Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, komisyonda milletvekillerinin EBA'ya siber saldırı, depremden sonra hasarlı okullar, okullarda Kürtçe tercih ve ayrımcılık ifadeleri gibi konulardan gelen soruları yanıtladı.
Yatay geçişte usulsüzlük yapıldığına dair gelen bir soru üzerine komisyonda cevap veren Yüksek Öğrenim Kurumu (YÖK) Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç ise pandemi koşulları nedeniyle "Türkiye'deki üniversitelere yatay geçiş olanağı" tanınmasına ilişkin uygulamaya dayanılarak bazı yerlerde usulsüz yatay geçiş yapıldığını doğruladı.
"Bütün köy okulları açık kalacak"
Milletvekillerinin köy okullarının salgından sonra açık kalıp kalmayacağı yönündeki sorusunu yanıtlayan Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, köy okullarının hem tarihsel olarak işlevi hem de salgın döneminde önemli işlev üstlendiğine işaret ederek, bu okulların kalıcı olarak açılması için mevzuat çalışması yapıldığını bildirdi.
Bakan Selçuk, "Yeni eğitim öğretim yılında köy okullarının tamamının açılması, ilave olarak öğrenci sayısı yetersiz olduğu için açılamayan okulların tamamının açılması için salgın dönemine has olarak değil, salgından sonra da açık kalabilmesinin mevzuat altyapısı tamamlandı ve bununla ilgili de binlerce talep var ve hepsini sayın valilerimizin onayıyla hayata geçiriyoruz." dedi.
EBA'ya saldırı konusu
Komisyonda, MEB Eğitim Bilişim Ağı'nın (EBA) altyapı yetersizliği nedeniyle çöktüğü eleştirisini yönelten muhalefet milletvekillerine yanıt veren Seşçuk, EBA sisteminin uluslararası standartlarda içeriğe sahip olduğunu ve hangi öğrencinin hangi gün ve saatte sisteme girdiği, ne kadar kaldığının, öğretmen katılımının durumu dahil hemen her konuda anlık bilgi alabildiklerini ifade etti.
EBA'nın bir kez sadece 4 saatliğine "login" süresinin iki saniyeden 30 saniyeye çıktığı için çöktüğünün söylendiğini kaydeden Selçuk, bunun birinci nedeninin Hollanda ve Amerika merkezli siber saldırı, ikincisinin de dönem başında bütün öğrencilerin aniden sisteme girmesi olduğunu belirtti. Selçuk, sistemin öğrenci ve öğretmenlerin yüzde 79,4'ü tarafından kullanıldığını, bunun da 13 milyon öğrenciye denk geldiğinin altını çizdi.
İzmir'de hasarlı okullar
Bakan Selçuk, depremin vurduğu İzmir ve Bayraklı ilçesindeki okulların durumuna ilişkin de bilgi verdi. İzmir'de riskli 50 okulun yıkımının depremden önce, ağustos, eylül ve ekim aylarında tamamlandığını aktaran Selçuk, ildeki toplam 2 bin 600 okulun sıvalarında çatlak görüldüğü için öğrencilerin girişine izin verilmediğini söyledi. Selçuk, hafif sorunlu olan bu 139 okuldan tekinin bile Bayraklı'da olmadığına dikkat çekti.
Dayanıksız 18 bin okul meselesi
Türkiye genelinde 18 bin okulun depreme dayanıklı olmadığı yönünde bazı muhalefet partili milletvekillerinin eleştiriler yönelttiğini belirten Selçuk, bunun "abartılı bir rakam" olduğu görüşünü belirtti.
Selçuk, "Bu 18 bin okul meselesinin, 2000 yılından önceki rakam olduğunu ifade ediyor, yapılan binalar olduğunu söylüyor." dedi.
Dünya Bankası'ndan depremle ilgili okul projeleri için 300 milyon dolar kredi alındığını vurgulayan Selçuk, bunun tamamının okul binalarının yenilenmesi ve güçlendirilmesi için kullanılacağını ifade etti.
Bakan Selçuk, milletvekillerinin eleştiri ve soruları üzerine MEB yönetici atamalarında "liyakat" esaslı yönetici atamasının yapılabilmesi için mevzuat değişikliği yapılacağını bildirirken, salgın nedeniyle okul kantinlerinden kira alınmadığını, yeni eğitim öğretim yılında da yüzde 95'e varan kira indirimi uygulanacağını söyledi.
Kürtçe tercihi
Kürtçe seçmeli ders tercihi konusuna da değinen Selçuk, başvuruda bulunan öğrenci sayısına ilişkin de bilgi verdi. Selçuk, "5'inci sınıfta 8 bin 353, 6'ncı sınıfta 5 bin 996, 7'nci sınıfta 4 bin küsur, 8'de 2 bin 169, toplamda 20 bin 634 öğrenci bu dersi seçmiş. Zazaca'da da benzer rakamlar var orada da bir seçmeli ders söz konusu." bilgisini paylaştı.
Okul kitaplarındaki ayrımcılıkla ilgili içeriklerin çıkarılması için geniş katılımlı çalıştaylar yapıldığını ve ayıklandığını belirten Selçuk, Uluslararası düzeyde de bu konuda ortak çalışma yürütüldüğünü bildirdi.
Yatay geçişte usulsüzlük
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk'un ardından YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç da milletvekillerinin sorularını yanıtladı.
Komisyonda HDP Batman Milletvekili Necdet İpekyüz, "Türkiye'de üniversite sınavlarında 700 bin, 800 bininci olup yurt dışında tıp fakültesi, diş hekimliği gibi bölümlere kayıt yaptıranların pandemi gerekçesiyle Türkiye'de özel okullara kayıt yaptırdığını" söylemesi üzerine iddiayı doğrulayan Saraç, "700-800 bininci" ifadesinin iyimser bir rakam olduğunu belirterek daha alt sıralarda olup da yurt dışından yatay geçiş yapan öğrenciler olduğu, ancak mahkeme kararlarının "kazanılmış hak" kararları nedeniyle bir şey yapamadıklarını anlattı.
Prof. Dr. Saraç, "O nasıl kaynaklandı? Pandemi döneminde yurt dışında okuyan öğrencilerimiz ilk binde ise onların doğrudan geçişiyle ilgili bir karar almıştık. Bütün bu düzenlemeler, kanunlar ve mevzuatlar zaten dürüstlük esasında yapılır. Fakat fark ettik ki çok hızlı bir şekilde oraya kayıt yaptırıp yatay geçişle tekrar Türkiye'ye dönme yoluna giriyorlar. Dolayısıyla üniversitelere verdiğimiz o yetkide bir kısıtlamaya yeniden gitme durumumuz söz konusu oldu, uyarı yazdık ettik ama üniversitelerin yürüttüğü bir işlem. Gelenlere ne yapacaksınız? Gelenlerle ilgili, mevzuata aykırı olanların kaydının silinmesi ile ilgili üniversitelere yazdık ama şöyle bir şey oluyor: Kayıt olduktan sonra idare mahkemeleri 'O bir müktesep haktır' diyor. Maalesef böyle de bir durum var." ifadelerini kullandı.
Görevlerine iade edilen KHK'lıların durumu
KHK ile görevlerine iade edilen öğretim üyelerinin neden üniversitelere dönemediği yönündeki yöneltilen bir soruya ise Yekta Saraç, Olağanüstü Hal Komisyonu (OHAL) Kurulması hakkındaki yasa hükümlerine göre haklarında iade kararı verilenlerin kendi üniversiteleri ve Ankara, İstanbul, İzmir dışındaki yerlerde görevlendirilebileceğinin öngörüldüğünü, OHAL dönemindeki atamaların hiçbir yerinde YÖK'ün olmadığını söyledi.
Saraç, sözlerini şöyle sürdürdü:
Çünkü bizim bu süreçte hiçbir yerde dahlimiz yok idi. Gerekçelerini de yazdık, ettik fakat Meclisimiz (TBMM) böyle uygun gördü, bunların dağıtımı hususunu da YÖK'e verdi. Biz ne yaptık? En azından şunu yapalım dedik: Madem devlet bunlara mühür vurmuş, 'suçsuz' demiş, biz bu hususları devletten daha iyi bilen bir kurumsal yapı değiliz. Dedik ki, ama bir taraftan da böyle bir kanun çıkarılmış ve bunun dağıtımı da bize verilmiş, bunlardan üçer tercih isteyelim, üç tercihlerinden çoğunlukla, yüzde 80 birinci sırada, bu tabii Ankara, İstanbul, İzmir dışında birinci sırada, yani biz resen verme şeklinde değil, onların tercihlerini de dikkate alalım.
Üniversitelerde sık sık sistemin değişikliği konusu
Üniversitelerde sık sık sistemin değiştiği eleştirilerine katılmadığını ifade eden Saraç, 1981'den bu yana geçen 40 yıllık sürede 6 kez sistem değişikliği yaşandığını ve bunun çok yüksek bir oran olmadığını savundu.
Yekta Saraç, YÖK'ün üniversite özerkliğini yok ettiği eleştirilerine de karşı çıkarak, "Bilakis, bizim son üç, dört yıldan beri en fazla eleştirildiğimiz husus 'Niye üniversitelere bu yetkiyi verdiniz?' Bu salonda bize yönelttiğiniz eleştirilerin önemli bir kısmı da üniversitelerin yetkisi dahilinde olan işlemler dolayısıyla, üniversitelere niye yetki verildiği meselesi gündemde. Dolayısıyla YÖK artık son beş yıldan beri yükseköğretim politikaları yapan bir kurum" görüşünü dile getirdi. (İLKHA)