İktidara geldiği günden bu yana, çıkartılan yeni yasalarla beraber mevcut birçok yasa ve yönetmelik değişikliğine imza attı Ak Parti hükümeti. Değiştirilen ve yeni çıkartılan yasalar uzun süren tartışmalara neden oldu, bazıları Ak Parti sevenleri tarafından bile eleştirildi, bazı yasalar da Cumhur-u Reis’in onayından geri döndü.
Geriye dönüp bakıldığında Ak Parti hükümetinin iktidara geldiği Kasım 2002’den bu yana ülke adına, sivilleşme ve halkın rahatı ve huzuru adına bazı yasa değişikliklerine imza attığı, ancak bu değişikliklerin sorunları tamamen ortadan kaldırmadığı görülür. Oysa halkın sorunlarını çözme vaadiyle iktidara gelen bir partinin hedefi; sorunları ertelemek ya da yamalamak değil, kökünden ortadan kaldırmak/çözmek olmalıydı. Maalesef Ak Parti hükümeti bir taraftan halkın sorunlarını çözmek için uğraş verdiğini beyan ederken, diğer taraftan da halkın hiçbir durumda destek vermeyeceği ve tasvip etmeyeceği yasa ve yönetmelik değişikliklerine onay vermiştir.
Bu durum Ak Partinin politikaları açısından bir tezat oluşturmaktadır. Zira Ak Parti hükümeti iktidarı boyunca sivilleşmeden söz etmiş ve sivilleşmenin önündeki engellerin kaldırılması için darbecilerin çıkarmış olduğu yasalara karşı çalışmalar başlatmış, mücadeleye girişmiştir. Yine aynı Ak Parti, insanların düşüncelerinden, yaşayışlarından dolayı suçlanmaması, yargılanmaması gerektiğini sürekli işlemiş; ancak, yakın zamanımızda düşüncelerin ve yaşayışlarından dolayı suçlanan, yargılanan ve devamında hapis cezaları alan insanlar olmuştur.
Ak Partinin politikalarında, söyledikleri ve yaptıkları arasında bunun gibi pek çok tezatlığın bulunduğunu kısa olarak hatırlattıktan sonra asıl konumuzla devam edelim.
ABD güdümündeki Birleşmiş Milletler (BM) tarafından düzenlenen uluslararası terörizmin finansman kaynaklarının önlenmesine dair sözleşmeyi Türkiye de imzalamış ya da BM üyesi olduğu için imzalamak zorunda kalmıştı. Terör kaynaklarının önlenmesi sözleşmesini imzalayan BM üyesi ülkeler, bu sözleşmeyi yasalaştırmak zorundaydı. Yani sadece sözleşmeye imza atmak yetmiyordu. BM’nin Türkiye’ye bunun yasalaşması için tanıdığı süre önümüzdeki haftalarda doluyordu.
Tanınan sürenin dolmasına az bir zaman kala, “Terörizmin Finansmanın Önlenmesi Hakkında Yasa Tasarısı” başlığıyla Meclis Genel Kurulunda görüşülmeye başlanmış; bu görüşmelerin başlamasıyla birçok kişi ve kurum bu yasa tasarının kesinlikle kanunlaşmaması gerektiğini belirtmişti. Hatta bazı gazete, televizyon ve internet siteleri tasarının görüşülmeye başlandığı günden beri konuyu en önemli gündemleri yapmıştı. Halk da, milletin oyuyla meclis kürsülerinde oturan milletvekillerinden bu yasa tasarının Genel Kuruldan geçmemesi için inisiyatif almalarını istiyordu.
Ne yazık ki sessiz tehlikenin gelişini haberdar eden sorumlu kişi ve kurumlar, bu yasa tasarısın kanunlaşmasının önüne geçemedi. ABD’nin ve güdümündeki BM’nin terör yasası Meclis Genel Kurulundan geçerek kanunlaştı. Artık son söz Cumhur-u Reis Abdullah Gül’de… Eğer Abdullah Gül bu yasa tasarısını onaylarsa ABD güdümündeki BM sözleşmesi gereğince, ABD ve AB’nin terörist ilan ettiği örgüt, gurup, cemaat ve siyasi hareketler Türkiye tarafından da terörist olarak görülecek ve bu kuruluşlarla ilişkili olan, ticari işler yapan bütün kişi, kurum, şirket ve dernekler terör(ist) listesine alınacak ve eğer ki, talep edildiği takdirde bu kurum ve kuruluşların mal varlıkları yargı kararı olmaksızın dondurulacak, haklarında dava açılıp örgüt üyeliği cezası verilebilecek.
Daha net ifadeyle açıklamak gerekirse, ABD ve israil nezdinde terörist olarak görülen Filistinli mücahitler, bundan böyle Türkiye tarafından da terörist sayılacak. Tabi Filistinli mücahitleri örgütleyen ve israil karşısında büyük başarılar elde eden ümmetin gururu İslami Direniş Hareketi HAMAS da terör örgütü sayılacak Türkiye nezdinde… Sadece HAMAS ve Filistinli mücahitler değil; dünyanın dört bir yanında İslamî sorumluluklarından dolayı zulme baş kaldıran direnişçi mücahitler de bundan böyle terörist sayılacaklar… Sadece bunlarla mı sınırlı terörizmin finansmanını önleme yasası? Yasalaştırılan kanuna göre, Hayır! Yani ABD ve yardakçısı israil’in terörist olarak ilan ettiği guruplara insani anlamda bile yardım edilemeyecek; yardımda bulunan kuruluşlar tespit edildiği takdirde haklarında yasal işlem başlatılacak ve sonraki süreçte yargı kararı olmaksızın mal varlıklarına el konulacak.
Meclis Genel Kurulundan geçerek kanunlaşan “Terörizmin Finansmanını Önleme Yasa Tasarısı” işte bu tehlikeli sonuçları doğuracak önümüzdeki süreçlerde... Bu tehlikelerden Ak Parti hükümetinin habersiz olması düşünülemez elbette… Zira buna % 1 bile ihtimal yok! O halde hükümet neyin hesabını yapıyor? Ya da kamuoyundan gizli hangi bilgileri biliyor? Acaba uluslararası sözleşmelerine bağlı kaldığını dünyaya ilan etmek için mi bu yasayı geçirdi?
Bilinmelidir ki, Ak Parti bu yasayı kanunlaştırarak bir kez daha milleti derinden üzmüştür; ABD ve emperyalist ülkelerin çıkarlarına hizmet adına politikalarından taviz verebileceğini ve ileriki zamanlarda da tavizler vereceğini ortaya koymuştur. Zira taviz, beraberinde tavizleri getirir. Tarih şahittir ki, değerlerinden taviz veren örgüt, hareket, siyasi oluşum ya da iktidarlar, çıkar ve menfaat durumları hariç hiçbir zaman halkın gönlünde yer edinememişlerdir.
Muhammet Şerif / Doğruhaber / Haber-Yorum