DIŞ HABERLER SERVİSİ

HÜDA PAR’ın ikincisini gerçekleştirdiği Uluslararası Selahaddin-i Eyyubi Sempozyumunda ümmet, Kudüs için tek yürek oldu. Programa Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yazılı mesaj ile katılırken, HÜDA PAR Genel Başkanı İshak Sağlam, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Gelecek Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu, Dünya Müslüman Alimler Birliği Genel Sekreteri Dr. Ali Karadaği ve Hamas yetkililerinden Musa Ebu Mezruk olmak üzere çok sayıda önemli isim katıldı.

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN: İSRAİL İŞGALİNİ MEŞRULAŞTIRAN HER GİRİŞİM, SELAHADDİN-İ EYYUBİ’NİN EMANETİNE İHANETTİR

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, sempozyuma gönderdiği mesajda Selahaddin Eyyubi’nin, “Allah’ın evi esaret altındayken, Selahaddin nasıl kendi evinde yatar” sözünü hatırlatarak, kendisinin Kudüs aşığı büyük bir komutan olduğunu belirtti. İstiklal Marşı Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un, Eyyubi hakkında, “Şark’ın en sevgili sultanı” dediğini hatırlatan Erdoğan, “Selahaddin Eyyubi sadece Müslümanların kalbinde değil; adaleti, cesareti, merhameti ve kahramanlığı ile rakiplerinin nazarında da daima farklı bir yere sahip olmuştur. Selahaddin Eyyubi’nin bize en büyük emaneti Haçlı işgalinden kurtararak yeniden hürriyetine kavuşturduğu ikinci kıblemiz Kudüs’tür. Kudüs’ü tekrar ayağa kaldıran, tüm inanç mensupları için tekrar bir eman yurdu haline getiren de bizim ecdadımızdır.” İfadelerini kullandı.

Kudüs’e sahip çıkmanın her Müslümanın görevi oluğuna dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İsrail işgalini meşrulaştıran, İsrail’in Kudüs’ü ve Filistin topraklarını ilhak planlarına onay veren, Filistinli kardeşlerimizin meşru haklarını yok sayan her girişim, Selahaddin-i Eyyubi’nin emanetine ihanettir.” Dedi.

İSHAK SAĞLAM: SELAHADDİN, KUDÜS’ÜN İKİNCİ FATİHİDİR

HÜDA PAR Genel Başkanı İshak Sağlam yaptığı konuşmada, bu yıl ikincisi düzenlenen Uluslararası Selahaddin-i Eyyübi Sempozyumunun, Kovid-19 salgını sebebiyle telekonferans şeklinde yapıldığını ve üçüncüsünün gelecek yıl ilk sempozyumda olduğu gibi Diyarbakır’da düzenleneceğini belirtti.

Selahaddin Eyyubi’nin dünya tarihine damgasını vurmuş bir alim, bir komutan ve bir devlet adamı olduğunu ve 88 yıl süren işgalden sonra Kudüs’ün ikinci fatihi olduğunu hatırlatan Sağlam, Kudüs’ün, inananlar için bir inanç meselesi olduğunu kaydetti.

‘TARİHİMİZİ İYİ OKURSAK SIKINTILARA ÇÖZÜM GELİŞTİREBİLİRİZ’

Siyonistlerin, İslam dünyasından yeni bir Selahaddin çıkmaması için çalışmalar yapan birçok Selahaddin enstitüsü kurduğunu ancak İslam dünyasında Selahaddin ile ilgili sınırlı sayıda tez yazıldığını söyleyen Sağlam, “Hâlbuki tarih, geçmişi anlama ve ibret almak için olduğu kadar geleceğin inşası için de yol belirlemeye yarar. Tarihimizi iyi okur, analiz eder ve olayları gereğince okuyabilirsek sorun ve sıkıntılara çözüm geliştirme imkânını elde etmiş oluruz.” Diye konuştu.

“Selahaddin’in yaşadığı çağda İslam dünyasının içinde bulunduğu siyasi, sosyal ve ekonomik durum Ümmetin içinde bulunduğu bugünkü halden daha iyi değildi” diyen Sağlam, fetih için ilk şartın inanmak olduğunu belirtti.

“ÜMMET İÇİN NORMAL, İŞGALİN TAMAMEN BİTMESİDİR”

Yüz yılı aşkın bir süredir Kudüs’ün işgal altında olduğuna değinen Sağlam, ümmetin Kudüs için şehit verdiğini, canlarını ve mallarını feda ettiğini kaydetti. İşgal devam ettikçe direnişin de devam edeceğinin altını çizen Sağlam, “Ümmet için normal, işgalin tamamen bitmesidir.” İfadesini kullandı.

İnanç ve azmin oluşması için temel şartlardan birinin, Ümmet içindeki ihtilafları bir kenara bırakarak vahdeti sağlaması veya en azından Müslümanların birbirleriyle uğraşmaktan vazgeçmesi olduğunu belirten HÜDA PAR Genel Başkanı, Selahaddin’e atfedilen “Dostlarıyla uğraşanlar, düşmanlarıyla savaşamazlar.” Sözünün bu konuyu özetlediğini aktardı.

“BEYTÜL MAKDİS ÜMMETİN ORTAK PAYDASIDIR”

İshak Sağlam sözlerini şöyle sürdürdü: “İslam Alemi iki asırdan beri birbiriyle uğraşıyor. Birleşip güçlenmek yerine parçalanıp zayıflamaya gidiyor. Dost olması gereken kardeşleriyle suni ihtilaf üzerinden savaşıyor, düşmanlarıyla dostluk anlaşmaları yapmaya yelteniyorlar. Bugün oluşan bu tablo bize bir şeyi daha gösteriyor: Beytü’l Makdis Ümmetin ortak paydasıdır. Mesele Kudüs olunca Ümmet aralarındaki farklılıkları bir kenara bırakabiliyor. Aralarındaki sorun ne kadar büyük olursa olsun Kudüs’ün özgürleştirilmesi karşısında teferruata dönüşüyor. Selahaddin’in 833 yıl önce başardığı şekliyle tüm farklılık ve ihtilafları bir kenara bırakıp aynı sancağın altında, bir araya gelmenin yollarını bulmalıyız.”

‘KUDÜS’ÜN ÖZGÜRLEŞTİRİLMESİ GÜNDEMDEN DÜŞMEMELİDİR’

İslam coğrafyasının her tarafında bu tür sempozyumların düzenlenmesi ve Kudüs’ün özgürleştirilmesinin asla gündemden düşmemesi gerektiğini belirten Sağlam, “Bugün bu sempozyumumuza iştirak eden alimlerimizin, siyasetçi ve akademisyenlerimizin her birinden, kurmayı düşündüğümüz Selahaddin Enstitüsüne katkılarını bekliyoruz.” Sözleriyle konuşmasını tamamladı.

MUSA EBU MERZUK: SORUNU ÇÖZECEK ADIM, VAHDETTİR

HAMAS Siyasi Büro Genel Başkan Yardımcısı Musa Ebu Merzuk ise konuşmasında Selahaddin Eyyubi’nin yaşadığı günler ile günümüzün benzerlik gösterdiğini belirterek, “Özellikle o dönem ile olan benzerliğimiz Yahudilerin İslam ümmetinin içerisine girip Müslümanları param parça bir hale getirmesi ve daha sonra kendi planlarını devreye sokması konusundadır.” Dedi.

Bu soruna karşı atılacak en önemli adımın, ümmetin tekrar bir araya gelmesi ve vahdeti sağlaması olduğunu vurgulayan Ebu Merzuk, “Nitekim Selahaddin Eyyubi de bunu yapmış ve öncelikle Mısır'dan başlamış, oradaki Müslümanları bir araya getirmiştir. Bunu başardıktan sonra Arap alemini bir araya getirmeye çalışmış ve bunu da başarınca tüm İslam ümmetini bir araya getirmiştir. Bu birlik ve bir araya gelen ümmet ile Kudüs'ü ve Mescid-i Aksa'yı özgürleştirmeyi başarmıştır.” İfadelerini kullandı.

Selahaddin Eyyubi'den alınacak çok büyük mesajlar olduğunu söyleyen Ebu Merzuk, “Eyyubi Mısır'da iken oranın Şii hükumetine karşı bile mezhep meselesini bir kenara atarak onları birleştirmeyi başarmıştır. Nitekim attığı adımlar ile orada güç sahibi olmayı başarmıştır. Bizlerin de bugün mezhep, düşünce ve diğer farklılıkları bir kenara atmamız ve Kudüs'ün ve İslam ümmetinin hakiki özgürlüğü için bir araya gelmemiz gerekmektedir.” diye konuştu.

DAVUTOĞLU: KUDÜS, 1400 YILLIK BİR ÜMMETİN ORTAK ONURU VE EMANETİDİR

Gelecek Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu da konuşmasında, Kudüs’ün sadece o bölgede yaşayan Müslümanların değil, 1400 yıllık bir ümmetin ortak onuru ve emaneti olduğunu belirtti. Davutoğlu, “Bu kutsal ve değerli bölgeyi ve toprakları özgürleştiren Selahaddin-i Eyyubi’den ilim adamları akademisyen ve devlet adamları olarak hepimizin çıkaracağı dersler vardır.” dedi.

Selahaddin-i Eyyubi'nin yaşadığı dönem ve bölgenin şu an bizlerin yaşadığı süreç ile ciddi benzerlik gösterdiğine dikkat çeken Davutoğlu, “Örneğin Selahaddin-i Eyyubi'nin doğduğu, savaştığı ve adım atıp ümmeti birleştirdiği bölgelere baktığımızda bizlerin şu anda kriz bölgesi olarak değerlendirdiğimiz bölgeler olduğunu görürüz. O dönemde de Filistin sorunu vardı şu anda da aynı sorun ile karşı karşıyayız. Aynı şekilde o dönemde de Hıttin, Musul, Halep, Antep, Rakka, Şam, Kudüs, Yemen, Akka, Yafa, Kahire’de ciddi sorunlar vardı ve bugün de bu bölgelerde yaşananlar hepimizin yüreğini dağlamaktadır” İfadelerini kullandı.

O gün o bölgelerde yaşayan haçlılar bu İslam ülkeleri ile ilişkiler kurarak onları birbirinden ayırırken bugün aynı işi israil’in üstlendiğini kaydeden Davutoğlu, “bizlerin Selahaddin-i Eyyubi ile olan onca ortak paydamızdan kaynaklı onun attığı adımlardan çıkaracağımız önemli dersler vardır.” diye konuştu.

KARAMOLLAOĞLU: BUGÜN MÜSLÜMANLAR FİLİSTİNLİLERE YAPILAN ZULME SESSİZ

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu da toplantıda yaptığı konuşmada, Theodor Herzl ile başlayan Siyonist işgalin tarihçesi hakkında da kısa bir açıklama yaptı.

1917’de ilan edilen ve Filistin’i işgalin ilk adımlarını oluşturan Balfour Deklarasyonunun yüzüncü yılının üç sene önce kutlandığını hatırlatan Karamollaoğlu, Avrupa ve ABD’nin 1948’den bugüne kadar işgalci israil’in bütün zulümlerine destek verdiğini belirtti.

Bugün Filistin’de yaşanan zulmün dünyanın hiçbir yerinde görülmediğini kaydeden Karamollaoğlu, işgalcilerin, savaş olmadığı halde Filistin halkını yurtlarından ederek yerlerine binlerce Yahudiyi yerleştirdiğini söyledi.

Saadet Partisi Genel Başkanı, Filistinlilere reva görülen zulme bütün dünyanın sessiz kaldığını, özellikle de Müslümanların bu zulümler karşısında gıkı çıkmadığını belirtti.

Batılıların, Büyük Ortadoğu Projesi adında bir israil projesi kurduklarını kaydeden Karamollaoğlu, siyonistlerin asıl hedefinin Mescid-i Aksa’yı yıkarak yerine Süleyman Mabedini yapmak olduğunu ve sonrasında da Mesihlerinin gelip onları kurtaracağına inandıklarını ifade etti. Bu yüzden zulmetmekten çekinmediklerini ve zulmü kendi hakları gibi gördüklerini belirtti.

Karamollaoğlu şu ifadeleri kullandı: “Bazı İslam ülkeleri, ‘normalleşme’ gibi kimsenin itiraz etmeyeceği bir üslubu kullanarak israil’in bu zulmüne destek vermeyi görev olarak görüyorlar. Bunu kabullenmemiz mümkün değildir. Böyle bir dönemde Kudüs ve Selahaddin ile ilgili böyle bir konferansı önemsiyorum. İnşallah bu konferans Müslümanların şuurlanmasına, bir araya gelmesine, müşterek politikalar oluşturmalarına vesile olur. Lafla peynir gemisi yürümez. Konferanslar düzenliyoruz, konuşmalar yapıyoruz. Ancak söz gelip İslam ülkelerinin yöneticilerine dayanıyor. Onlar adım atacaklar, onlar tepki gösterecekler. Aksi takdirde biz sadece sevgimizi, endişemizi ve davamızı dile getiririz ve bu bizi başarıya götürmez.”

TURAN: İSLAM DÜNYASINA MÜSPET BAKIŞI, SELÂHADDİN’İ ZAFERE GÖTÜREN EN ÖNEMLİ ESASTIR

Stratejik Düşünce ve Analiz Merkezi (SDAM) Başkanı Dr. Abdülkadir Turan sempozyumda yaptığı konuşmada, Selahaddin Eyyubi’nin Kudüs’ü kurtarma stratejisini anlattı.

Haçlıların Kudüs’ü istila etmelerinin kendi güçlerinden değil, Müslümanların parçalı olmasından kaynaklandığını belirten Turan, “Selâhaddin, buna karşı Müslümanların birliğini, Hıristiyanların ise Müslümanlara karşı kin üzerine bina edilmiş birliğini bozma yönünde hareket etmiştir.” Dedi.

Selâhaddin’in bununla da yetinmeyerek, Frenkleri de bölme yoluna gittiğini vurgulayan Turan, Selâhaddin’in birlik stratejisinin ütopik bir uzak birlik ideali değil, mümkün olduğu kadar gerçekleştirilecek olan makul bir birlik ideali olduğunu kaydetti.

Selâhaddin’in, mücadelesinde geçmişi değerlendirdiğine dikkat çeken Turan; ama söz konusu Müslümanlar olduğunda geçmiş üzerine bir öfke oluşturmadığını, hangi Müslümanın mücadeleye ne kadar zarar verdiğine, mücadeleyi ne kadar engellediğine değil, ne kadar katkı sağladığına baktığını söyledi.

Turan ayrıca İslam dünyasına müspet bakışının, Selâhaddin’i zafere getiren en önemli esas olduğuna inandığını bildirdi.

Selâhaddin Eyyubi’nin, Müslümanın hatasına ceza ile karşılık vermek yerine afla karşılık verdiğini hatırlatan Turan, “Kendisine karşı isyana meyleden hiçbir askerini cezalandırmamıştır. Onları affederek hataları ile yüzleştirmiş, böylece Müslümanları devri boyunca anlamsız iç çelişkilerden kurtarmıştır.” İfadelerini kullandı.

Turan sözlerini şöyle tamamladı: “Bugün Kudüs’ü istila eden güç Haçlılar değildir, Yahudi ve onları destekleyen Hıristiyan siyonist azınlıktır. Onların karşısında ise sahada Filistin varsa da bütün İslam dünyasıdır. Kudüs mücadelesinde kavramlardan başlayarak bugüne kadar söylenenleri, yapılanları görmek, değerlendirmek ve bu mücadelede önümüzdeki safhalar titizlikle belirlenmek durumundadır.”

AYDIN DAĞLI’DAN EYYUBİ’NİN TECRÜBELERİNDEN BAZI NOKTALAR

Yazar Aydın Dağlı sempozyumda yaptığı konuşmada Müslümanların, Selahaddin Eyyubi’nin tecrübesinden istifade edebilmeleri için dikkat edilmesi gereken noktaları sıraladı.

Tarihi bir övgü ya da yergi için kullanmanın yanlış olduğunu belirten Dağlı, “bunun yerine ondan istifade yoluna gitmeli ve Allah Teâlâ’nın toplumlara uyguladığı değişmez sünnetleri buradan öğrenip bundan dersler alınmalıdır.” Diye konuştu.

Tarihi tecrübelerden doğru istifade etmek için Selahaddin döneminin şimdiyle karıştırılmaması gerektiğine dikkat çeken Dağlı, “Selahaddin döneminde herkes kendini din üzerinden tanımlıyordu. Din, kimliğin en önemli parçasını oluşturuyordu. Buna karşın bugünkü anlamıyla ulus milliyetçiliği üzerinden bir kimlik oluşturma ya da kadın hareketleri gibi cinsiyet üzerinden veya gençlik hareketleri gibi yaş üzerinden bir kimlik tanımlanması yoktu.” Diye konuştu.

Selahaddin’in savaştıklarının Yahudiler değil Hıristiyanlar olduğunu hatırlatan Dağlı, bunun önemli bir farklılık olduğunu ve bu farklılığın iyi tahlil edilmesi gerektiğini kaydetti.

Selahaddin dönemindeki Müslümanların da bugünkü Müslümanlardan farklı olduğunu söyleyen Yazar Dağlı, “O dönemde yeterince muktedir olmazsa bile Müslümanların başında hepsini temsilen bir halife bulunmaktaydı. Müslümanlar ulus devletlere bölünmemişlerdi.” İfadelerini kullandı.

İnsanların her zaman mantıklarıyla davranmadığını belirten Dağlı, tarihi şahsiyetlerin de her zaman mantıklarıyla hareket etmediğini hatırlatarak, bütün tarihi olaylarda mantık aramanın doğru olmadığını savundu ve “toplantıdan, o günkü tecrübeyi bugüne aktarabilecek ciddi bir yol haritasının çıkmasını” temenni ettiği belirtti.