Hasan Sabaz / Doğruhaber
Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki meselelerin uluslararası hukuk çerçevesinde ve hakkaniyete dayalı olarak çözülmesine yönelik iradesinden taviz verilmeyeceğine işaret edilen bildiride, yaşanan gerilimlerin sebebinin diyalogdan ve iş birliğinden kaçan taraflar olduğu belirtildi.
Ama asıl vurucu ifadeler bildirinin bundan sonraki bölümünde yer aldı.
“İrini Harekatı kapsamında yapılan tek taraflı, uluslararası hukuka ve müttefiklik ilişkilerine tamamen aykırı son müdahale şiddetle kınanmış, mezkur uygulamaya karşı her alanda gerekli adımların atılacağı ifade edilmiştir.”
Alman haber sitesi dw.com konuyu gündeme taşıdı ve önemli bilgiler verdi:
Berlin merkezli Uygulamalı Türkiye Araştırmaları Merkezi (CATS) uzmanlarından Sinem Adar, 10-11 Aralık AB zirvesi öncesinde tırmanan bu gerilimi, "ne yazık ki zaten gergin olan ilişkileri daha da fazla germesi mümkün gelişmeler" sözleriyle değerlendirdi. Adar, İrini misyonunun hangi istihbarata dayanarak bir ticari gemide arama teşebbüsünde bulunduğunun açıklığa kavuşturulmasının önemli olduğuna dikkat çekti.
TÜSİAD'ın Berlin Direktörü Alper Üçok ise yaşanan gerilimin zamanlamasının çok dikkat çekici olduğunu söyleyerek, "Türk hükümeti tam da AB ile iplerin kopmaması için kendini yeniden AB yönüne konumlandırmışken, dikkatler çok önem taşıyan AB zirvesine çevrilmişken bu olayın yaşanması son derece düşündürücü" görüşünü aktardı. Üçok, “Gayet tabii ki bir tepki verilmesi gerekiyor. Bu Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı açık denizde yapılmış askeri bir hareket. Ama tepkinin, yapılacaksa da misillemenin ölçülü ve akıllıca olması gerekiyor. AB’deki Türkiye karşıtı bloka koz verilmemesi, AB'nin bazı kararlarını provoke edecek adımlardan kaçınılması gerekiyor" dedi.
Operasyon emrinin Yunan amiral tarafından verilmesi ve Türkiye’nin cevabının beklenmemesi bir “üst aklın” bir krizin baş göstereceğini öngörerek böyle bir adım attığını ortaya koyuyor. Alman medyasının ve siyasilerinin operasyonu savunması ve her şeyin prosedüre uygun olarak yürütüldüğünü söylemesi AB’nin Türkiye’ye karşı artık açıktan harekete geçtiğini gösteriyor.
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun ilgili ülkelerin büyükelçilerine “nota” verilmesinden sonra “Cevabımızı sahada da vereceğiz” açıklamasında bulunması, ardından MGK’da “mezkur uygulamaya karşı her alanda gerekli adımların atılacağı”nın söylenmesi krizin farklı boyutlara uzanacağını işaret ediyor.
İşin aslı yapılan operasyonun bir korsanlık olduğu tüm taraflarca iyi biliniyor.
Türkiye’nin bir karşılık vereceği neredeyse herkes tarafından kabul edilmiş durumda. Verilecek karşılığın AB üyesi ülkelere nasıl yansıyacağı ya da yansıtılacağı konusu sonraki günlerde gidişatı belirleyecek olaylardan olacak.
Olayda Alman firkateyninin kullanılması yaptırımlar konusunda sürekli çekincelerini ortaya koyan Almanya’yı krizin merkezine taşımış durumda. AB’nin lokomotif ülkesinin AB zirvesinde yaptırım taraftarı olan Fransa, Avusturya ve Yunanistan’a engel olmaması iyice zayıflayan iplerin tümüyle kopmasına neden olabilir.
Yunanistan’ın Biden’in Beyaz Saray’a geçeceği günleri büyük heyecanla beklediği de unutulmamalı.
Aralık ayı dünyada Koronavirüsün zirve yapmasına neden olabileceği gibi Akdeniz’de de suların iyice ısınmasına sebep olabilir.