BEYRUT (AA)
Ülkede 1920-1943 yılları arasında "böl ve yönet" siyasetiyle etki kuran Fransa'nın, toplumdaki bölünmüşlük ve mezhepsel ayrışmayı derinleştirmesinin etkileri bugün de görülüyor.
22 Kasım 1943'te bağımsızlığına kavuşan Lübnan, 77. yıl dönümüne siyasi, ekonomik ve toplumsal krizlerin gölgesinde giriyor. Ülkede, vatandaşlar birçok temel hizmetten mahrum kalırken, bağımsızlık günü yeni tip koronavirüs (Kovid-19) kapsamında alınan önlemler nedeniyle kutlanamıyor.
Farklı din ve mezheplere dayalı siyasi bölünmeler açısından oldukça kırılgan bir yapıya sahip Lübnan'ın ekonomisi, 1975-1990 yıllarındaki iç savaştan bu yana en büyük krizlerden birini yaşıyor.
"Sömürgecilik mezhepçiliği ve bölünmüşlüğü derinleştirdi"
Lübnanlı tarihçi Prof. Dr. Halid el-Cundi, Fransa'nın sömürgeci politikasının Lübnan'a günümüzdeki etkisini değerlendirdi.
"Fransa müdahalesiyle birlikte, bir grubu diğerinden ayırarak kasıtlı olarak ülkeyi mezhepçilik temelinde kurdu." diyen Cundi, sömürge döneminde yerleşen mezhepçiliğin mevcut mezhep ayrılıklarına yol açtığını vurguladı.
Cundi, sözlerine şöyle devam etti:
"Fransa, Lübnan'ı Marunilerin idaresi altına alma çabalarıyla mezhepçiliği bugüne taşıdı. Lübnan'da sömürge döneminde yalnızca Maruniler cumhurbaşkanı olabildi ve böylece Fransa Lübnan'ın kendi kontrolünde kalmasını sağladı. Ortodoks Hristiyanlar, bile cumhurbaşkanı olamadı."
Osmanlı döneminde Lübnan'da mezhepler arasında ayrımcılık olmadığına dikkati çeken Cundi, Fransız sömürgesi döneminde ise mezhepçiliğin güçlendirildiğini ve Fransızcanın empoze edildiğini kaydetti.
Sömürgeciliği yeniden canlandırma çabaları
Fransa'nın Lübnan'a yönelik son dönemdeki girişimlerini de değerlendiren Cundi, "Cumhurbaşkanı'nın (Emanuel Macron) başlattığı girişim insani değil, Fransız sömürgeciliği bir hayır kurumu değil." ifadelerini kullandı.
Cundi, Fransa sömürgeciliğinin ülkede acı izler bıraktığını vurgulayarak, "Fransız sömürgeciliğinin 30 yılda yaptığını, dünyada hiçbir ülke yapmadı. Fransa'nın geri gelmesini asla kabul edemeyiz." ifadelerini kullandı.
Lübnan Cumhurbaşkanı Mişel Avn, 4 Ağustos'ta Beyrut Limanı'nda meydana gelen patlamanın ardından 10 Ağustos'ta istifa eden Hassan Diyab hükümetinin yerine 31 Ağustos'ta Mustafa Edib'e yeni hükümeti kurma görevi vermişti.
Edib'in hükümeti kurmakla görevlendirilmesi süreciyle eşzamanlı olarak Fransa Cumhurbaşkanı Macron'un denetleme şeklindeki Beyrut ziyareti, ülkedeki siyasi çevrelerce iç işlerine müdahale şeklinde değerlendirilerek, bu girişim, "Paris'in Lübnan üzerindeki nüfuzunu koruma çabası" olarak yorumlanmıştı.
Macron, Mustafa Edib hükümetinin 15 gün içinde kurularak reformları hayata geçirmesi halinde ekim ayında Lübnan'a destek için uluslararası konferansa ev sahipliği yapacaklarını söylemişti.
Edib ise 26 Eylül'de Baabda Cumhurbaşkanlığı Sarayı'na gerçekleştirdiği ziyaretin ardından, "Hükümeti kurma görevini aldığım sıradaki mutabakat artık yok." diyerek görevi iade ettiğini duyurmuştu.
Bu gelişmelerin ardından Lübnan Cumhurbaşkanı Avn, ekonomik kriz nedeniyle düzenlenen protestolar sonucu 29 Ekim 2019'da istifa etmek zorunda kalan eski Başbakan ve Müstakbel Hareketi lideri Saad Hariri'yi 22 Ekim 2020'de yeniden yeni bir hükümet kurmakla görevlendirmişti.
"Girişimin sonuçsuz kalacağı belliydi"
Siyasi analist ve yazar Tony Bouloss, Macron'un siyasi girişiminin "başından bu yana zayıf olduğunu ve zaman zaman canlandırılmaya çalışıldığını" ifade etti.
Bouloss, "Lübnan'ın egemenliği ve bağımsızlığının göz ardı edildiği bu girişimin sonuçsuz kalacağı belliydi." diyerek ülkede siyasi manevra yapan Macron'un Hizbullah'ı ve yönetimdeki elitleri öne çıkardığını savundu.
Lübnanlı analist, halkın iradesine saygı göstermeyen bir girişimin başarı şansının olmadığını vurgulayarak, Lübnan halkının ve dünyada birçok ülkenin Hizbullah'ı bir terörist örgüt olarak kabul ettiğini kaydetti.
"Macron'un değişim rüzgarı başarılı olmadı"
Lübnanlı siyasi analist Tony Ebu Necm de Fransız girişiminin, "Lübnan ve Fransa arasındaki tarihi bağların bir sonucu" olduğunu söyledi.
Necm, "Maalesef Lübnan'ın iç siyasetinde kontrol sağlayan partiler var. İran (Hizbullah yoluyla) siyasi kararları kontrol ederek, karşılığında yönetimdeki elitlerden (hükümet) kendi payını talep ediyor." dedi.
Macron'un Lübnan'da "değişim rüzgarı estirmeye çalıştığını" dile getiren Necm, "Bu siyasilerin performansını etkileyebilirdi ancak Macron'un değişim rüzgarı başarılı olmadı." değerlendirmesinde bulundu.