Karakullukçu, Hilton Otel`de düzenlenen `Geliştirilmiş Bilirkişilik Sistemi AB Eşleştirme Projesi`nin açılış toplantısında, bilirkişilik kurumuna şahsen çok büyük ilgi gösterdiğini ve bu konuda yapılan tüm çalışmaları desteklediğini söyledi.
Bir hukuk uzmanı olan hakimlerin, haklarında karar verdikleri hukuki uyuşmazlıklarla ilgili teknik bilgiye sahip bulunmasının da her zaman mümkün olmadığını belirten Karakullukçu, bu bakımdan teknik bilgi gerektiren konularda hakimlerin o konunun uzmanlarının görüşüne başvurduğunu ve yardım aldığını ifade etti.
Karakullukçu, bilirkişilik kurumunun, sağlıklı bir şekilde işlemediğine işaret ederek, `Gerçekten olması gereken bir kurumdur. Eskiden beri hep uyguladığımız bir kurum. Ama ülkemiz açısından baktığımızda uygulamada her zaman sağlıklı bir biçimde uygulandığını söylememiz mümkün değil` diye konuştu.
Bu alanda birtakım sorunlar bulunduğunu dile getiren Karakullukçu, seçilen bilirkişilerin davanın çözümüne yönelik hukuki ve teknik inceleme becerisinin olmaması ile birden fazla bilirkişinin seçilmesi halinde ortak raporun müzakereyle hazırlanmamasının sorun olduğunu vurguladı.
Hukuki noktalarda karar veren hakimlerin bazı konularda teknik bilgi sahibi olmadığını, olmasının da beklenemeyeceğini belirten Karakullukçu, `Örneğin biz ceza hukukuyla ilgili olarak da `Bu olayda suçun maddi unsuru var mıdır, yok mudur` diye bilirkişiye soruyoruz. Şimdi buradan başlayalım, kendimizi eleştirelim. Bu olayda suçun maddi unsuru var mıdır veya manevi unsuru var mıdır, bunu senin bilmen lazım. Bilirkişi mi bilecek herhalde bunu? Yani bilirkişiye havale edilmemesi gereken konular hakimlerimiz tarafından, maalesef uygulamada rastladığımız bir konudur, bilirkişiye havale ediliyor` dedi.
-`Şu memlekete baktığım zaman...`-
Bilirkişilere sorumluluk yüklenmesini de eleştiren Karakullukçu, şunları kaydetti:
`(Ne yapalım efendim. Bilirkişi bu şekilde demiş. Günahı, sevabı bilirkişinin boynuna...) Olmaz bu. Böyle adalet olmaz. `Beni buraya çıkartma, beni konuşturma` dedim sayın genel müdürüm, konuşturdun. Yani şimdi eğer biz görevimizi yapmıyorsak, kusuru başka yerde aramamamız lazım.
Şu memlekete baktığım zaman, affınıza sığınıyorum, işte polis, emniyet teşkilatımız savcı olmuş, bilirkişi de hakim olmuş, mübaşir de yazı işleri müdürü olmuş, ondan sonra `adalet` diye bağırıyoruz. Yok ya. Böyle bir şey olmaz. Mümkünatı yok. O halde bunu iyileştirmek zorundayız. Adaleti arayacaksak öyle bakacağız. İşte bu sempozyumu, bu toplantıyı yapmış olmamızın sebebi, amacı budur. İnşallah buradan hayırlı sonuçlar çıkacak. Hiç lafı uzatmaya gerek yok, önce kusuru kendimizde arayacağız.`
-`Bilirkişi delilleri en önemli delil`-
Yargıtay Başkanı Ali Alkan ise Türkiye`de son zamanlarda adalet sisteminin yetersiz kalan ve aksayan yönlerini düzeltmek ve günümüz ihtiyaçlarına cevap verebilecek hale getirmek için mevzuatta, bu bağlamda usul yasalarında köklü değişiklikler yapıldığını anımsattı.
`Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi`nin 6. maddesindeki adil yargılanma hakkı içinde yer alan adaletin gecikmeden ve isabetli olarak tecelli etmesi için usül kanunlarının ne denli önemli kazandığı her türlü izahtan varestedir` diyen Alkan, yargılama hukukunda gerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu gerekse Ceza Muhakemeleri Kanunu`nda en önemli delillerden birinin bilirkişi delili olduğunu belirtti.
Böylesine önemli bir konunun projeye konu yapılmasının çok isabetli bir seçim olduğunu ifade eden Alkan, `Yargıyı ilgilendiren bu ve benzeri çalışmalara Yargıtay olarak her türlü desteği verdiğimiz gibi, bundan sonra da vermeye devam edeceğimizi belirtmek istiyorum` diye konuştu.
-`Bilirkişi, hakimlerin en büyük yardımcılarından biri`-
Bilirkişinin, adalet dağıtmak gibi ağır bir yükün altında olan hakimlerin bu yükü kaldırmadaki en büyük yardımcılarından biri olduğunu vurgulayan Alkan, şöyle devam etti:
`Uzmanlığı, özel ve teknik bilgiyi gerektiren konularda hakimin, bilirkişinin görüşünü alması adaletin tecellisi açısından son derece büyük öneme sahiptir.
Ancak uygulamada en çok şikayete konu delil, bilirkişi delilidir. Buna karşın günümüzde çoğu uyuşmazlıkların çözümünün özel ve teknik bilgiyi gerektirmesi karşısında, hakimin bilirkişi düşüncesine başvurmasını da zorunlu kılmaktadır. Burada, altını çizerek vurgulamak isterim ki hakim ancak özel ve teknik bilgiyi gerektiren konularda bilirkişiye müracaat etmelidir. Hukuki konularda bilirkişi deliline başvurulması, hakimin mesleki kariyerine güvensizlik doğurabileceği gibi yasal düzenlemelere de açıkça aykırılık teşkil eder.
Özenle hazırlanan, iddia ve savunmayı karşılayan, dosya içeriğiyle örtüşen bilirkişi raporunun, hakimin davayı sonuçlandırmasında ve adaletin tecelli etmesinde katkısı o denli büyüktür. Buna karşılık işin uzmanı olmayanlarca hazırlanan bilirkişi raporları ise yargılamayı karışık hale getirmekte, yargılamanın uzamasına neden olmakta giderek Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesindeki adil yargılanma hakkının ihlali sonucunu doğurmaktadır.`
-`Bilirkişilik yapılabilmesi sertifikaya bağlanmalı`-
Hakimlerin bilgisine ve dürüstlüğüne güvendiği kişileri bilirkişi seçmesi gerektiğini dile getiren Alkan, `Bu konuda en küçük bir tereddüt duyduğu takdirde o kişiyi bilirkişi seçmemelidir. Bilirkişilik yapılabilmesi ise sertifikaya bağlanmalıdır. Bilirkişi seçiminde gerekli duyarlılığın gösterilmemesi yargıya olan güvensizlikte en büyük nedenlerden birisidir` ifadesini kullandı.
Alkan, `Bilirkişilik belirli bir ücret mukabili yapılır. Ancak ücretin az takdir edilmesi işin gerçek uzmanlarını sahadan uzaklaştırırken, ücretin fazla verilmesi haksız kazanca ve yargılamanın pahalı olmasına neden olmaktadır. Bu nedenle hakim bilirkişi tayininde ve ücret takdirinde son derece dikkatli davranmalıdır` dedi.
Bilirkişilik kurumuyla ilgili sorunlar ve çözüm yollarının aşağı yukarı bilindiğini belirten Alkan, bu nedenle soruna yaklaşırken kusurlu aramak yerine çözüm arama amacı güdülmesi gerektiğini söyledi.
-Diğer konuşmacılar-
Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürü Ayhan Tosun da projenin genel amacının yargının tarafsızlığı, güvenilirliği ve etkinliğinin güçlendirilmesi olduğuna değinerek, proje kapsamında çalışma yürütülecek pilot adliyelerin İstanbul, Antalya, Samsun, Şanlıurfa ve Manisa olarak belirlendiğini bildirdi.
Projenin bütçesinin 1,5 milyon avro olduğunu ve bunun 75 bin avrosunun Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılandığını dile getiren Tosun, proje kapsamında 100 eğiticinin yetiştirileceğini ve ayrıca 300 bilirkişinin de eğitimden geçirileceğini aktardı.
Almanya Proje Lideri Rainer Dopp ise Türkiye`de bilirkişilik sisteminin kesinlikle geliştirilmesi gerektiğine dikkati çekerek, bu kapsamda eşleştirme projesi yapıldığını ifade etti. Dopp, bu kapsamda, Türk ve Alman uzmanların birlikte çalışarak başarılı olacağına inandığını belirtti.
Almanya`nın Ankara Büyükelçiliği`nden elçi Thomas Kurz da bu programda yer almaktan dolayı büyük gurur duyduğunu, projeyle bilirkişilik sisteminde ilerleme sağlanacağını söyledi.
Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Jean-Maurice Ripert ise uzman bilirkişilerin, hakimlerin işlerini kolaylaştıracağını belirterek, bu şekilde yargıdaki gecikmelerin de önüne geçilebileceğini ifade etti.
Adalet Bakan Yardımcısı Veysi Kaynak da son 10 yılda adalet alanında gözle görülür değişikliklerin olduğunu dile getirdi.
Kaynak, gerçekleştirilecek projeyle bilirkişilik kurumuna ilişkin sorunların çözümü konusunda çalışmalar yapılacağını kaydetti.