Osmanlı tokadı, Osmanlı Ordusu askerlerinin silahsız savunma ya da saldırı durumunda kullandıkları, elin her iki yanıyla yapılabilen düşmanı sersemletmek amacıyla uygulanan, dövüş stili olarak ortaya çıkan bir vuruştur.
Her ordu üyesi Osmanlı tokadı atamazdı. Bu, özel eğitim ve çalışma gerektiren bir tekniktir. Osmanlı tokadı atmak için yetiştirilen azab askerleri, çocuk yaşlardan itibaren eğitim alırdı. Küçük yaşlarda saraya alınan çocuklar iri yapılı ve güçlü olsunlar diye çok iyi beslenirdi. Uygun yaşa ulaştıktan sonra da her gün mermer tokatlayarak avuç içleri nasırlı ve güçlü hale getirilir; kol kasları özel olarak geliştirilirdi. Osmanlı'daki en önemli tokatçılar ise Başıbozuk Delibaş adı verilen düzensiz ordu mensuplarıydı.
Delibaş askerleri seferlere ve muharebelerde düşmanı en önde karşılayarak gerek düşman atlarını gerekse de silahsız kalan düşmanı tokatlayarak saf dışı bırakırdı.
Osmanlı tokadı savaş esnasında kılıcın elden düştüğü anlarda da tercih edilirdi. Öncü birlik olan azab birlikleri hızlı olmak için hafif kılıçlar kullanırdı ve bu kılıçlar çabuk kırılırdı. Kılıçsız kalınca da Osmanlı tokadı teknikleri kullanırlardı.
Osmanlı tokadı ismi nereden gelmektedir?
Osmanlı tokadı, silahsız bir savaş sanatı olarak literatürde yerini almıştır. Ancak bu kavramın ne zaman ve nasıl ortaya çıktığı tam olarak bilinmiyor.
Bir rivayete göre Osmanlı'nın kurucusu Osman Bey'in bir tartışma sırasında hiddetlenerek attığı bir tokat sonucu, tokadı yiyen kişinin oracıkta ölmesi üzerine söylenmeye başlanmış olduğu iddia ediliyor.
Bazı tarihçilere göre ise Osmanlı tokadı, IV.Murad'ın 1632'deki ayak divanında, Sadrazam Hafız Ahmed Paşa'nın kendisine saldıran iki Yeniçeriyi iki tokatla öldürmesinden gelmekte.
Kavram olarak ne zaman ortaya çıkmış olursa olsun, 'Osmanlı Tokadı' Osmanlı askerlerinin silahsız saldırı yada savunma konusunda her zaman kullandıkları ve geliştirdikleri bir vuruş türü olmuştur.
Etkili bir şekilde atıldığında öldürücü olabilen 'Osmanlı Tokadı' çıkardığı ses ve oluşturduğu basınç dolayısıyla da oldukça zarar verebiliyor, bunun yanında kulağa denk geldiğinde kulak zarını patlatabiliyordu.
El ve kolun açısız, omuzdan hızla hareketiyle hedeflenen noktaya elle yapılan temasla yapılır, en çok yüzün her iki yanına ve enseye, bilek veya dirsek kırılmadan omuzdan güç alınarak büyük bir hızla atılırdı.
Ancak asıl 'Osmanlı Tokadı' burnu hedef alacak şekilde yüzün tam ortasına, avuç içini germeden burun ucuna denk gelecek şekilde atılırdı.
Bu şekilde kafatasının göz çukurkarında kalan kısımları kırılarak beyne saplanır, böylece ölüme yol açardı. (İLKHA)