Günümüzde Filistin sınırları içerisinde kalan Sile el Harisiyye'de 1941 yılında doğan Abdullah Yusuf Azzam, çocukluğundan itibaren fikri yönüyle ön plana çıktı. İlk gençlik yıllarında, eğitim hayatı sürerken Müslüman Kardeşler'in Ürdün koluna katıldı. Azzam'ın Müslüman Kardeşler teşkilatı ile olan bağı ilerleyen yıllarda da sürdü ve Azzam hareketin Filistin yapılanmasının kurulmasında da rol oynadı. Azzam ve ailesi, 1967 savaşının ardından Filistin'i tamamen terk etmek zorunda kalarak Ürdün'e yerleşecekti.

Şam yılları ve Filistin

İlk düzey öğrenimini Filistin ve Ürdün'de sürdüren Abdullah Azzam, 1963 yılında Şam Üniversitesi'nda Şeriat Fakültesi'ne başladı. 1966 yılındaki mezuniyetine dek Azzam Şam'da Muhammed Edip Salih, Said Havva, Ramazan el Buti, Mervan Hadid gibi önemli isimlerle tanıştı.

Mezuniyetinin ardından ülkesinde dönen Azzam, İsrail'e karşı paramiliter savaşa dahil olsa da, Filistin'de savaşı yürüten Filistin Kurtuluş Örgütü'nün ulusalcı ve Marksist yapısından uzak durdu. Müslüman Kardeşler'in Filistin'deki yapılanması içerisinde kalmayı ve bu oluşum içinde İsrail'e karşı savaşmayı tercih etti. Bu tutumu daha sonra Hamas'ın teşkilinde rol oynamasına sebep olacaktı.

Abdullah Azzam ve babası

Mısır ve Ezher eğitimi

Azzam, bir süre sonra eğitimini sürdürmek üzere Mısır'a, el Ezher Üniversitesi'ne gitti. Burada Şeriat alanında yüksek lisans yapan Azzam tekrar Ürdün'e dönerek Amman Üniversitesi'nde akademisyenliğe devam etti. Akademisyenliğe 1971'de el Ezher'de devam eden Abdullah Yusuf, 1973 yılında Fıkıh Usulü dalında doktorasını tamamladı.

Tekrar ülkesine dönmesine rağmen "radikal" görülen fikirleri nedeniyle burada kariyerine devam edemedi. O yıllarda Suriye, Lübnan, Ürdün, Mısır gibi birçok ülkeden sürülen eğitmen ve akademisyenleri kabul eden Suudi Arabistan'a giderek akademik hayatını 1979 yılına kadar burada sürdürdü. Cidde Kral Abdulaziz Üniversitesi'nde öğretim üyeliği yaptığı esnada, burada öğrenciliğini sürdüren Usame bin Ladin ile tanıştı.

Afganistan

1979 yılı, tüm İslam dünyası için olduğu gibi Abdullah Azzam için de bir dönüm noktası oldu. İran Devrimi, Afganistan savaşı, Kabe Baskını gibi olaylar, dünyada yeni bir devrin başladığını gösterir nitelikteydi. Özellikle Kabe Baskını'nın ardından Suudi Arabistan, "radikal" fikirleri bünyesinden uzaklaştırmaya hız verdi. Abdullah Azzam da, bu kapsamda üniversiteden uzaklaştırıldı. Bunun ardından Azzam, 25 Aralık 1979'da Sovyetler Birliği işgaliyle farklı bir boyuta evrilen Afganistan savaşını yakından takip etmek üzere Pakistan'a gitme kararı aldı. Bu esnada, "Müslümanların Topraklarının Müdafaası" isimli bir fetva kaleme alarak "işgalcilere karşı savaşın her Müslümana farz olduğunu" ifade etti.

İlk olarak İslamabad Uluslararası İslami Üniversitesi'nde akademisyenliğe başlayan Azzam, daha sonra Afganistan'a daha yakın olma düşüncesiyle Peşaver'e geçti. Bu yıllarda Peşaver, Afganistan'da süren savaşın yankısının en net şekilde duyulduğu, "mücahit" güçlerin cephe gerisini oluşturan en önemli merkezdi. Abdullah Azzam, bu yıllardan sonra akademik hayatını bir kenara bırakarak, kendisini sadece Afganistan'daki savaşa adadı. Azzam artık bölgede Arap ağırlıklı yabancı savaşçıların sevk ve idaresini yürüten kişi olarak öne çıkacaktı.

Mekteb el Hidamat

İlk olarak, bölgeye akın eden yabancı savaşçıları yerleştirmek, finanse etmek, eğitmek ve idaresini sağlamak üzere Mekteb el Hidamat'ı teşkil etti. Mekteb el Hidamat, on binlerce yabancı savaşçının Afganistan'a gönderilmesi ve Afganistan savaşının maddi olarak desteklenmesinde rol oynadı. Usame bin Ladin'in 1981 yılında Azzam'a yardım etmek üzere bölgeye gelmesi, Mekteb el Hidamat'ın aktivitesini artırdı. Bin Ladin gerek finansal, gerekse lojistik açıdan Mekteb el Hidamat'a yardım etti.

Afganistan'daki savaşın Sovyetler Birliği'nin yenilgisiyle sonuçlanmasında büyük bir rol oynayan Azzam, bu savaşla beraber artık tüm dünyada adını duyuran cihat yanlısı akımın önderi olarak görülmeye başlandı. Afganistan'a gelen yabancı savaşçıların organize edilmesi, bugüne kadar uzanan küresel çatışma ortamının da temelini teşkil etti. Ayrıca bu sırada Azzam, başta Filistin olmak üzere dünyanın geri kalanıyla da irtibatı sürdürdü. Filistin'de Hamas'a kurulma sürecinde ve sonrasında Azzam harekete yardımda bulundu.

Sovyetler Birliği'nin 15 Şubat 1989'da Afganistan'dan çekilmesi, 10 yıldır süren savaşın artık yeni bir döneme evrileceğinin işaretiydi. "Mücahit" gruplar sahayı domine etmiş, ülke büyük oranda onların eline geçmiş, Sovyetler Birliği yenilmişti. Bu durum aynı zamanda çoğunluğu Arap olan yabancı savaşçılar için de yeni bir yol, yeni bir ufuk çizmek demekti.

Suikast

Sovyetler Birliği'nin uzantısı olan rejimin devrilmesi için gün sayılırken ve yeni hedefler için tartışmalar sürerken, Afganistan'daki en üst düzey isimlerden olan Azzam'a yönelik bir suikast gerçekleştirildi. Abdullah Azzam, suikaste uğradığı günlerde, "mücahit" gruplar arasındaki ayrılığı sona erdirmek için çalışmalar yürütüyordu.

Abdullah Azzam'ın bombalı saldırıya uğrayan aracı

24 Kasım 1989 günü, Peşaver'in batısında bir camide hutbe vermek üzere yolda olan Abdullah Azzam'ın arabası patlayıcıyla hedef alındı. Araçlarının patlamaya hedef olması sonucu Abdullah Yusuf Azzam ve iki oğlu yaşamını yitirdi. Azzam ve oğulları Peşaver'e defnedildi.

Azzam suikastinin ardından Afganistan'da gerek yerel gruplar gerekse yabancı savaşçılar arasında ayrılıklar daha da derinleşti ve ülke bir iç savaşa sürüklendi. Azzam suikastı için herkes farklı bir odağı suçlasa da failler bulunamadı.

Kaynak: Mepa News