Suriye'deki gelişmeleri İLKHA'ya değerlendiren Suriyeli Kürd siyasetçilerinden Redif Mustafa, PKK/PYD'nin Suriye'de hakim olduğu bölgelerde sorunları daha da artırdığını, farklı Kürd oluşumlara zulmettiğini söyledi.

PKK/PYD'nin, uluslararası güçlerin kendi projeleri için kullandığı bir örgüt olduğunu vurgulayan Mustafa, bu örgütün başta Rojava olmak üzere Suriye'de hakim olduğu bölgelerde Kürd halkının değil Batılı güçlerin çıkarlarını koruduğunu kaydetti.

PYD/PKK'nin DAİŞ ile mücadelesinde Amerika ve Batılı ülkelerden büyük destek aldığını, DAİŞ'ten boşalan Kürd bölgelerinde mevcut sıkıntıların daha da büyümesine yol açtığını belirten Mustafa, PYD/PKK'nin DAİŞ ile mücadelesinde Kürd halkı için değil dış güçler için hareket ettiğini söyledi.

PKK'nin kendileri gibi düşünmeyen ve hareket etmeyen siyasileri öldürüp oluşumları sindirdiğine dikkat çeken Mustafa, birçok bölgede PKK'nin toplu katliam yaptığını belirtti.

Kobani'yi Kürd halkının özgürlüğü için DAİŞ'ten kurtardığını iddia eden PYD/PKK'nin varlığı yüzünden Kobane halkının yarısından fazlasının evlerine geri dönemediğini, PYD/PKK'nin gelişiyle Kobane'deki gençlerin kalmadığını, sorunların daha da arttığını belirten Mustafa, çok sayıda günahsız insanın para yüzünden PYD/PKK tarafından katledildiğini dile getirdi.

PYD/PKK ile DAİŞ'in halka davranışının birbirine yakın olduğunu, her iki hareketin de savunmasız insanlara zulmedip onları katlettiğini belirten Mustafa, DAİŞ'in Sünni Müslümanların temsilcisi olmadığı gibi aynı şekilde PKK'nin de Kürdlerin temsilcisi olmadığını vurguladı.

Suriye Kürdistanı'nda faaliyet gösteren ENKS üyeleri ve siyasilerin PYD/PKK'nin hedefinde olduğunu, PYD/PKK ENKS'nin birçok ofisini kapattığını, temsilcilerini kaçırdığını ve hapse attığını ifade eden Redif Mustafa, rejim Kürdlere daha önce nasıl davranıyorsa PYD/PKK'nin de aynı şekilde davrandığını belirtti.

Suriye Milli Ordusu (SMO) hâkimiyetinde olan ve Türkiye tarafından kontrol edilen bölgelere ilişkin de konuşan Mustafa, bu bölgelerde insan hakları konusunda birçok ihlalin gerçekleştiğini, hırsızlık, gasp ve benzeri olayların o bölgelerde yaygın bir şekilde görüldüğünü ileri sürdü.

Mustafa, Türkiye'nin kendi kontrolü altında olan bölgelerde asayişi daha iyi sağlaması gerektiğini sözlerine ekledi.

Suriye'deki anayasa çalışmalarına ilişkin Mustafa, sorunun kaynağı anayasa değil rejimin kendisi olduğunu, bundan dolayı rejimin değişmesi ve Suriyelilerin bütün haklarının koruma altına alınması gerektiğini söyledi.

 

Suriyeli Kürd siyasetçilerinden Redif Mustafa ile Suriye Kürdistanı'nda merak edilenlere ilişkin röportajın tamamı şöyle:

"Siyasiler ve rejime muhalif olan birçok kişi PKK tarafından öldürüldü"

Soru: Mustafa Redif kimdir ve Sizi Türkiye'ye getiren sebep nedir?

Redif Mustafa: Bu röportaj için sizlere teşekkür ediyorum. Adım Redif Mustafa, avukatım ve aslen Kobanili ve evliyim. 1967 yılında Kobani'nin Pêndir köyünde doğdum ve aile olarak her zaman siyasetin ve muhalefetin içinde yer aldık. Birçok sivil kuruluşun içerisinde yer alıp çalıştım. Suriye'deki devrim başlayana kadar bu tür faaliyetlerimizi arkadaşlarımla birlikte ağırlıklı olarak siyasilerin hakları için devam ettirdik. Muhalif olduğumuzdan dolayı, Suriye devriminin başlangıcında evimize saldırdılar ve oğlum Rodi yaralandı. Ayrıca birkaç sefer Suriye istihbaratı da evimize saldırdı. Yapılan tehditler ve saldırılardan dolayı birçok köyde saklanmak zorunda kaldım. Bu anlattıklarım 2011 yılında meydana geldi. Bu şekilde bir süre hayatımı idame ettirdim ta ki Suriye Ulusal Devrim Meclisi'ni kurma kararını alana kadar. Bu süreç, İstanbul'da toplanma kararı ile başladı ve bundan dolayı Türkiye geçtik. 2011'in 9'uncu ayında alınan bu karar neticesinde ailem ile birlikte Türkiye'ye geldim ve Şanlıurfa'da kaldık. Buraya göç etmemim asıl sebebi Suriye istihbaratı ve rejimi idi. Buraya göç etmemin başka bir sebebi de PKK idi. Suriye'de devrim süreci başladığı ilk günden beri aramızda anlaşmazlık vardı. PKK ile rejim bu süreçte anlaşmıştı. PKK birçok defa bize tehdit mektupları gönderdi ve bana dedikleri şuydu: 'Ya bizim gibi hareket edeceksin ya da buradan çıkacaksın.' PKK ile rejim anlaştıktan sonra Kürd bölgelerinde Mişel Temo siyasiler ve rejime muhalif olan birçok kişi PKK tarafından öldürüldü. Bu süreçte ben ve arkadaşlarım Türkiye'ye geçtik ve Suriye Ulusal Devrim Meclisini kurduk. Süreci kısaca böyle özetleyebilirim.

"PKK ilk günden beri devrime, özellikle devrim süreci içinde yer alan Kürdlere karşı çıktı"

Soru: PKK'nin hâkim olduğu Kürd bölgelerdeki son durum nedir? Orada yaşayıp da rejim ve PKK'den dolayı göç eden Kürd ve Araplar geri döndüler mi?

Redif Mustafa: Sorduğun soruya cevap vermeden önce konunun daha iyi anlaşılması için sürecin başlangıcına gitmek isterim. Suriye'de devrim başladığı zaman Suriye halkı yaşanan sorunlardan dolayı ayaklandı ve haklarını talep etti. Bundan dolayı devrimin adı 'Özgürlük ve Onur Devrimi' oldu. Bu süreçte Suriyelilere bir kez haksızlık yapılmışsa Kürdlere iki defa yapılıyordu. Bundan dolayı Kürdler bu devrime katıldılar. Fakat PKK devrimin ilk gününden bu yana hep Suriye rejimi ile hareket etti ve ayrıca bölgede devrime karşı olan devletler ile birlikte anlaştı. Devrimin tek amacı Suriye halkının Beşar Esad'dan gitmesi onun yerine Kürdlerin ve haklarını tanıyan ve Arap ile Kürdün arasına fark koymayan bir hükümetin kurulmasıydı. Fakat PKK ilk günden beri devrime karşı çıktı. Özellikle devrim süreci içinde yer alan Kürdlere karşı çıktı.

PKK devrim sürecinde aktif rol alanların ya katletti ya kaçırdı

Devrimin ilk başlarında PKK yoktu, onun yerine PYD vardı. Fakat biz görüyorduk ve duyuyorduk Kandil'den PKK militanları Suriye'ye aktarılıyor ve bu aktarma kötü bir plan için yapılıyor. Aynı şekilde bizler biliyorduk ki onların yani PKK'nin Suriye devrimi için bilhassa Kürd bölgeleri için kötü planları ve emelleri ve hesapları var. Suriye devrimi süreç içerisinde sadece rejim tarafından değil PKK tarafından da tehdit ediliyordu. Süreç içerisinde de Esad rejimi, bütün Kürd bölgelerini alenen PKK'ye teslim etti. Bu teslim ettiği yerler içerisinde istihbarat birimleri, asayiş ve benzeri kurumlar da vardı. Hâlâ da rejim ile PKK iş birliği Kürd bölgelerinde devam ediyor. Bazı Kürd bölgelerinde hem PKK hem de rejim var. Bazı Kürd bölgeleri ise tamamen PKK'nin elinde. PKK bu destekten sonra tamamıyla devrime ve devrime katılan Kürdlere karşı çıktı. O zaman PKK gençleri hedef aldı ve var olan siyasi kişilikleri ortadan kaldırdı. Ve aynı PKK bazı siyasi kişileri kaçırıp öldürdü. Örneğin: Mişel Temo, Behzad Dursun gibi siyasiler kaçırıldı. Aynı zamanda Afrin'de Şeyh Henan ailesi toplu olarak katledildi. Bunların hepsi Suriye devrimi içerisinde yer alan kişilerdi. Aynı zamanda Amûdê kentinde de bir katliam yaptılar ve bu katliamların tek sebebi onların devrin sürecinde aktif bir şekilde rol almalarıydı.

"PKK Kürdleri kaçırıp öldürerek devrimden uzaklaştırdılar"

Esad rejimi ve Apocular arasında yapılan bu ittifakın birkaç sebebi vardı. Birincisi rejim tehlikedeydi, Suriye'nin yüzde 70'i rejimin elinden çıkmıştı. Rusya ve İran rejimin düşmemesi için rejime destek verdiler. PKK'nin bu süreçteki görevi Suriye'deki Kürdleri devrimden ayırmaktı. Diğer bir değişle devrime katılmalarını engellemekti. İkincisi; Suriye Kürdlerinin derdi ve çözüm noktası ne Irak ne Türkiye ne de İran'dadır. Onların derdi ve problemlerin kaynakları Şam rejimi idi. Apocular (PKK/YPG) dediler ki 'Beşşar Esed bizim düşmanımız değil sadece Erdoğan düşmanımızdır.' Maalesef bu söylenenler gerçekleşti ve amacına ulaştı. PKK Kürdlere işkence yaparak ve onları kaçırıp öldürerek devrimden uzaklaştırdı.

"Halkı aldattılar, onların elindeki bölgelerin durumu hiçbir açıdan iyi değil"

PKK, Kürdlerin siyasi duygularıyla oynadı ve Kürdler, 'Türkleri istemiyoruz ve Türkler Kürdlerin düşmanıdır' demeye başladılar. Halbuki tarihe baktığımızda Beşar Esad ve babası Kürdlere bir kimlik dahi vermedi ve onları tanımadı. Buna rağmen Esad, PKK'ye göre Kürdlerin dostu, Erdoğan ise onların düşmanıdır! Bu şekilde halkı aldattılar ve duygularıyla oynadılar. Kısacası PKK ilk günden beri kendisine verilen siyaseti ve vazifeyi ile Kürd bölgelerinde zorbalıklar uyguladı. PKK'nin elinde olan bölgeler de durum iyi değil. Onların elinde olan bölgelerde güvenlik, sağlık ve diğer konularda hiçbir gelişme ve ilerleme yok. Sadece askeri alanda DAİŞ'e karşı bir ilerleme oldu ve bu alanda da kimin onları desteklediğini biliyoruz. 

"PKK'nin gelişi ile var olan sorunlar çözülmedi aksine daha da arttı"

İkinci dönemde Amerika ve PKK, Kobani'de kendi aralarında bir hikâye uydurdular. DAİŞ'in Kobane'ye yönelmesi, uluslararası güçlerin olaya müdahil olması ve benzeri gelişmeler ise farklı bir hikâyenin konusudur. PKK bundan da faydalandı. Kendi kasasını para ile doldurdu. Mesela, PKK Kobani'yi özgürleştirdi ve DAİŞ oradan çıktı. Fakat Kobani'de yaşayan halkın yarısı halen oraya dönmüyor. Çünkü artık genç kalmadı. Bunun sebebi de PKK'dir. PKK'nin gelişi ile var olan sorunlar çözülmedi aksine daha da arttı.

"DAİŞ ve PKK'nin birbirinden farkı yok, onlarca insan PKK tarafından sadece para için öldürüldü"

Tarihte Kürdler ve Araplar arasında iyi bir ilişki vardı. Var olan sorunların kaynağı Suriye rejimi idi. Fakat şu an farklı bir hikâye uyduruldu. PKK bazı Arap bölgelerinde bazı yerleşim yerlerini tarumar etti ve insanlara zulmetti. Bu şekilde Araplar ile Kürdler arasında bir sorun yarattı. Bundan dolayı Araplar diyor ki 'PKK Kürd'dür.' Bu sebepten dolayı Arapların nezdinde Kürdlere karşı bir önyargı oluştu. Her ne kadar biz PKK'nin Kürdlerin temsilcisi olmadığını söylesek de bu önyargı değişmedi. Nasıl ki DAİŞ, Sünni Müslümanların temsilcisi değilse, aynı şekilde PKK de Kürdlerin temsilcisi değildir. Maalesef Araplar diyor ki 'Bunlar Kürdler adına gelip bize zulmediyorlar.' Bu şekilde ortaya çıkarılan sorun gün geçtikçe büyüyor. Bu sorunun ortaya çıkmasında DAİŞ'in de payı var. Çünkü nasıl ki PKK, 'Arapların hepsi DAİŞ'lidir.' dediyse, aynı şekilde DAİŞ de 'Kürdlerin hepsi dinsizdir.' diyordu. Suriye'de var olan sorunlar yetmiyormuş gibi bir de halk arasında bu sorun baş gösterdi ve büyümeye başladı. PKK'nin yaptıklarından dolayı Arap halkı artık Kürdleri kabul etmiyor ve Kürdlerin kendilerine ihanet ettiğini söylüyordu. Fakat bilinen bir gerçek var, Kürdlerin hepsi böyle hareket etmedi. Bu süreç içerisinde bazı olaylar yaşanıyordu. Mesela Rakka'da zorla hükmeden DAİŞ eğer Kürd birinin telefonunda Kürdçe bir şarkı görseydi hemen onu öldürüyordu. Halkımızın ve siyasilerimizin söylediği bir söz var, 'DAİŞ'liler siyah giyinenler ve PKK'liler ise sarı giyinenlerdir.' Yani ikisinin de birbirinden farkı yok. Fazla uzatmak istemiyorum PKK hâkim olduğu bölgelerde durum iyi değil. En basit örneği ile benim yaşadığım şehirde şu an ölenlerin sayısı yaşayanların sayısını geçmiş durumda. Minbic ve benzeri yerlerde onlarca insan PKK tarafından sadece para için öldürüldü.

"Devletler PKK'yi kendi çıkarları doğrultusunda kullanıyor, PKK Suriye'ye geldiği zaman bütün Kürd oluşumlarını hedef aldı"

Soru: Sizce PKK ve diğer devletler arasında nasıl bir ilişkisi var?

Redif Mustafa: Bana göre PKK ve bütün uzantıları terör örgütüdür. Hem burada ve hem diğer Kürd bölgelerinde PKK hep Kürdlere ve onların çıkarlarına karşı faaliyette bulunmuştur. Ben de bu fikir yeni oluşmadı. Hayatımda edindiğim tecrübe ile bunu söylüyorum. Bizler Irak ve Türkiye Kürdistanı'nda yaşanan olayları takip ediyoruz. Abdullah Öcalan bir ara Irak Kürdistan'ındaki hükümet için şöyle dedi: 'Irak Kürdistan'ındaki gelişmeler ve Kürdlerin tecrübeleri, Arap halkının sırtına saplanmış zehirli bir hançer gibidir.' Abdullah Öcalan, Kürdlerin kazanımları için bunu söyledi. Bu onun meşhur ve bilinen bir sözü. Onlar ilk günden beri Irak Kürdistanı'ndaki kazanımlara ve Irak Kürdistanı hükümetine karşı ve Kürdlere karşı çıkmışlardır ve ilk günden beri o kazanımların ortadan kalkmasını hedeflemişlerdir. PKK, Irak Kürdistanı'nda yapmaya çalıştıklarını Suriye Kürdistanı'nda da yapmayı hedefledi. PKK Suriye'ye geldiği zaman bütün Kürd oluşumlarını hedef aldı ve onları kendi boyunduruğu altına almaya çalıştı. Ve herkesin Abdullah Öcalan'a itaat etmesini istedi. PKK'nın hiçbir şekilde Irak, İran ve Suriye Kürdistanı'nda askeri ve diğer alanlarda boy göstermemesi lazım. Onların faaliyet alanı Türkiye Kürdistanı'dır. Türkiye Kürdistan'ında var olan sorunların çözümü için savaş seçeneğinin elenmesi ve siyasi bir şekilde çalışmaların başlatılması gerekiyor.

Bölgedeki devletlerin yanı sıra Fransa ve Almanya gibi ülkeler PKK'nin terör örgütü olduğunu defalarca dile getirdiler. Fakat Suriye'de var olan PKK'liler için (PYD'yi kastederek) 'Bunlar PKK değil, bunların PKK ile herhangi bir ilişkisi yok' diyorlar. Şu an bu devletlerin PKK'yle irtibatları vardır. Bu irtibat siyasi ve ekonomik çıkarlardan dolayıdır. Onlar PKK'ye para verdiler ve onu kiraladılar ve şimdi de onu kendi çıkarları doğrultusunda kullanıyorlar. Mesela bu devletler PKK'yi DAİŞ'e karşı yürütülen mücadelede kullandılar. Kısacası onların yani PKK'lilerin Kürdlük adına Kürdlerin hakları adına hiçbir hesapları ve çalışmaları yoktur. Amerikan ve diğer devletlerin PKK ile olan ilişkileri Kürdlerin menfaati doğrultusunda değil. Kürdler bir şey kazanmış veya kaybetmiş bu PKK için çok da önemli bir şey değil. Onlar bazen kalkıp başka plan ve projelerin peşinde koşuyorlar. Hatta daha önemlisi şu an PKK'nin adı bile zikredilmiyor, onun yerine demokratik konfederal, KCK ve benzeri oluşumların adı zikredilmektedir.

"PKK'nin Kürdler ile ilgili bir derdi olsaydı rejimle anlaşmaz ve ona destek vermezdi ki bu rejim 50 senedir Kürdleri tanımıyor"

Bir zamanlar PKK, 'Kürdistan'ın dört parçasını özgürleştireceğini' söylüyordu. Fakat artık bu söylemi terk ettiler. Hatta Cemil Bayık, Sabri Ok, Murat Karayılan ve benzerlerinin yaptığı açıklamalara baktığımızda PKK adına değil de başka başka oluşumların adına kararlar ve açıklamalar yaptıklarının görmekteyiz. Onların Irak, İran, Suriye ve Türkiye Kürdistanı'nda var olmaları, boy göstermeleri Kürdlere zarar vermekte. Mesela geçenlerde Irak Kürdistan'ında PKK tarafından yapılması planlanan terör saldırısı engellendi. PKK, Kürdlerin bölgelerinden ne istiyor, derdi nedir? Yine, aynı PKK şu an Suriye Kürdistanı'nda Suriye rejiminin çıkar ve maslahatı için Kürd bölgelerine el koydu ve rejim için oraları kontrol ediyor. PKK bu tutumuyla Kürdler haricinde herkese hizmet ediyor. Eğer gerçekten PKK'nin Kürdler ile ilgili bir derdi ve tasası olsaydı kalkıp Suriye rejimiyle anlaşmaz ve ona destek vermezdi ki bu rejim 50 senedir Kürdleri tanımıyor ve onlara bir kimlik bile vermiyor. PKK, kalkıp büyükbaş hayvanlara bile kimlik verip Kürdleri tanımayan ve onlara kimlik bile vermeyen bir rejim ile anlaşma yapıyor ve ona destek veriyor. 

"Yabancı devletler PKK'yi Türkiye'ye karşı kullanmak istiyorlar"

Devrim sürecinde Kürdistan bayrağı Dera ve Humus'ta dalgalandı. Her hafta cuma günleri protesto gösterileri yapıldı. Bir cumanın adı Özgürlük Cuma'sı diğerinin adı Mişel Temo Cuma'sı olarak adlandırıldı. Bu şekilde Suriye'de yeni bir hareket başladı ve bu hareketle Kürdler tanınacak ve hakları geri verilecekti. PKK, Suriye Kürdistanı'nda buna karşı çıktı ve rejim ile anlaştı ve ona desteğini sundu. PKK'nin Kürdlere karşı yaptıkları sadece bunlarla sınırlı değil. Geçmişten örnekler verebilirim. PKK, zamanında büyük diktatör Saddam Hüseyin'in kucağına da oturdu.

Kısacası PKK bir projedir ve bazı yabancı devletler PKK'yi Türkiye'ye karşı kullanmak istiyorlar. PKK ne zaman ve nasıl ortadan kalkar belli değil ama PKK de DAİŞ ve Nusra gibi bir gün ortadan kalkacaktır. Fakat bizim canımızı acıtan şudur: PKK rejim ile anlaşarak hem Suriye halkına zarar verdi hem de Kürdlere zarar verdi. Bizler ilk günden beri PKK'ye dedik ki siz Türkiye oluşumlu bir partisiniz. Sizin faaliyet alanınız Türkiye'dedir. Bizler diyoruz ki Türkiye'de artık var olan sorun silah ile çözülmez, bu sorun ancak siyasi çalışmalarla ve kanunlarla çözebilir. PKK'ye yine diyoruz ki; Irak, İran ve Suriye Kürdlerinin yakasını bırakın, sizin bizimle bir ilginiz bir alakanız yok. Sizin faaliyet alanınız Türkiye Kürdistanı'dır. Fakat maalesef bölgesel çıkar ve oyunlar neticesinde, PKK bir gün burada bir gün şurada ve hep Kürdlerin kazanımlarına karşı çıkıyor. Örnek verecek olursak, PKK Irak Kürdistanı'nda hükümet kurulduğu günden bu yana hep Kürdlerin kazanımlarına karşı çalışma yürütmüş ve mücadele vermiştir. Bazı kişiler diyebilirler ki, sen siyasi biri olduğundan dolayı bunları söylüyorsun. Fakat gidin sıradan bir insana bile sorun bu benim söylediklerimi, düşündüklerimin aynısını söyleyecek ve düşüncelerini size aktaracaktır ve PKK'nin her zaman Kürdlere karşı çalıştığını dile getirecektir.

"PKK ENKS'nin birçok ofisini kapattı, temsilcilerini kaçırdı ve hapse attı. Rejim Kürdlere daha önce nasıl davranıyorsa PKK de aynı şekilde davranıyor"

Soru: PYD/PKK tarafından kaçırılan ENKS üyeleri ve diğer Kürd siyasetçilerin akıbeti nedir? ENKS üyeleri ve diğer Kürd siyasetçiler neden PKK'nin hedefinde?

Redif Mustafa: Bahsettiğiniz mesele çok önemli olduğundan dolayı biraz detaylı izahatın yapılması lazım. Bana göre PKK- Allah ömrüne kısaltsın- kurulduğu günden bu yana Kürdlerin yaşadığı bölgelerde diğer bir değişle Türkiye Kürdistan'ın da İran Kürdistan'ında, Irak Kürdistan'ında Kürdleri temsil eden siyasileri hedef almıştır ve onlara saldırmıştır. Bu saldırılardan amacı da onları kendisine tabi etmek ya da onları ortadan kaldırmaktır. PKK saldırılarla bunu amaçlamıştır. Bunu Irak Kürdistan'ın da birçok defa denediler, fakat başaramadılar ama Türkiye Kürdistan'ın da bir nebze de olsa amaçlarına ulaştılar. Oradaki var olan bütün Kürd siyasi partilerini ortadan kaldırdılar. Suriye'de de bunu yapmaya çalıştılar. Kombedên Kurdê Serbixwe (Bağımsız Kürd İttifağı) olarak Suriye Kürdistanı'nda PKK tarafından terörist olarak adlandırılıyoruz ve eğer bizden biri orada yakalanırsa, ellerine geçerse hemen öldürülecek. Daha önce size Amûdê ve diğer Kürd kentlerinde Mişel Temo ve benzeri kişilerin öldürülme olaylarından bahsetmiştim. PKK Suriye Kürdistan'ın da birçok muhalif siyasi temsilcileri kaçırdı, öldürdü ve birçoğunu da Suriye rejimine teslim etti. Suriye Kürdistanı'nda rejim Kürdlere daha önce nasıl davranıyorsa PKK de aynı şekilde davranıyor. Hatta bazen ondan beter bir şekilde hareket ediyor. Kürdlere karşı PKK tarafından yapılan zorbalık ve haksızlıklar hala devam etmektedir.

Mesela, PKK Suriye Kürdistanı'nda ENKS'nin birçok ofisini kapattı, temsilcilerini kaçırdı ve hapse attı. Daha da önemli bir şey var ondan bahsetmek istiyorum. PKK, hâkim olduğu yerlerde halka zulmediyor ve zorba bir şekilde hareket ediyor. Ve belli bir müddet sonra buna ara veriyor. Bu ara vermekten maksadı siyasi bir oyundur. Çünkü o Suriye'de var olan muhalif grupları içerisinde temsil edilmek için ve Cenevre görüşmelerine katılmak için bu zulüm ve zorbalığına ara veriyor. Bizler Suriye muhalefeti olarak buna karşı çıktık ve dedik ki; PKK'nin Suriye muhalefeti ile bir alakası yok, onun rejimle bağlantısı var. Masaya oturacaksa Suriye rejimi ile birlikte gelip otursun. Aynı PKK köşeye sıkıştığı zaman daha önce zulmettiği, haklarını çiğnedi ENKS'ye el uzatıyor ve bu tavrıyla Kürdlere sahip çıktığını göstermeye çalışıyor. Bir nevi bununla yaptığı, işlediği suçları örtmeye çalışıyor. Fakat aradan bir müddet geçtikten sonra yine PKK, ENKS'ye uzattığı eli çekiyor ve diyor ki 'ENKS haindir, MÎT ile bağlantısı var.' ENKS'nin Barzani ile bir bağlantısı var, özellikle de Kürdistan Demokrat Partisi ile ilişkisi var. Bu bağlantı olduğundan dolayı Apocular kendilerine göre bir hesap yapıyor ve diyorlar ki eğer biz burada onlara fazla haksızlık ve zulüm yaparsak, üstlerine fazla gidersek olur ki onlarda Irak Kürdistanı'nda bize baskı yaparlar. Yine aynı PKK, her yerde çıkmaza girdiği zaman bu sefer karşısındakine tekrar 'Gelin müzakere masasına oturalım' diyor. Mesela diyor ki 'ENKS gelsin var olan sorunları konuşalım' diyor. Fakat bunların hepsi yalan, bugüne kadar PKK ve ENKS arasında 3 defa görüşme yapıldı ve geçenlerde bu görüşmelerin 4'üncüsü de yapıldı. Fakat şu ana kadar herhangi olumlu bir netice alınamadı.

"ENKS, PKK'yi terör gücü olarak görüyor. PYD ise ENKS'yi El-Nusra, DAİŞ ve Erdoğan ve İslami muhaliflerle beraber görüyor"

Soru: ENKS ve PKK/PYD arasında yapılan görüşmelerin içeriği hangi aşamada? Sizce yapılan görüşmeler de bir neticeye varılacak mı?

Redif Mustafa: İttifak dostlar arasında olur. Bunlar birbirlerini düşman olarak görüyorlar. ENKS, PKK'yi terör gücü olarak görüyor. PYD de onun kontrolündedir. PYD ise ENKS'yi El-Nusra, DAİŞ ve Erdoğan ve İslami muhaliflerle beraber görüyor. Bunlar nasıl ittifak etsinler? PYD'nin rejim ile olan ilişkileri halen devam ediyor. ENKS ise rejime muhaliftir. Bence bazı dış müdahaleler vardı. ABD seçimlerden önce bir siyasi araç olarak bunu kullanmak istedi. Bunlar da bu tür oyunlar yapıyorlar. Bunu da bilmeliyiz ki PYD önündeki siyasi yollar kapatılmıştır. Suriye'nin geleceği için yapılan görüşmelerde PYD, Suriye rejimi ile beraber hareket ediyor. Onlar muhaliflerle beraber değildir. Kimse de onları tanımıyor. PKK'nin bazı esasları var ve onlardan vazgeçmiyor. Onlar silahlı gücün kendilerinde olmasını istiyorlar ve Pêşmerge'nin varlığını da kabul etmiyorlar. Başka önemli bir konu ise eğer PKK ve PYD'yi birbirinden ayırmak istersen bir vücuttaki iki baştan birini kesmiş olursun. Bu durumda ikisi de ölür. Bizler başlangıçta bu görüşmeye karşı olduğumuzu belirtmiştik. Şunu da belirttik, eğer görüşme olacaksa görüşmeden önce 2 esas şart vardır. Birincisi; PYD resmi bir açıklama yapsın ve PKK ile var olan bağlantısını kestiğini açıklasın. Arap olsun Kürd olsun tutukladığı herkesi serbest bırakması lazım ve yaptıkları katliamlardan dolayı özürlerini beyan etmeleri lazım. Ondan sonra görüşmeler yapılabilir. ENKS, görüşmelerin ancak 3'üncü aşamasında, PKK ve PYD'nin birbirinden ayrılmasını istediklerini söyleyebildi. Mazlum Abdi, 'bu konu beni aşıyor' dedi. Aldar Halil bunu kabul etmeyeceğini söyledi. Sabri Ok (PKK/KCK) da, 'Bunu asla kabul etmeyeceğiz, bu işi biz yapmışız, bu uğurda kan dökmüşüz, bu bizim meselemizdir.' ifadelerini kullanmıştı. Yani kısacası PKK şunu demek istedi, 'PYD de kim oluyor?' Bizler bu meseleleri önceden biliyorduk. Vaktinde ENKS'ye de söyledik. Fakat maalesef PYD'nin siyasi kararlarını Kandil'den aldığı gibi ENKS de Barzani'den alıyor. Bundan dolayı ENKS'nin kararı Suriye Kürdlerinin kararı değildir. Bazen bunu açık bir şekilde düşünmeliyiz. Sayın Barzani koruya bilseydi Kerkük'ü koruyacaktı. Orası onun için Kobani'den daha değerlidir. Suriye Kürtlerinden daha değerlidir. Bunu iyi bilmeliyiz.

Sen bir Diyarbakırlı olarak Kobani ve Kamışlıyı seviyor olabilirsin. Fakat asla Diyarbakır'dan daha çok sevmezsin. Ben de Urfa'yı ve başka bir şehri seviyor olabilirim fakat Kobani'yi daha çok seviyorum. Bu hakikati iyi bilmeliyiz. Bu bizden kaynaklı bir durum değil; aksine bu yüzyıllarca var olan bir şeydir. Bu devletlerin bir sınırları var ve sonuç olarak ben de Kürdüm fakat Suriyeliyim. Irak Kürtleri Iraklılara yakın oldukları kadar  bize yakın olmayabilirler. Maalesef dediğim gibi eğer kararlar başka bir yerden  veriliyorsa o zaman menfaatler  ikinci aşamaya kalır. Bazen denk gelebilir bazen de gelmeyebilir.

Geçenlerde Şengal meselesini Suriye'de görüşmek istediklerini söylediler. PKK'nin Şengal'de olma gibi bir hakkı yoktur. Oranın idaresi Kürdistan hükümeti ve oradaki Kürtlere verilmelidir. PKK veya PYD askerlerinin orada olmaması lazım. Aynı şekilde ben de bir Suriye Kürdü olarak PKK'nin bana hükmetmesini istemiyorum. Benim PKK ile ne alakam var. PKK kurulduğundan beri buraya gelip bir avuç toprak bile kurtarmamış ve 400 köyü boşaltıp bana hükmetmeye çalışıyor. Ben bunu asla kabul etmem. Bütün Kürtler bunu söylemeleri lazım. Irak Kürdleri 'PKK'nin varlığını kendi yanımızda kabul etmiyoruz, fakat Suriye'de olmaların da bir sakınca yoktur' diyemezler. Eğer siz Kürd iseniz biz de Kürdüz. Sizler zulmü ve zorbalığı kabul etmiyorsanız biz de kabul etmiyoruz. Eğer sizler kendi halkınıza siyasi temsilcilik yapmak istiyorsanız bizler de istiyoruz. Bizler eksik, noksan veya akılsız değiliz. Dışarıdan gelip bizim siyasi örgütlerimizi yok edip yerlerine geçmelerine gerek yok. Dediğim gibi temel bir sıkıntı var. El-Nusra gelip "devrimle beraber olduklarını' söyledi fakat El-Nusra ve El-Kaide bizden sonra devrime katılmışlar ve bir hançer gibi belimize saplandılar. Suriye'de adama ihtiyacımız yok. Bizim yardıma, desteğe ihtiyacımız var. Eline silah alabilecek Suriyeli çoktur. Senin başka bir ülkeden gelip burada silah almana gerek yoktur. Gelip gidenler bize eziyet ettiler. Bu gelenlerin de eziyeti bize dokundu.

"Özgür Suriye Ordusu kontrolündeki yerlerde hırsızlık, gasp ve benzeri olaylar yaygın bir şekilde görülmekte"

Soru: Özgür Suriye Ordusu yeni adıyla Suriye Milli Ordusu (SMO) hâkimiyetinde olan ve Türkiye tarafından kontrol edilen Afrin, El-Bab, Resulayn, Cerablus ve Tel Abyad bölgelerindeki son durum nedir? Halkın, Özgür Suriye Ordusuna karşı tepkisi nedir?

Redif Mustafa: Suriye Kürtleri olarak ilk günden beri olumlu bir şekilde buna bakıyoruz. Çünkü bizler düşündük ve PKK sıkıntısına hiçbir çözüm bulamadık. Türkiye Afrin'e girmeden önce onlara Türkiye'nin büyük bir güç olduğunu ve oradan çekilmelerini söyledik. Oradan çıkın ve Afrin'i halka teslim edin ya da ENKS'ye teslim edin, dedik. O zaman televizyona da çıkıp bunları söyledim. PKK bunu kabul etmeyip 'Ankara'yı başlarına yıkacağız' dediler. PKK'yi bilirsiniz, bu tür lafları çok kullanır. Gelip geçti, bizler de yeni bir tecrübe olacak dedik. Böylece halkı diğer bölgelerde PKK'den ayırabiliriz diye düşündük. Fakat maalesef bu umut gerçekleşmedi. Türkler ile pek çok resmi görüşmemiz de oldu. Hatta Başkan Recep Tayyip Erdoğan dedi ki 'Biz Kürtlere karşı değil PKK'ye karşıyız, oraları asıl sahiplerine teslim edeceğiz.' Fakat maalesef Afrin halen asıl sahiplerine teslim edilmiş değil. Maalesef Özgür Suriye Ordusu bir sistem veya oluşum değil; aksine birçok silahlı gruptan oluşmaktadır. Hatta bazılarının özgürlük ile hiçbir alakaları yok. İnsan hakları konusunda birçok ihlal gerçekleştirdiler. Hırsızlık, gasp ve benzeri olaylar o bölgelerde yaygın bir şekilde görülmekte. Mesela Afrin'de olan bir şahsın evine başkası el koymuş ve evin asıl sahibi de o eve geri dönemiyor. Her gün bu konular hakkında bizler ile Türkler arasında ve diğer taraflar arasında tartışma ve görüşmeler oluyor. Afrin'de bu aşırıcılık ve ihlallere karşı bir heyet oluşturuldu. Bu bölgeler de olaylar medyada da bahsedildiği kadar büyük değildir. Fakat istendiği gibi de değildir.

"ÖSO'nün elindeki bölgelerde Kürt bölgelerine örnek olacak ve umut ettiğimiz bir yapı ve idare oluşmadı"

Bu bölgelerde siyasi, ekonomik ve asayiş açısından Kamışlı, Kobani ve diğer Kürt bölgelerine örnek olacak ve umut ettiğimiz bir yapı ve idare oluşmadı. Görüyorsunuz birkaç günde bir Afrin'de bir terör saldırısı gerçekleşiyor. Halk, kaos ve karmaşa içerisinde. Her yıl hasat mevsimi geldiğinde hırsızlıklar oluyor. Bu yıl da zeytin hasadı vakti gelmiş, fakat diğer yıllar gibi olmasa da yine hırsızlıklar oluyor. Halkı ve devrimi korumak ile mükellef olan gruplar genellikle bunu yapıyorlar. Hatta onlardan birçoğu artık devrime bile inançları kalmamış. Buna bir iş olarak bakıyorlar. Uluslararası yardımlar ve maaşlar azdır. Bunu da hırsızlık ile telafi ediyorlar. Eğer sen bölgede hırsızlık yapsan, aşırıya kaçsan o zaman halk da seni kabul etmez. Sadece Afrin'de değil El-Bab, Azez, Cerablus, Telabyad ve Resulayn'da da durum istenildiği gibi değildir. Muhaliflerin elinde bulunan bölgeler siyasi, ekonomik, emniyet, öğretim ve toplumsal olarak örnek teşkil edecek bir seviye ve durumda değiller. Maalesef bunun etkisi de bizim üzerimizde var. Bazen ABD gibi dış güçlere de soruyoruz Rakka ve Kamışlı gibi bölgeler sizin ve PKK'nin kontrolündedir ve durum oralarda da pek farklı değil. Bunu onlara dediğimizde onlar da 'sizler niye kendi kontrolünüzde olan yerlerin durumunu düzeltmiyorsunuz' diyorlar. Bu tür durumlarda her zaman zarar ve eziyet sivil halka oluyor. Yani bizler bunu kabul etmiyoruz. Oralara gidip geliyoruz. Geçenlerde Afrin'de idik ve orada bazı çalışmalarımız da oldu. Oradaki halka bir eziyet olursa bizlere eziyettir. Onlara el uzatılırsa bizlere el uzatılmış olur. PKK düşman ve ENKS de işgalci olarak görülüyor. Evlerinde oturmuş ve sadece açıklamalar yapıyorlar. Her gün yapılan ihlalleri takip ediyoruz. Bizler oradaki halkı destekliyoruz. Kısacası oradaki durum bizim istediğimiz gibi değil ve bize layık değil. 

"Türkiye kendi kontrolü altında olan bölgelerde asayişi sağlamalı, zulme karşı çare bulmalıdır"

Soru: Türkiye, kendi kontrolü altında olan bölgelerde yapılan talan, hırsızlık, adam kaçırma vb. olayları engelleyemiyor mu?

Redif Mustafa: Ben buna kontrol demiyorum sadece bir ortaklıktır. Birçok şey Türklerin elinde olduğu gibi birçok şey de Suriyelilerin ellerindedir. Bence bu şey Türkiye'deki siyasi partiler ve Türkiye hükümetinin elindedir. Aynı şekilde bizim gibi Suriyelilerin elindedir. Bu konu hakkında bir görüşme başlatmalıyız ve bu sıkıntıları çözmeliyiz. Siyasi ve askeri bir karar ile bu çözülmez. Dünyanın her yerinde askerlerin bulunduğu bölgelerde kaos hâkim olur. Hatta Paris'e bile eğer 6 ay asker girerse eski Paris olmaz. Fakat bazı önemli konular var. Var olan olumsuz durumu Türkiye'ye bildirdiğimiz de sadece duruma tepki gösteriyorlar. Fakat söylemek ve tepki göstermek yeterli değil. Bu zulme karşı bir çare bulunması lazım. Benim düşünceme göre Türkiye ve Suriye'deki bütün siyasi güçler bu konu hakkında düşünmeleri lazım. Çünkü benim yaşadığım bölgelerin durumunun güzel olması benim için önemlidir. Aynı şekilde Türkiye içinde orada güzel bir durumun oluşmasını gerçekleştirmek yani asayiş ve huzurun sağlanması önemlidir. Avrupa ve dünya Türkiye'nin orada 'zulüm yaptığını' savunuyor. Türkiye kendi kontrolü altında olan bölgelerde asayişi sağlamalı ve bu söylemlere izin vermemeli. Yapılanlardan dolayı Türkiye'nin adını da karalıyorlar. Sonuç olarak orası Türkiye'nin hakimiyetinde. Orada Türkiye ile ortağız. Örneğin orada Türkiye'nin atadığı kaymakamı var. Bu sadece bizler için değil Türkiye ve Türkiye'nin siyasi güçleri için de önemlidir. Bence kapsamlı görüşmeler gerçekleştirilmeli ve sorunların tek tek belirlenmesi gerekiyor. Ve bunların çözülmesi için nasıl bir program gerekiyorsa belirtilmeli ve bir an önce çalışmalar başlatılmalı.

"Sorunun kaynağı anayasa değil rejimin kendisidir. Bundan dolayı rejim değişmeli, Suriyelilerin bütün hakları koruma altına alınmalıdır"

Soru: Suriye'de anayasa çalışmaları ve Kürdlerin ve Arap aşiretlerin bu çalışmalarda temsil edilme meselesi hakkında ne düşünüyorsunuz?

Redif Mustafa: Genel olarak Suriye'de var olan sorun anayasadan kaynaklı bir sorun değildir. Uluslararası güçler bir çözüm olarak anayasa çalışmalarını başlattılar ve bunu başlatılan görüşmelerin aksamaması ve devam etmesi için yaptılar. Suriye'de var olan esas sorun anayasa değil. Var olan esas sorun ve sorunların kaynakları rejimin ta kendisidir. Daha önce de rejim tarafından birkaç anayasa çalışması yapılmıştı. Fakat bunlar sadece kendi çıkarları doğrultusunda başlatmıştı. Yapılan çalışmalar Suriye halkının çıkarı için değildi. Bunun için Suriye eski Suriye. Orada kanun namına hiçbir şey yok. Suriye kanunsuz bir devlet, anayasanın olmadığı bir devlet. Kısacası sorunun kaynağı anayasa değil rejimin kendisidir. Daha önce de çalışmalar yapıldı, fakat herhangi birisinde neticeye ulaşılamadı. Şimdi çözüm için diyorlar ki seçimlerden önce tayin edilmiş görevlendirilmiş ve bütün yetkileri elinde tutan bir hükümet rejimin yerine gelsin ve o anayasa çalışmalarını başlatsın. Süreç içerisinde Rusya, rejim ile anlaşarak bir oyun başlattı. Ve dedi ki sorunların çözümü için çalışmalara anayasadan başlayalım. Fakat rejim bunun başarıya ulaşmaması için elinden geleni yapıyor. 3 senedir bu konuda gerekli görüşmeler yapılıyor herhangi bir netice alınamıyor. Rejim her defasında bu konuda tarafları başka tarafa çekerek görüşmeleri uzatıyor ve tarafları oyalıyor. Bu başlatılan anayasa çalışmaları içerisinde Kürtler de Araplar da yer alıyor ve temsil ediliyorlar. Bizler Irak ve Lübnan'da var olan fikir ayrılığına düşmek istemiyoruz. Çünkü orada var olan ve çizilen projeler maksadına ulaşmadı ve başarı sağlanmadı.

Yapılan anayasa çalışmasında bizler Suriyelilerin tamamının bütün haklarının koruma altına alınması istiyoruz. Tabii bu yapılırken herhangi bir ırk ayrımcılığı yapılmaması lazım. Şu Kürd şu Arap ve şu falandır gibisinden bir ayrıştırmaya gidilmemesi gerekli. Aynı şekilde herkesin siyasi hakkı da olması ve haklarının korunması lazım. Yani Kürt olsun Arap olsun devletin her kademesinde temsil edilebilmesi, yer alabilmesi bunun önünün açılması lazım ve engellenmemesi lazım. Şu an sürece baktığımız zaman görüyoruz ki İdlib Nusra'nın elinde Kürd bölgeleri PKK'nin elinde, kısacası Suriye paramparça olmuş ve halimiz içler acısı. Hiçbir şey değişmiş değil. Eskiden var olan zulüm devam ediyor. Daha birkaç gün önce Suriye Anayasa Komitesi Başkanı ve BM Suriye Özel Temsilcisi Geir O. Pedersen yaptığı bir açıklamada dedi ki 'Rusya ve rejim başlatılan çalışmaları engelliyor.' Geçenlerde Rusya yine rejimle görüşme gerçekleştirdi ve bu konu hakkında herhangi bir neticeye varılamadı. Bu görüşmelerden amaçları meseleyi uzatabildikleri kadar uzatmak. Şunun bilinmesi gerekir ki Rusya ve Suriye rejimi siyasi bir çözümü kabul etmiyorlar. Onlar göre çözüm askeri çözüm, var olan sorun askeri yol ile çözülebilir. Hatta bu yolla birçok yeri geri aldılar.

Bu süreçte PYD ve PKK onlarla birlikte hareket ediyor. Şu an Suriye'de İdlib ve Fırat Kalkanı, Barış Pınarı Harekâtı ve Zeytin Dalı operasyonlarıyla kontrol altına alınan bölgeler rejimin elinde değil; diğer bölgelerin hepsi Suriye rejiminin kontrolünde. Rejim bu yerleri de askeri seçenekler almaya çalışacak. Artık rejim anladı ki kendisine Suriye'de yer yok. Çünkü Suriye'de binlerce insan saldırılarda ve zindanlarda öldürüldüğü belli ve bunların sayısı bile belli değil. Bunca yapılanlara rağmen rejim Suriye'de nasıl kalabilsin ki, zaten kendisi de bunu biliyor. Bundan dolayı siyasi çözümü değil askeri seçeneği tercih ediyor. Eğer Suriye de çözüm askeri seçenekle sağlanırsa benim gibi binlerce kişi geri dönemeyecek durumda olur. Çünkü eğer geri dönersek hayatımız tehlikeye girer, daha önce de bizler bunu yaşadık. Rejim defalarca bizi öldürmeyi denedi. Bundan dolayı rejimden kaçan binlerce Suriyeli var ve her biri farklı ülkede. Bundan dolayı hiçbiri, rejim tehlikesinden ve tehdidinden dolayı geri dönemez. Anayasa çalışmaları ilk günde nasıl ise şimdi de aynı. Hiçbir ilerleme katedilmedi. Cenevre, Soçi ve Astana görüşmelerinde bir sonucun çıkması beklenildi fakat bunlardan da herhangi bir netice çıkmadı. Ben bir kez daha buradan ifade etmek istiyorum ki Rusya ve rejim için çözüm siyasi değil askeridir. Suriye'de var olan problem ve sorunların ana kaynağı anayasa değildir rejimin ta kendisidir. Bundan dolayı rejimin değişmesi lazım. Çünkü rejime güven olmaz. Örneğin; Dera da bir grup, rejim ile anlaşma için toplandı. Suriye rejimi bu gruptan binlerce kişiyi öldürdü. Bundan dolayı halkını kimyasal silahlarla öldüren rejime kimse güvenemez.

"Kürdlerin dış güçlere, yabancı güçlere güvenmemeleri lazım. Arap, Kürd, Fars ve Türklerin birbirlerine tahammül etmeleri ve birlikte yaşamayı öğrenmeleri lazım"

Soru: Kürdlerin dış güçler tarafından aldatılmaması için vermek istediğiniz bir mesaj var mı?

Redif Mustafa: Konuşmamın sonunda Kürdlerden önce çevredeki komşu milletlere seslenmek istiyorum. Bizler ya kardeşçe bir arada yaşar ya da ahmaklar gibi birbirimizi öldürmeye devam edeceğiz. Eğer bizler Arap, Türk, Fars ve Kürdler olarak kardeşçe yaşayabilseydik ve yaşamayı öğrenseydik dışarıdan hangi devlet, Avrupa'dan hangi devlet veya güç bize, bizim işimize ve sorunlarımıza müdahil olabilirdi ki? Hangi devlet bize karışabilirdi? Eğer biz sorunlarımızı kendi içimizde halletseydik kimse bize karışamazdı. Arap, Kürd, Fars ve Türklerin birbirlerine tahammül etmeleri lazım ve birlikte yaşamayı öğrenmeleri lazım. Birbirlerinin haklarını korumaları ve birbirlerinin haklarına sahip çıkmaları lazım. Bu yapılmadığı müddetçe sorunlar çözülmez.

Bölgede zayıf olan taraf her zaman Kürdlerdir. Bundan dolayı her zaman yabancı güçler Kürdler üzerinden amaçlarına ulaşmaya çalışıyorlar. Kardeşimin bilmesi lazım ki Kürdlerin dış güçlere, yabancı güçlere güvenmemeleri lazım. Çünkü tarihe baktığımızda bunun birçok örneği var. Mesela; Rusya Qazi Muhammed'e ihanet etti, aynı şekilde 2017'de düzenlenen Kürdistan bağımsızlık referandumunda, daha önce referandumu destekleyen bütün devletler bir anda desteğini çekti. Kürdistan bir günde 48 bin kilometre kare toprağını kaybetti ve bu süreçte Kürdistan yönetimine desteğini sunanlar seslerini çıkarmadılar ve Kerkük Kürdistan'dan koparıldı. Dış güçler her zaman kendi çıkar ve menfaatlerini gözetir ve buna göre hareket ederler. Bundan dolayı Kürdlerin dış güçler ve devletlere güvenmemesi lazım. Dış güçler aynı şekilde Arapları da 22 devlete ayırıp ve böldüler ve onları kendi çıkarları doğrultusunda kullanıyorlar. Şu an Amerika ve israil onları istediği şekilde kullanıyor. Şu an baktığımız zaman Dubai'nin İsrail ile nasıl bir ilişkisi var ki desteğini ona sunuyor. Dubai'nin ona sınırı bile yok. Fakat o, israil ve Amerika çıkarları doğrultusunda bölgede hareket ediyor. Örnek verecek olursak Sudan'ın israil ile herhangi bir sınırı ve ilişkisi yok. Fakat israile desteğini sunuyor. Sudan'ın haline bakacak olursak açlıktan kıvranan bir devlet ve dış olaylara müdahil olmayacak kadar güçsüz bir devlet. İşte dış güçler bu tür devletleri kendi çıkarları doğrultusunda kullanıyorlar. Gerekli şartları onlara imzalatarak istedikleri şekilde istedikleri yere yönlendirebiliyorlar. Kısacası şunu söyleyebiliriz: Arapların içinde bulunduğu durum Kürdlerin içinde bulunduğu durumdan daha iyi değildir. Mesela üzerinde oynanan oyunların ardından Mısır, Arap dünyasından soyutlandı ve şu an Mısır'ın hali içler acısı gerçekten. Şu an Mısır herhangi bir güce sahip değil ve israilin taraftarlığını yapıyor ve gerekli desteği ona veriyor.

"Coronavirus'ten dolayı büyük endişe ve korku hâkim"

Soru: Suriye Kürdistan'ında Coronavirus'un yayılımı ne durumda? Virüse yakalananların sayısı çok mu?

Redif Mustafa: Suriye Kürdistan'ında Coronavirus'ten dolayı büyük endişe ve korku hâkim. Kobani ve PKK'nin hâkim olduğu bölgelerde virüs bir hayli fazla yayılmış. Coronavirus'e yakalananlar ilaç olmadığından dolayı tedavi edilemiyorlar. Aynı şekilde rejimin hâkim olduğu bölgelerde de Coronavirus yayılmış durumda. Bundan bir müddet önce Suriye Kürdistan'ında Coronavirus vakaları çok az görülmekteydi. Fakat şu an çok fazla yayılmış, bundan dolayı endişeliyiz. Bize bu konuda yardım etmeleri için uluslararası güçlere ve BM'ye çağrıda bulunduk. Hazırlanan bir rapora göre bölgen halkının yüzde yetmişinin Coronavirus'e yakalanma ihtimali var. Kısacası durum içler acısı, bir yandan açlık diğer yandan bu salgın. Allah yardımcınız olsun. Hastane yok, birçoğu rejim tarafından bombalandı. Aynı şekilde rejimin hâkim olduğu bölgelerde dahi durum iyi değil. (İLKHA)