Fransız sömürge imparatorluğu, 19. ve 20. yüzyılda Britanya İmparatorluğu’nun ardından dünyanın ikinci büyük sömürge imparatorluğudur.

Fransız sömürge imparatorluğunun yüzölçümü, anavatan ile birlikte 1900 ile 1939 yılları arasında 13 milyon 500 bin kilometre kareye ulaşmıştır. Bu, dünyadaki karaların toplam yüzölçümünün yüzde 10'dur.

Fransız

Fransız; Fransa’da yaşayan, Fransa’nın vatandaşlığına sahip veya bir Cermen kavmi olan Frank (veya Frenk) kökenli anlamına gelir. “Francia” sözcüğünün kökü de bu kelimeden gelmektedir, Frenklerin yurdu ve yaşadıkları bölge anlamına gelir.

Tarih boyunca Franklar, Roma kültürünün etkisinde kalarak Galya’daki yerli halklar (Kelt ve Latin kökenli topluluklar) ile karışmış ve bugünkü Fransızların ataları olmuşlardır.

Tarih boyunca Fransa sömürgeleri

Amerika

Amerika’daki Fransız sömürgelerinin en önemlisi şüphesiz Kanada’dır. Kanada’ya ilk ayak basan Fransızlardan sonra Kanada’ya İngilizler çıkmış ve işgal etmişlerdir.

Kanada 1756-1763 yılları arasında cereyan eden Yedi Yıl savaşları sonunda Fransa’dan İngiltere’ye geçmiştir. Ancak bölgeye getirilen Fransızların dillerini unutmamaları sonucu bugünkü Kanada iki dilli kalmıştır.

Bunun dışında Karayip Denizi kıyılarında da Fransa'nın sömürgeleri vardı. Haiti ve Fransız Guyanası da Fransız sömürgesidir. Bugün Fransa’ya hâlâ bağlı olan Guadeloupe ve Martinik vardır.

Afrika

Fransa’nın Afrika’da hakimiyet kurduğu bölgelerden biri Batı Afrika’ydı. Ana amaç, bölgedeki zencileri birbirinden ayırmaktı. Bu yolla birçok zenci kabilesi birbiriyle konuşamayacak duruma getirildi.

Ayrıca misyonerler aracılığıyla Hristiyanlık kabul ettirilmeye çalışıldı. Bugün Batı Afrika’daki birçok devletin resmi dili Fransızcadır.

Doğu Afrika’daki tek sömürge ise Cibuti’dir. Bu devletin resmi dillerinden biri Fransızca, öbürü Arapçadır.

Mağrip bölgesindeki Cezayir, Fas ve Tunus’ta hâlâ Fransızcanın önemi devam etmektedir. Cezayir’de Fransızca gazeteler çıkmaktadır.

Hint Okyanusu

Fransa, Hint Okyanusu’nda Madagaskar adası ve Komorlar denen adaları da sömürgeleştirmiştir. Bugün hâlâ bir Komor adası Fransa sömürgesidir.

Ortadoğu

Fransa, Ortadoğu’da Osmanlı İmparatorluğu’ndan koparılan Suriye ve Lübnan'ı sömürgesi altına almıştır.

Fransa daha sonra Gaziantep, Kahramanmaraş, Şanlıurfa, Hatay, Adana (hatta Sevr Anlaşmasıyla Tokat, Malatya, Sivas) gibi Türkiye şehirlerine kadar geldi ise de geriye püskürtülmüştür.

Bir süre Hatay’ı elinde tutan Fransa, Hatay'ın bağımsız olmasına göz yumdu. Daha sonra Hatay Türkiye’ye katılarak Fransız sömürgesinden kurtuldu.

Suriye ve Lübnan ise bir süre daha sömürge durumunda kaldıysalar da daha sonra bağımsızlıklarını kazanmışlardır.

Uzakdoğu

Uzakdoğu Fransız sömürgeleri içinde Fransız Çinhindi ve Vietnam vardır. Fransız Çinhindi ya da Fransız Hindiçini, Fransız Sömürge İmparatorluğu’nun Güneydoğu Asya’daki bir parçasıydı.

Kamboçya ve Tonkin (Kuzey), Annam (Merkezi) ve Koşinşin (Güney) bölgelerinden ibaret olarak 1887’de kuruldu.

Laos 1893’te ve Kouag-Tchêou-Wan 1900’de eklendi. Başkent 1902 yılında Saigon’dan Hanoi’ye taşındı. 2. Dünya Savaşı sırasında Japon işgalinde olan bölge Vichy Fransası tarafından yönetilmekteydi.

Sömürgecilik ve Emperyalizm

Sömürgecilik, kolonicilik, kolonyalizm ya da müstemlekecilik; genellikle bir devletin başka ulusları, devletleri, toplulukları, siyasal ve ekonomik egemenliği altına alarak yayılması veya yayılmayı istemesidir.

Sömürgeciler genellikle sömürdükleri bölgelerin kaynaklarına, iş gücüne, pazarlarına el koyar ve aynı zamanda sömürgeleri altındaki halkın sosyo-kültürel, dinî değerlerine baskı uygularlar.

Sömürgecilik ile emperyalizm kimi zaman birbirleri yerine kullanılan terimler olmakla birlikte emperyalizm, şeklî olduğu kadar şeklî olmayan alanlarda da kontrolün hâkim gücün elinde bulunduğu durumlarda kullanılmaktadır.

Sömürgecilik terimi aynı zamanda sömürgecilik sistemini meşrulaştırmak veya yaymak için kullanılan bir dizi inanca da işaret etmektedir, zira sömürgeciler kendilerinin sömürdükleri insanlardan daha üstün olduklarına inanırlar.

Sömürgeciler, sömürdükleri insanları gelişmemiş toplumlardan seçerler. Dünya, sömürgecileri, gelişmemiş toplumları refaha kavuşturmak ve gelişmelerinde katkıda bulunmak amacıyla baskı altında tuttukları şeklinde algılar veya algılanması sağlanır. Bir bakıma iyimserlik havası estirilir.

Sözde bilimsel teorilerle de desteklenmeye çalışılan bu tip inançlar, daha çok 19. yüzyılda Avrupa’da yayılmış ve Avrupalıların tüm dünyada sömürgeci güç olarak yayılmasının da sözde meşru dayanağı olmuştur.

Avrupa sömürgeciliği, kabaca iki büyük dalgaya ayrılabilir. İlki, keşiflerle başlamış; ikincisi de 19. yüzyılın ikinci yarısında başlayan dönemidir.

İslâmiyet, Fransa tarihinde önemli bir yer tutmaktadır

İslâm, hiç kuşkusuz Fransa tarihinde önemli bir yer tutmaktadır. Sekizinci yüzyılın ilk yarısından itibaren bu ülkede İslâm’ın varlığı söz konusudur.

711 yılında Cebelitarık Boğazı’nı geçen İslâm orduları, kısa sürede İspanya’yı fethedip Pirene sıradağlarını aşarak Fransa topraklarına girdiler. Pirene sıradağları ile Rhône vadisi arası yaklaşık 50 yıl boyunca İslâm medeniyetinin bir parçası oldu.

Bu ülkeyi İslâm Dininin hâkimiyeti altına almak isteyen orduların kuzeye doğru ilerleyişleri 732 yılında Poitiers’de durduruldu. Buna rağmen Müslümanlar Fransa’nın güneyinde bir müddet daha fetihlere devam ettiler.

Her ne kadar iki farklı dünya arasında savaşlar yapılıyor olsa da tarafların birbirleriyle karşılıklı ilişkileri kesilmedi. Hatta bu ilişkilerin Şarlman (Frank ve Lombard kralıdır. Karolenj Devleti'ni imparatorluk statüsüne yükselten hükümdardır) zamanında sıklaştığına şahit olundu.

Şarlman bir yandan Endülüs’e karşı mücadelesini sürdürürken diğer yandan o devrin en büyük devleti Abbasîler ile yakınlaşmaya çalıştı ve Hârûn Reşîd ile elçi teatisinde bulundu. Bu süreçte Hârûn Reşîd’in gönderdiği değerli hediyeler özellikle saat ve fil, Fransızların hafızasında "Müslüman Şark" hakkında önemli bir etki bıraktı.

Dolayısıyla söz konusu bu dönemde İslâm, Fransa ve Akdeniz havzasında etkin rol oynadı ve aynı zamanda bölgeye büyük bir dinamizm getirdi.

Batı Avrupa ülkelerinden Fransa, tarihî devirlerde önceleri Galya-Roma hâkimiyetinde kalmış, milâttan sonra ikinci yüzyıldan itibaren Hristiyanlığın Avrupa kıtasındaki en önemli yayılma alanlarından birini teşkil etmiştir.

Beşinci yüzyılın ortalarında Attila kumandasındaki Hun ordusunun akınlarına maruz kaldıktan sonra yüzyılın sonlarına doğru Franklar’ın hâkimiyetine girmiş ve ülkede sırasıyla Merovenj, Karolenj, Capet ve Valois hanedanları yönetiminde kalmıştır.

İslâm orduları tarih sahnesine çıkmış ve ilerleme kaydetmişti

Bilindiği üzere batıda beşinci yüzyılın sonunda, Akdeniz havzasında Vandal ve Ostrogot krallıkları, Bizans İmparatoru Justinianus’un saldırılarıyla yıkılmıştı.

629 yılında Vizigotlar, İspanya yarımadasındaki son Bizans topraklarını ele geçirmişlerdi. Lombardlar, İtalya krallığını hedef almışlardı. Bu dönemde Franklara ise hiç dokunulmamıştı.

Bizans ise tüm tehlikelere rağmen, Frankların yardımına muhtaçtı. Herakleios'un Persler karşısında zafer kazandığı bir dönemde İslâm orduları tarih sahnesine çıkmış ve ilerleme kaydetmişti. Bizans, İslâm’ın ilerleyişi karşısında geri çekilmek zorunda kalmıştı.

Müslümanlar Suriye, Mısır ve Kuzey Afrika’yı ele geçirmişti. 711’de Cebelitarık Boğazı’nı geçen Tarık b. Ziyad, Vizigotları bozguna uğratarak İslâm bayrağını İspanya’da dalgalandırmıştı.

Müslümanların Fransa’ya girişlerinin sebebi, bu ülkeyi istila etmek değil, İslâmiyet’i burada ve Avrupa kıtasında yaymaktı. 726’da Anbese’nin ölümünden sonra fetih hareketleri duraklamış ve Endülüs’te bazı iç problemler ortaya çıkmıştı.

Nitekim Müslümanlar, Hazreti Peygamber’in (sallallahu aleyhi ve sellem) vefatından sonra, kısa sürede Sâsânî İmparatorluğuna son vermiş, Bizans İmparatorluğunun topraklarının büyük bir kısmına hâkim olmuşlardı.

Şam’dan Fas’a, oradan İspanya’ya geçen İslâm orduları Fransa’nın kalbine ulaşmışlardı. 756 yılında, Bağdat’taki Abbasi halifesine tabi olmayı reddeden Endülüs Emevîleri’nin Kurtuba’da kurulması Franklar için büyük bir fırsattı.

Her iki İslâm devleti de Frankları kendi tarafına çekebilmek için tavizler veriyorlardı. Şarlman ise bu fırsatı değerlendirmek üzere her türlü diplomatik ve askerî faaliyette bulunmaktan kaçınmayacaktır.

Fransa Cumhurbaşkanı Macron İslam'a savaş açtı

İslam karşıtı açıklamaları ve ülkesindeki tüm İslami kurumlara adeta savaş açmasıyla büyük tepki toplayan Macron, bir skandala daha imza attı.

Fransız Charlie Hebdo dergisi tarafından yayınlanan ve Peygamberimiz Hazreti Muhammed’i (Sallallahu Aleyhi Vesellem) sözde karikatürize eden görseller, 23 Ekim gecesi Montpellier ve Toulouse şehirlerinde devlet kurumlarına ait binalara yansıtıldı.

Charlie Hebdo’nun Hazreti Muhammed’in (Sallallahu Aleyhi Vesellem) sözde karikatürünü yayınlama kararı, büyük tepki çekerken Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, söz konusu kararı küstahça savunan bir açıklama yapmış ve bu durumun “özgürlük” olduğunu iddia etmişti.

Türkiye’den Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan, HÜDA PAR, Saadet Partisi gibi siyasi partiler başta olmak üzere Diyanet İşleri Bakanlığı ve vatandaşlar Fransa’nın İslam’a savaş açan ve provokasyon içeren sözde “karikatür” küstahlığına tepki göstermiş ve tepkiler her geçen gün artarak devam ediyor. (İLKHA)