Doç. Dr. Arıcı, AA muhabirine yaptığı açıklamada, koronavirüsün insanı enfekte eden 7 tipi olduğunu hatırlatarak, 2002'de SARS, 2012'de MERS, 2019'da ise SARS-COV-2 virüsü diye adlandırılan Kovid-19 hastalığının ortaya çıkmasının ardından yapılan araştırmalarda, bu tür hastalıkların göz tutulumuyla başlayabileceğinin ve gözyaşının virüs yönünden pozitif olabileceğinin görüldüğünü aktardı.

Bulaş açısından göz ve buradaki salgının önemli yer teşkil edebildiğini söyleyen Arıcı, Kovid-19'un göz ile bağlantılı semptomları arasında bulunan göz kızarıklığına da sıkça rastlanıldığını dile getirdi.

Arıcı, göz kızarıklığına, göz nezlesi denilen alerjik, bakteriyal, viral ve ciddi olabilen göz iltihapları ile göz tansiyonunun ani yükselmesi gibi başka tabloların da yol açabileceğini belirterek, şöyle konuştu:

"Kovid-19 hastalığıyla birlikte gözde en sık damar kalibrasyonunun da genişlemesiyle kızarık göz görüntüsü yaşanıyor. Bu konjonktivit yani gözün beyaz dokusunun iltihaplanması şeklinde olabilir. Akıntı eşlik edebilir. Olgu bazlı çalışmalarda nadir olarak gözü hareket ettiren kasların felci, çift görme ve görme merkezi retinada tutulumlar görülüyor. Ancak en sık göreceğimiz belirti gözde kızarıklıktır."

GÖZ KIZARIKLIĞI BİR GÜN SÜRERSE DOKTORA BAŞVURULMALI

Şu ana kadarki klinik takipler ve yapılan çalışmalarda, göz kızarıklığı nedeniyle hastalarda kalıcı bir hasar oluşumunun gözlemlenmediğini aktaran Arıcı, Kovid-19 geçiren kişide bu durumun bir ya da birkaç hafta sürebileceğini ifade etti.
Doç. Dr. Arıcı, göz kızarıklığının hastalığın başlangıç bulgusu olabileceğine dikkati çekerek, şunları kaydetti:

"Gözünde kızarıklık gelişenlerin, pandemiden dolayı aklına bu ihtimali getirmesi gerekir. Tabii panik olması için değil ama hem kendisini hem de çevresine bulaş ihtimalini düşünerek maske ve güvenliği ön planda tutması gerekiyor. Göz kızarıklığı yaşayanların ne kadarında Kovid-19 hastalığı vardır diye bakacak olursak, bu çok nadir. Kızarıklığın birçok nedeni var. Kızarıklık bir gün sürerse o zaman muayeneye gelmesi, Kovid-19 ön polikliniğine başvurması ve mümkünse PCR ya da antikor testinin yapılması lazım. Kovid-19 hastalığı, temel belirtilerinden ateş, kuru öksürük, halsizlik başlamadan önce, soğuk algınlığı gibi vücutta hafif bir kırıklık hissedilerek, ateş ve kuru öksürük olmadan, göz kızarıklığıyla da başlayabilir."

"KOVİD-19 YÜZDE 32'LERE KADAR GÖZ TUTULUMUYLA BAŞLAYABİLİYOR"

Gözdeki semptomların hem sağlıklı göz yapısına sahip hem de mevcut göz rahatsızlığı bulunan kişilerde görülebileceğini anlatan Arıcı, kronik yatkınlığı ve kuru göz hastalığı olan, yüzey iltihaplanmasından dolayı göz kızarıklıklarını sıkça yaşayan kişilerde akla ilk olarak Kovid-19 hastalığının gelmeyebileceğini fakat yeni gelişen ve devam eden bir kızarıklık olduğunda bunun düşünülmesi gerektiğini vurguladı.

Doç. Dr. Ceyhun Arıcı, dünyada ve Türkiye'de Kovid-19 ile göz sağlığı arasındaki bağlantıya ilişkin birçok çalışma yürütüldüğüne işaret ederek, araştırmalardaki verilere dair şu bilgileri paylaştı:

"Kovid-19 yüzde 32'lere kadar göz tutulumuyla başlayabiliyor. Hastalık aktif semptom yapmadan, bu aşamada bulaştırıcılık olabilir. Yüzde 24'lere kadar gözyaşında pozitif olduğunu görüyoruz. Burada önemli olan gözyaşı, kandaki aktivasyon ve hastalığın klinik ağırlığıyla bize ne derece bulgu verdiği. Şu an klinik olarak yürüttüğümüz tablo içerisinde, gözdeki bulguların erken dönemde pozitiflik dışında hastalığın aktivasyonuyla ne kadar etkilendiği üzerinde duruyoruz. Çünkü antiviral dediğimiz, hastalığın primer etkin tedavisi yok. Kovid-19'da aşının üzerinde durulmasının sebebi bu."

Kendilerine göz kızarıklığı şikayetiyle başvurulduğunda, Kovid-19 ihtimaline karşı gerekli önlemleri aldıklarını anlatan Arıcı, göz muayenesinin temeli olarak hastanın görme keskinliği ile göz içi basıncına bakıldığını, göz önü ile arkasının mikroskopla muayene edildiğini, kızarıklık dışında herhangi bir sorun bulunmuyorsa hastanın takip edilmesi gerektiğini aktardı.

ELLER SAATTE YAKLAŞIK 10 KEZ GÖZLERE TEMAS EDİYOR

Doç. Dr. Ceyhun Arıcı, Kovid-19'un damlacık yoluyla bulaştığını hatırlatarak, damlacığın boyutunun mikron düzeyinde değişkenlik gösterdiğini, damlacık ne kadar büyük olursa viral yükün o kadar fazla ve bulaş riskinin yüksek olduğunu ifade etti.

Arıcı, bulaş riskini önlemede maske takmanın önemini vurguladı. Özellikle yemek yerken ve içecek tüketirken maskelerin çene altına indirildiğine ya da çıkartıldığına değinen Arıcı, bu esnada sohbet de ediliyorsa bir tarafın taşıyıcı olması halinde bulaş riskinin yüksek olduğunun altını çizdi.

Araştırmalara göre, insanların saatte yaklaşık 10 kez gözlerine dokunduğunu aktaran Arıcı, "Bunu bilinçli olduğumuzda elbette azaltabiliriz ama anlık bir reflekstir. El hijyeni kurallarına mutlaka uyulması ve maskelerin karşılıklı takılması gerekiyor. Maskeler burnun altına indiğinde soluk almayla birlikte virüs geçer. Burada temel olan maskenin tam takılması ve o havanın maskeden süzülerek geçmesi." dedi.

GÖZLÜK YA DA SİPER BULAŞ RİSKİNİ AZALTMADA ETKİLİ

Doç. Dr. Ceyhun Arıcı, temel bulaş yollarından biri olan gözlerin virüs yükünden korunması için göz ve çevresini tamamen kapatan koruyucu gözlükler ile siperliklerin kullanılabileceğini belirterek, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Kovid-19 servislerinde görev aldığımız süre içerisinde tamamen kapalı olan göz maskelerini tercih ediyoruz. Olmadığı takdirde siperler kullanılır. Damlacık ne kadar ufaksa havada asılı kalma süresi artar. Teorik olarak konuşursak, bin mikron büyüklüğündeki bir damlacık yaklaşık 0,3 saniyede 1 metreden yere düşer. 100 mikron 3 saniyede, 10 mikron 300 saniyede, 1 mikron kadar bir partikül ise 30 bin saniyede yani yaklaşık 8-9 saatte yere iner. Boyut küçüldükçe viral yük de azalır ama koruyucu gözlük ya da siperlik takmadığımızda bulaş riski ya da gözümüzle viral yükün temasına bağlı hastalığın oluşma riski artabilir. O yüzden gerektiğinde gözlük ya da siperlik kullanmak etkilidir. Siper ya da göz çevresini kapatan bir gözlük kullanmak refleks olarak dokunmayı da önler."

Düşük numaralı refraksiyon bozukluğu olan, 1 numaranın altında göz bozukluğu bulunan birçok kişinin gözlük kullanmadığını anlatan Arıcı, özellikle bu dönemde gözle teması önlemede yardımcı olacağı için ihtiyacı olanlara gözlüklerini kullanmalarını tavsiye etti.

Kontakt lens takanların da her zamanki gibi hijyen kurallarına dikkat ederek lenslerini kullanmaya devam edebileceklerini belirten Arıcı, yeni lens verecekleri kişilere teması önlemek adına gözlüğü daha çok önerseler de lens kullanmanın kurallara uyulduğu takdirde artı bir risk teşkil etmediğini sözlerine ekledi.