Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, ``Tüm din görevlileri, camiye, Kur`an kursuna gitmeden önce arazide karşılaşabilecekleri her türlü soruna dair uygulamalı bir eğitimden geçecek`` dedi.

Bozdağ, AK Parti İl Başkanı Ahmet Sorgun`u makamında ziyaretinde, gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.

Bir gazetecinin, Diyanet Akademisi kurulmasına yönelik çalışmalarla ilgili sorusu üzerine, şu anda Türkiye`de imam hatip, müezzin, Kur`an kursu öğretmeninin ataması yapılması halinde herhangi bir hizmet öncesi eğitime tabi tutulmadan göreve başladığını söyledi.

Bu durumun uygulamada ciddi sorunlar doğurduğunu vurgulayan Bozdağ, ``Bu nedenle yeni bir adım atma kararı aldık. Diyanet Akademisi kurulacak. Şu anda Türkiye`de bulunan Dini Yüksek İhtisas Merkezleri ile Diyanet Eğitim Merkezleri bu akademinin bünyesinde toplanacak`` diye konuştu.

Böylece atamaların doğrudan yapılamayacağını ifade eden Bozdağ, şöyle devam etti:
``Atamalar, `aday` olarak yapılacak. Yani imam hatip adayı, müezzin adayı, vaiz adayı, müftü adayı olarak yapılacak. Başarılı olanlar imam hatip, Kur`an kursu öğretmeni, müftü ya da vaiz olarak atanacak. İmam Hatip Lisesi mezunları için asgari 1 yıl, İlahiyat fakültesi mezunları için asgari 6 aylık, imam hatip, müezzin ve Kur`an kursu öğretmenlerine hizmet öncesi eğitim öngörülüyor. Tabii müftü ve vaizler için şu anda devam eden bir sistem var. Bu sistem devam edecek, ancak bu sistemi hizmet öncesine alıyoruz. Böylelikle görev yapan tüm din görevlileri, camiye, Kur`an kursuna gitmeden önce arazide karşılaşabilecekleri her türlü soruna dair uygulamalı bir eğitimden geçecek. Böylelikle hizmetin daha etkin, daha verimli, yararlı bir şekilde sürdürülmesi temin edilmiş olacak.``

-Kamuda başörtüsü serbestisi-

Bir gazetecinin, ``Kamuda başörtüsü serbestisi ile ilgili başlatılan kampanyalar var. 15 Mart`tan sonra artık serbest olmasını istiyorlar. Bunun hakkında neler söylersiniz?`` sorusunu cevaplayan Bozdağ, bir hukuk devleti olan Türkiye`de insanların eşit olduğunu belirtti.

Eşitliğe her alanda uygun davranmanın esas olduğunu, ancak maalesef Türkiye`nin yaşadığı sıkıntılar nedeniyle, geçmişte, eşitsizliği eşitlik yerine ikame eden pek çok uygulamalar yaşandığını anlatan Bozdağ, şunları kaydetti:

``İşte üniversiteye giriş sisteminden tutun da başka alanlara varıncaya kadar pek çok haksızlık ve eşitsizlik yaşandı. Bunlar zaman içinde aşıldı. Şu anda Türkiye`de insanlarımızın kıyafetini düzenleyen bir kanun hükmü, benim bildiğim kadarıyla yok. Yani `şu kıyafeti giymek zorundadır` şeklinde bir kanuni düzenleme yok. Ama yönetmeliklerle bir takım idari düzenlemeler yapılmış durumda. Şu anda bu konuda bir yönetmelik olduğunu biliyorum. Ama tabii eşitlik ilkesine aykırı bir uygulama. Zaman içerisinde her alanda olduğu gibi bu alanda da eşitliğin gereği hayata geçecektir.``