ELHAK tarafından yapılan basın açıklamasında, İstanbul Sözleşmesi ve uygulamalarının 24 Kasım 2011'de TBMM'de tüm partilerin şerhsiz oybirliğiyle kabul edildiğine dikkat çekildi.
Basın açıklamasında, Batı tarafından, sözde kadına yönelik şiddeti sona erdirmek maksadıyla dayatılan ve Türkiye'de şerhsiz bir şekilde kabul edilerek uygulamaya konulan İstanbul Sözleşmesi'nin şiddeti önleyemediği gibi; milyonlarca ailenin dağılmasına, çocukların ebeveynden uzak büyümesine, evden uzaklaştırma ve buna bağlı cinayetlerin korkunç rakamlara ulaşmasına, boşanmaların artmasına ve ahlaksızlığın yayılmasına yol açtığı kaydedildi.
"İstanbul Sözleşmesi hayatımıza yeni rekorlar kazandırdı"
Açıklamada, geride kalan 9 senenin sonunda küresel ve emperyal baskı neticesinde Türkiye'nin imzaladığı İstanbul Sözleşmesinin, emperyal politikalar açısından oldukça başarılı uygulandığına dikkat çekildi:
Kadına yönelik şiddeti bitirme iddiası ile toplumlara dayatılan İstanbul Sözleşmesi, ona atıf yapan uygulamalar ve onun üzerine inşa edilen aile ve toplum politikaları, kadını-erkeğe/erkeği-kadına düşman ederek birçok alanda daha önce görülmemiş rakamlara şahitlik etmemize sebep oldu.Kadına yönelik şiddet her geçen sene bir önceki senenin rekorunu kırdı. Üstelik yeni yeni rekorlar kırmaya da devam edecek gibi duruyor. Son 9 yılda İstanbul sözleşmesi/6284 fitnesi sebebiyle 3 milyon ailenin yuvası dağıldı, 3 bin kişi öldü. İmzalandığı günden beri dağılan aile miktarı ve boşanma oranları da her sene rekor kırıyor. Evinden atılan, uzaklaştırılan, aile içi tecavüz saçmalığı veya iftira ile cezaevine atılan baba sayısında da her sene rekorlar kırılıyor.
"İstanbul Sözleşmesinin uygulamadaki en büyük mağdurları: Çocuklar"
ELHAK Platformunun yaptığı açıklamada, İstanbul Sözleşmesi'nin uygulamadaki en büyük mağdurlarından olan ebeveylerinden uzak büyüyen çocukların yaşadıklarına vurgu yapıldı.
Açıklamada, annesiz kalan, babası cezaevinde veya uzaklaştırmada olan, ebeveynlerinden en az birinden mahrum büyüyen, ölen annesinden, cezaevine giren ya da intihar eden babasından olup sevgi evlerine düşen, yaşadığı halde babasına, yaşadığı halde çocuğuna ulaşamayan ebeveyn, evladına yabancılaştırılmış, çocuğu ile ilişkisi kopmuş baba sayısında da rekorlar kırılmasının aynı zamanda toplumla uyum sorunu yaşayan, uyuşturucu, alkol bağımlısı gençlik sayısında ve çocuk yaşta suça bulaşma oranlarında da rekor demek olduğu hatırlatıldı.
"Bazı Avrupa ülkelerinin sözleşmeye itirazları boşuna değildir"
"Sözleşmenin sözde başarısı(?) bunlarla sınırlı değildir" denilen açıklamada şunlara yer verildi:
Sözleşmenin imzalandığı günden beri evlenme oranlarındaki düşüşte, evlenme yaşının gecikmesinde, yalnız yaşayan insan sayısının artışında da her sene üst üste rekorlar kırılıyor.Gencecik evlenmiş, hala cezaevinde olan delikanlılarımızın feryatları genç yaşta evlenmekten insanları uzak tutuyor ama hastanelerde kürtaj olan kız çocukları rekor üstüne rekor kırıyor.
Örf, adet, gelenek, namus, şeref, izzet kavramlarının neyi koruduğunu da İstanbul Sözleşmesi vasıtasıyla anlamış olduk. Bunlar dağıldığında, insani ilişkileri tutan, insanların bir arada olmasını sağlayan tüm değerler de dağılıyor, toplum zerrelerine ayrılıyormuş. Boşuna Macaristan, Bulgaristan, Polonya, Hırvatistan, Rusya gibi ülkeler bu, dışı pembe pamuk şekeri, içi zehirli iğne dolu sözleşmeye itiraz etmiyorlarmış.
"Toplumsal Cinsiyet Eşitliği el altından devam ettirilmeye çalışılıyor"
Açıklamada, hükümetin, toplumdan gelen tepkiler nedeniyle iki ileri bir geri adımlarla topluma kabul ettirmeye çalıştığı sözleşmenin toplumda yarattığı yıkımın boyutlarına dikkat çekildi:
Sözleşmenin getirdiği mecburiyetler nedeni ile 2 sene önce 'Milli Eğitimde sonlandırdık' denilen Toplumsal Cinsiyet Eşitliği projeleri, İl ve İlçe Milli Eğitim Müdürlüklerinde ve Türkiye Belediyeler Birliği işgüzarlığıyla Toplumsal Cinsiyet Eşitliği/Adaleti Eğitim Komisyonları kurularak el altından devam ettirilmeye çalışılıyor. Çocuklarımızın cinsiyetsiz, ailesiz, ahlaksız bir ideoloji ile yetiştirilmesinden hükümetin nasıl bir fayda umduğunu merak ediyoruz.
Malatya'daki cinsiyetsiz odaklı "en iyi oyuncu" kategorisinde verilecek ödül konusuna da değinen ELHAK açıklamasında, "Malatya gibi İslami hassasiyetlerin yüksek olduğu muhafazakar bir şehirde bile AK Partili belediyenin düzenlediği sinema festivalinin, 'erkek ve kadın sanatçı' ödülleri kaldırılarak cinsiyetsiz odaklı 'en iyi oyuncu' kategorisinde ödül verilecek diye lanse edilmesi cinsiyetsizlik projesinin nerelere kadar ve ne kadar rahatça ulaşabildiğini göstermesi açısından önemlidir." denildi.
"İstanbul Sözleşmesi nas değildir"
Taleplerin dile getirildiği basın açıklamasının sonuç bölümünde şöyle denildi:
"İş işten geçmeden bu sözleşme ve uygulamalarının toplumda yaratmış olduğu yıkımın önüne geçilmelidir.
Sayın Cumhurbaşkanının ifade ettiği gibi; 'İstanbul Sözleşmesi nas değildir.'
Şiddetin her türlüsüne olduğu gibi ifsat edici maddeler içeren İstanbul Sözleşmesine de karşıyız!
Türkiye kendi toplumsal değerlerine uygun, kadına şiddeti engelleyici düzenlemeler yapmaktan aciz değildir!
İstanbul sözleşmesi feshedilmeli, toplumsal cinsiyet eşitliği projesi derhal durdurulmalıdır!" (İLKHA)