Doğruhaber / Haber Merkezi

 
Arabulmak; dargın olanları uzlaştırmak, barıştırmak, birbirine yakınlaştırmaktır. Müslümanlar, aralarında dargınlığa varacak söz ve davranışlardan sakınmalıdırlar. Her şeye rağmen dargınlık olursa dargınlıklarını gidermeye, anlaşmazlıkları çözmeye gayret etmelidirler.

Bunun da mümkün olmadığı yerlerde, Müslümanların, diğer Müslüman kardeşlerinin aralarını bulmaya çalışıp, onları barıştırmaları ahlâkî görevleridir.

Çünkü Allah-u Teâlâ: “Müminler kardeştirler, kardeşlerinizin arasını düzeltin.” Buyurmuştur.

Allah-u Teâlâ, başta aile hayatı olmak üzere, toplum hayatında barış ve anlaşmanın hayırlı bir iş olduğunu bildirmiştir. Bu sebeple Hakk Teâlâ’nın; “Allah’tan korkunuz ve aranızı düzeltiniz” emrine uymayı hayatımız için bir düstur kabul etmeliyiz.
Diğer taraftan, Hz. Peygamber (s.a.v) Müslümanlara arabuluculuk yapmalarım tavsiye ettiğini, kendilerinin de bizzat gidip dargın ve birbiri ile anlaşamayan Müslümanları barıştırdığını biliyoruz.

Bir gün Resulullah ashabına: “Size, namaz, oruç ve sadakadan daha üstün bir şey göstereyim mi?” Buyurdu. Onlar; “Evet, ya Resulullah” dediler. Peygamberimiz (s.a.v) de sözüne devamla; “Arabulmak, barıştırmaktır; Çünkü aranın bozulması saçı kökünden kazır demiyorum, dini kazır” buyurdu.

Hz. Peygamber; “Birbirinize kin tutmayın, birbirinizle hasedleşmeyin, birbirinizden arka dönüp uzaklaşmayın. Ey Allah’ın kulları! Birbirinizle kardeş olun. Bir Müslümanın din kardeşini üç günden fazla terk etmesi (yani dargın durması) helâl olmaz,” (Müslim, Birr ve Sıla, 23) buyurmuştur.

Öyleyse, birbirine dargın olan Müslümanların, Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in yasakladığı bir konuda kendilerine yardımcı olmaya çalışan, yani onları barıştırmaya, aralarını bulmaya gayret eden Müslüman kardeşlerine yardımcı olmaları da ahlâkî görevleri arasındadır. Dargın Müslümanlar, inatla dargınlıklarını devam ettireceklerine, dinin üç günden fazla dargın durmayı yasakladığını, atalarımızın; “Müslümanın Müslümana küslüğü tülbent kuruyuncaya kadardır,” dediğini düşünerek arabuluculuk yapmak isteyenlerin bu hayırlı teşebbüslerini bir barışma vesilesi saymalıdırlar.

Cenâb-ı Hak şöyle buyuruyor; “Onların gizli konuşmalarının çoğunda hayır yoktur; ancak sadaka vermeyi yahut iyilik yapmayı ve insanların arasını düzeltmeyi gözeten kimseler müstesna. Bunları, Allah’ın rızasını kazanmak için yapana büyük ecir vereceğiz.”