HÜDA PAR Genel Başkanı İshak Sağlam'ın bu haftaki dış günde değerlendirmesinde Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un İslam karşıtı sözleri, İnsan Hakları İzleme Örgütünün (HRW) Arakan Raporu ile Birleşmiş Milletler’in (BM) 39 ülke adına Çin’e Müslümanlara yönelik  insan hakkı ihlallerini durdurması çağrısı vardı.

Macron’un İslam dinine yönelik ırkçı ifadelerinin Fransa rejiminin İslam’a ve Müslümanlara yönelik bakış açısının somut delili niteliğinde olduğunu ifade eden Sağlam, İslam karşıtı ifadelerin ülkedeki ırkçı grupları cesaretlendirerek Müslümanlara yönelik şiddet ve hakaret eylemlerinin fitilini ateşlediğini belirtti.

İnsan Hakları İzleme Örgütünün Arakan Raporunu değerlendiren Sağlam, Arakan’da uluslararası hukukun ayaklar altına alındığına dikkat çekti.

Birleşmiş Milletler’in 39 ülke adına Çin’e Müslümanlara yönelik insan hakkı ihlallerini durdurması çağrısının yetersiz olduğuna vurgu yapan Sağlam, Çin’ karşı caydırıcı müeyyidelere başvurulması gerektiğinin altını çizdi.

Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un İslam dinine yönelik ırkçı ifadelerine tepki gösteren Sağlam, "Fransa Cumhurbaşkanı Macron, İslam dininin dünyanın her yerinde krizde olan bir din olduğunu söyleyerek, sözüm ona ‘İslami radikalizm’ ile mücadele çağrısı yaptı. Daha önce öğrenci ve velilere yönelik okul gezilerinde dahi başörtüsü yasağı getiren Fransa’da İslam’a ve Müslümanlara yönelik hakaret ve aşağılayıcı ifadeler fikir özgürlüğü olarak kabul görmektedir. Son olarak Macron’un İslam dinine yönelik ırkçı ifadeleri, Fransa rejiminin İslam’a ve Müslümanlara yönelik bakış açısının somut delilidir. İslam karşıtı bu ifadeler ülkedeki ırkçı grupları da cesaretlendirerek Müslümanlara yönelik şiddet ve hakaret eylemlerinin fitilini ateşlemiştir. Aynı zamanda ülkede radikalizm ile mücadele adı altında 'Fransız İslamı' oluşturmaya yönelik yasal düzenlemeler yapılmaya çalışılmaktadır." dedi.

Müslümanların ibadet ve inanç özgürlüğünü kısıtlayan ve ırkçılığı körükleyen İslam karşıtı adımları şiddetle kınadıklarını belirten Sağlam, "Avrupa ülkelerinde aşırı sağın şiddet eylemlerine maruz kalan, kamusal alanda inanç simgeleri yasaklanan Müslümanlar, İslam dünyasından yeterli desteği görmemektedir. Bu tepkisizlik, devletlerin ve ırkçı grupların Müslümanlara yönelik baskısını daha da arttıracaktır. Nitekim Almanya’da 2,5 ayda 188 ‘İslam düşmanlığı’ suçu kayda geçmiştir. İslam dünyasını, bu saldırılara ve Müslümanların özgürlüğünü kısıtlayan ırkçı rejimlere karşı en üst perdeden tepki göstermeye davet ediyoruz. İslam ülkeleri başta Fransa olmak üzere İslam düşmanı rejimlere karşı caydırıcı yaptırımları devreye sokmalıdır." ifadelerini kullandı.

Arakan’da Myanmar yönetiminin Müslümanlara muamelesinin sistematik bir zulme dönüştüğünün İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün raporuyla belgelendiğini dile getiren Sağlam, BM ve diğer uluslararası kuruluşların Arakan’daki zulme daha fazla sessiz kalmaması çağrısında bulundu.

"Kamplardaki eğitim ve istihdam olanaklarının eksikliği sistematik hasara yol açmaktadır"

Arakanlı Müslümanların en kısa sürede yasal güvence ve uluslararası koruma ile kendi yurtlarına dönmeleri sağlanması gerektiğine dikkat çeken Sağlam, "İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW), Myanmar'da yerlerinden edilmiş 130 bin Arakanlı Müslümanın zorla tutulduğu 24 kampta yaşam koşullarına ve insan hakları ihlallerine dikkat çeken 169 sayfalık bir rapor yayımladı. Bu rapora göre kamplarda yaşayanlar kontrol noktaları ve dikenli tellerle örülü mekânlarda, seyahat özgürlükleri ellerinden alınmış, özel uygulama ve politikalarla yaşamaya mahkûmdurlar.  Geçim kaynakları, eğitim, sağlık hizmetleri ile yiyecek ve barınma imkânlarına sınırlamalar konulmuştur. Dışarıdan gelebilecek insani yardımlara da ciddi kısıtlamalar getirilmiştir. Bu nedenle de kampta zorla tutulanlar yetersiz beslenme, temiz suya ulaşamamaktan kaynaklı hastalıklar, çocuk ve anne ölümleriyle karşı karşıyadır. Kamplardaki eğitim ve istihdam olanaklarının eksikliği sistematik hasara yol açmaktadır. Kamplarda yaşayan 65 bin çocuğun eğitim hakkından mahrum bırakılması temel insan haklarının ihlalidir." diye belirtti.

Sağlam, "Irkçı Myanmar yönetiminin Arakanlı Müslümanlara muamelesinin insan hakları ve insanlık onuruyla bağdaşmayacak şekilde sistematik bir zulmüne dönüştüğü mezkûr raporla bir kez daha belgelenmiştir. Uluslararası hukuk ayaklar altına alınmaktadır. BM ve diğer uluslararası kuruluşlar bu zulme daha fazla sessiz kalmamalıdır. Kamp koşullarının iyileştirilmesiyle birlikte en kısa sürede Arakanlı Müslümanların yasal güvence ve uluslararası koruma ile kendi yurtlarına dönmeleri sağlanmalıdır." diye konuştu.

Birleşmiş Milletler’in 39 ülke adına Çin’e Müslümanlara yönelik insan hakkı ihlallerini durdurması çağrısını da değerlendiren Sağlam, çağrının yetersiz olduğunu, Çin’ karşı caydırıcı müeyyidelere başvurulması gerektiğine vurgu yaptı.

"Doğu Türkistan’da Müslümanların inancına yönelik baskı ve zulümler sona erinceye kadar BM ve uluslararası kurumlar fiili adımlar atmaya devam etmelidir"

Yapılan çağrıya imza atan ülkelerin arasında Bosna Hersek ve Arnavutluk dışında başka İslam ülkesinin olmamasının ümmet adına trajik bir durum olduğuna dikkat çeken Sağlam, sözlerine şöyle devam etti:

"Birleşmiş Milletler, 39 ülke adına Çin’e bir çağrıda bulundu. BM’nin bu çağrısında;  Sincan Uygur Özerk Bölgesi'ndeki insan hakları ihlalleri ve yaşanan gelişmelerden derin endişe duyulduğu, insanların mecburi siyasi eğitim kamplarına alındıkları ve bir milyondan fazla kişiye keyfi gözaltı haberlerinin son derece endişe verici olduğu ifade edildi. Yanı sıra, Uygur kültür, inanç, ifade ve hareket özgürlüğü üzerinde ciddi kısıtlamaların olduğu, çalıştırma ve kısırlaştırma dahil zorla doğum kontrolü yöntemlerinin uygulandığı iddiaları ortadadır, denildi. Çin'e BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri ve bağımsız gözlemcilerin Sincan Uygur Özerk Bölgesi'ne derhal ve engelsiz ziyaretine izin vermesi çağrısı yapıldı. Bu, insani ve olması gereken bir çağrıdır, ancak yeterli değildir. Mutlaka caydırıcı müeyyidelere de başvurulmalıdır. Bu çağrıya imza atan ülkeler arasında Bosna Hersek ve Arnavutluk dışında, Türkiye dâhil başka İslam ülkesinin olmaması, ümmet adına çok acı ve trajik bir durumdur. Bu çağrı sözde kalmamalı, Doğu Türkistan’da Müslümanların inancına yönelik baskı ve zulümler sona erinceye kadar BM ve uluslararası kurumlar fiili adımlar atmaya devam etmelidir." (İLKHA)