Adı Tevrat'ta Nuh Tufanı ile başlayan ve efsanelere göre insan neslinin, dağa oturan gemiden inerek, dünyaya yayıldığı için Ararat Dağı ve ülkesi olarak geçen Ağrı...

Binlerce yıl öncesinden inşa edilmiş Eski Bayezid Kalesi, yine asırlardır ayakta duran Selim Camii (Eski Bayezid Camii) ve görkemli yapısı ile günümüzde ziyaretçileri etkileyen İshak Paşa Sarayı her yıl yüzbinlerce ziyaretçiyi ağırlıyor.

Üzerinden geçen asırlara rağmen tarihe şahitlik eden bu yapılar İLKHA muhabiri tarafından hem havadan hem yerden görüntülendi. Görüntüleri izleyenler, adeta tarihi bir yolculuğa çıkıyor.

Eski Bayezid Kalesi

Bayezid (Doğubayazıt)'ın tarihi, Eski Bayezid Kalesinin inşası ile başladığı varsayılmakta.

Güneyinde bulunan İshak Paşa Sarayı ile kale arasında derin bir vadi yer almaktadır. Bayezid Kalesinde bulunan Urartu dönemine ait kaya mezarı, ilk yapımının Urartulara kadar uzandığını göstermektedir. Ortaçağ boyunca defalarca el değiştiren kale, Yavuz Sultan Selim'in Çaldıran Seferi sırasında Osmanlıların eline geçmiştir. Bayezid Kalesi 1828, 1855,1877-1878 Osmanlı-Rus savaşlarında ve I. Dünya Savaşı sırasındaki Ermeni isyanlarında tahrip olmuş. Bir zamanlar Osmanlı Devleti’nin doğudaki en önemli sancak merkezlerinden biri olan Bayezid şehrinin etrafındaki surlar ve iç kalenin 19'uncu yüzyılın sonlarına kadar sağlam olduğu bu yıllarda yöreye gelen yabancı seyyahların çizdiği gravürlerden anlaşılmaktadır.

Doğubayazıt’ın 5 kilometre doğusunda, Eski Bayezid'in kuzeydoğusundaki Belleburç denilen yerde bulunmaktadır. Sarp bir kayalık üzerinde kurulmuş olan ve günümüzde harabe bir durumda bulunan kalenin ilk olarak ne zaman ve kimler tarafından yapıldığı kesin olarak bilinmemektedir. Buradaki kaya mezarı milattan önce 13 ile 9'uncu yüzyıllar arası olarak tarihlendirilmiş ve Urartu döneminde kalenin adının Daryunk olduğunu belirtmiştir. Bayezid şehrinin coğrafi konumu nedeniyle, kale tarih boyunca önemli görevler üstelenmiştir. Üç bölümden meydana gelen kalenin orta bölümünde mağaralar ve bir mabet kalıntısı bulunmaktadır. Kalenin çevresini kuşatan surlar yıkılmıştır.

Bayezid Eski Camii

Doğubayazıt, 1514 Çaldıran Savaşı'ndan sonra 1'inci Selim zamanında Osmanlı topraklarına katılmış, Doğubayazıt Kalesinin hemen yanında, merkezi kubbeli ve tek minareli Selim Camii de o dönemde yapılmıştır. 1687 yılında da onarıldığı belirtilmektedir. Caminin yer aldığı yamaç düzeltildikten sonra, duvar örülmek suretiyle düz bir teras oluşturulmuş ve üzerinde bu camii inşa edilmiştir. Kesme taştan yapılan bu camii, 15–20 metre x 15-20 metre boyutlarında, kara planlı ve tek kubbelidir. Tarihi caminin giriş kapısı, beden duvarları, mihrabı, son cemaat yeri, mihrabiyeleri, duvar payeleri, kubbeye geçiş sistemleri, duvarlardaki kemerler, pencereler ve minarenin yapımında bir sadelik göze çarpar. Bayezid Camii kubbesinin çökme tehlikesinden dolayı, ziyaret ve ibadete kapalıdır.

Bir şaheser: İshak Paşa Sarayı

Tarihin diğer bir durağı, inşa edildiği günden günümüze kadar hayalleri süsleyen, 99 yıl süren inşaatı, mimarisi ile ortaya çıkan bir şaheser olan İshak Paşa Sarayı…

Doğubayazıt'ın 7 kilometre güney doğusunda, Eski Beyazıt’a ve ovaya hakim yüksek bir tepenin üzerine kurulmuş, pek çok bölümleri olan komple bir saraydır. Birinci Dünya harbine kadar Bayezid Sancağının yönetildiği Sarayın yapımına 1685 yılında Çıldır Atabeklerinden Çolak Abdi Paşa tarafından başlanılmış, aynı soydan gelen Küçük İshak Paşa zamanında 1784 yılında tamamlanmış. Saray 115x50 metre boyutlarında, tesviye edilmiş, Karaburun tepesi üzerine terası, iki avlu ile bu avluları çevreleyen çeşitli yapı topluluğundan meydana gelmektedir.

Kalorifer sistemi kullanıldı

Doğu-Batı yönünde yaklaşık 7 bin 600 metre karelik bir alan üzerine oturtulmuştur olan Saray'ın bazı kısımları tek, bazı kısımları iki, bodrum dahil bazı kısımları üç katlı olarak yapılmıştır. Bir saray için gerekli tüm bölümler (harem, harem odaları, aşevi, hamam, toplantı salonları, eğlence yerleri, mahkeme salonu, camii, çeşitli hizmet odaları, oturma odaları, uşak ve seyis odaları, muhafız koğuşları, zindan, erzak depoları, cephanelik, tavlalar, bodrum katlarında çeşitli hizmet odaları ve benzeri) vardır. Her odada ocak, dolap yerleri ve benzeri mevcuttur. Taş duvarların içinde görülen boşluklar sarayın kalorifer tesisatı andıran merkezi ısıtma sistemiyle ısıtıldığını göstermektedir. Üzerinde ciddi bir araştırma olmadığından dolayı kesinlik kazanmasa da dünyada ilk kalorifer sisteminin yine burada kullanıldığı tahmin ediliyor.

Sarayın girişi, savunması en zor olan doğu cephesindedir. Anıtsal taçkapı, avlulara çıkan diğer kapılar gibi, kabartma, süsleme ve zengin bitki motifleriyle Selçuklu sanatının özelliklerini taşır. Tarih ve sanat tarihi yönünden essiz bir değere sahip bu bey kalesi, Avrupa’daki şato tipi yapıların ülkede rastlanmayan en iyi örneğidir. Sarayın cami dışındaki bölümlerin çoğu yıkılmış, harap olmuş, tavanları sökülmüştür. Son yıllarda biraz onarılmış, restore edilmiştir.

Sarayın en sağlam yeri Şafii Camii

Şafii Cami, saray kompleksinin en sağlam kalan yeridir. Her halde burası, dini bir korkuyla tahrip edilmemiştir. Tek kubbeli cami, iki ayrı renk taşla örülmüş minaresiyle saraya ilginç bir görünüm kazandırmaktadır. Caminin kıble duvarının dışındaki türbe geometrik ve bitkisel motiflerle süslenmiş olup, muhtemel Çolak Abdi Paşa ile İshak Paşa ve yakınları için yapılmış. Sarayın (Selamlık) kuzey cephesinde dışa sarkan dört ahşap konsolda üstte kanatlı ejder, onun altında aslan, en altta insan figürleri yer almakta. Sarayda klasik Osmanlı mimarisinden farklı üslup ve benzeme şekilleri dikkati çeker. (İLKHA)