelim ve cinsel tercih' ile 'aile sadakat’ını hiçe sayan davranışlar karşısında da nötr olmayı hoşgörü ile birlikte düşünüldüğünde çok farklı alanlara çekilebilmektedir. Aile meselelerine dair nasihat, arabuluculuk DEVAW, CEDAW ve İstanbul sözleşmesi kapsamında yasaktır. Onun için cinayetler, boşanmalar ve intiharlar artıyor. Bu anlamda son zamanlarda 'toplumsal cinsiyet, toplumsal cinsiyet eşitliği ve toplumsal cinsiyet adaleti' söylemlerinin bu şekilde artması düşündürücü ve kaygı verici. Bu konu, birey ve toplumsal cinsiyet, cinsel yönelim, cinsel tercih ve cinsel deneyim' konusunda toplumda derin bir kaygı söz konusudur. Ne kadına ne erkeğe ne çocuğa ne gence ya da yaşlıya ne de hayvana haksız bir şiddet asla kabul edilemez. Kadınlar sadece çocuk doğurmaz, toplumu doğururlar, her kadın ve erkek, bir başka kadının eseridir. Anneleri ezilmiş bir aileden şahsiyetli kişiler beklemek ham bir hayaldir." şeklinde belirtti.

Çevik, açıklamasını şöyle sürdürdü: "Bugün İstanbul sözleşmesi penceresinden bu bildiri çok farklı anlamlarda yorumlanabilmektedir. Bugün ABD ve birçok batılı ülkede, şiddet, yaralama, cinayet olayları sürekli artarken, bunların ölüm sebepleri, serkeşlik, alkol, uyuşturucu, her tür bağımlılık, terör gibi farklı kategorilerde istatistik rakamlarına yansıtılmaktadır. Ahlaksızlık, fuhuş, kadın ticareti, porno sektörü pek gündeme getirilmezken, 'namus ya da töre cinayetleri' tanım olarak öne çıkartılmaktadır. Bunlar olurken bir yandan da eşcinsel ya da LGBT/P IQ+ ötesine geçerek pedofili ve ensest ilişkiye uzanan ahlaksızlıklara pozitif ayırımcılık uygulanması ve bazı holdinglerin yaptığı gibi İK’larda kota ayarlanması, CHP kanadından gelen, cinsel kimliğini değiştirmek isteyenlerin giderlerinin SGK tarafından karşılanması gibi girişimler aynı çerçevede değerlendirilmektedir."

"Yasama, yürütme ve yargıyı göreve çağırıyoruz"

İstanbul sözleşmesinden çekilme konusunda bir takvim beklediklerini ifade eden Çevik, "Başlatılan çalışmanın kimler tarafından sürdürüldüğünü, çalışmaların hangi merhalede olduğunu ve yol haritalarını bilmek istiyoruz. DEVAW, CEDAW, İstanbul sözleşmesinin sebep olduğu, din, mezhep, ahlak, gelenek, tarih, milletimizin alameti farikalarına ters olan ve toplumda ciddi çatışma ve sorunlara yol açan uygulamalarına son verilmesi için yasama, yürütme ve yargıyı göreve çağırıyoruz. Geciken adalet adalet değildir. Adalet istiyoruz. Adalet yoksa zulüm vardır. Zulm ile ise abad olunmaz."

Çevik, "Nüfus cüzdanlarımızda biyolojik cinsiyet yerine, 'Toplumsal cinsiyet' hanesi olarak 'Gender' yazıldığına ve evli bir çiftten herhangi birisi cinsiyet değişikliğine giderse evlilik devam edeceğine göre eşcinsel olarak evlilik devam edecektir. O talep edince de 'Gender' kimliği, Anayasa Mahkemesi'nin 29 Temmuz 2017 tarihli 2015/79 Esas numarasıyla LGBT+PQ’den herhangi biri olarak tanımlanabilecektir. Türkçe karşılığı edepsizlik ve ahlaksızlık, hakaret olarak tanımlanan bir fiilin, sözleşme ile pozitif ayırımcılığa tabi tutulması, ahlaksızlık olarak tanımlanan fiillerin koruma altına alındığı bu sözleşmenin, bu konuyu ahlaksızlık olarak tanımlayanlarca savunuluyor olması bir Paradoks olarak önümüzde durmaktadır." dedi.

"Aileyi insanı ifsat eden yasalar, sözleşmeler ve uygulamalardan vazgeçmeye şiddetin her türlüsüne karşı çıkmaya çağırıyoruz"

Nüfus cüzdanlarından ve pasaportlardan "Gender" tanımlamasının kaldırılmasını talep eden Çevik, "Biz Gender olarak tanımlanmak istemiyoruz! Kendi fıtratımıza ve yaratılışımıza göre tanımlanmak istiyoruz. Mevcut durum aile ve kadın ya da erkeklerin kişilik haklarına haksız bir saldırı olduğuna inanıyoruz. Milletimizin alnına çalınan bu kara lekenin silinmesini talep ediyoruz. Biz şiddet sorunu yok demiyoruz. Sorunun farkındayız. Sorunu daha da büyüten ve sorundan daha büyük sorun olan ise, var olan soruna çözüm diye getirilen ve dayatılan uygulama ve düzenlemelerdir. Sorundan şiddetten beslenenlerin ve şiddette cinsiyetçilik yapanların soruna çözüm getirme dertlerinin olmadığının da farkındayız. Türkiye Aile Meclisi ve Bileşenleri olarak şiddeti körükleyen başta içki olmak üzere kumar, zina, teşhircilik, tefecilik ve faizi yasaklamaya fıtrata ve hukuka aykırı aileyi insanı ifsat eden yasalar, sözleşmeler ve uygulamalardan vazgeçmeye şiddetin her türlüsüne karşı çıkmaya çağırıyoruz. Çocuklara en büyük şiddeti yaşatan EYS Ebeveyne Yabancılaştırma Sendromuna, velayet istismarına, çocuk haczine, 6284 iftiralarına/uzaklaştırmalarına acil çözüm getirilmesi kadınları da erkekleri de çocukları da ülkemizi de refaha kavuşturacaktır." değerlendirmesinde bulundu. (İLKHA)