Kireçlenmenin tanı konduktan sonra birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü evre olarak sınıflandırıldığını ifade eden Dr. Turan, “Hasta öyküsünün dinlenmesi, muayene edilmesi ve röntgen filminin değerlendirilmesi tanı için yeterli olmaktadır. Hastalığa tanı koymak için MR. tomografi gibi tetkiklerle ihtiyaç yoktur. Ancak kireçlenmeyle eşlik eden diğer problemlere yönelik MR ve BT tetkikleri yapılabilir. Tanıyı koyduktan sonra kireçlenmenin evrelemesi yapılır birinci, ikinci,üçüncü evrede ameliyata gerek yoktur. Ancak 4. evre ise hasta ameliyat edilerek tedavi edilmelidir” dedi.
Kireçlenme tedavisinde ilk olarak kilo kontrolü ve egzersiz planlamalarının yapıldığını kaydeden Dr. Turan, “Egzersizlerle mutlaka dizleri güçlendirmek ve diz esnekliğini açmak gerekiyor. Öte yandan ağrı kesici haplar, krem ve jel kullanarak ağrıları azaltmaya çalışıyoruz. Yine bu tedavilere ek olarak diz bölgesine hyaluronik asit içeren takviyeleri enjekte ediyoruz. Kortizon tedavisi de eklem içi enjeksiyonlardan biridir. Hasta etkisini 1-2 gün içerisinde görmeye başlar. Ama etkisini çabuk kaybeder. Yani uzun vadeli değildir. Halk arasında horoz ibiği iğnesi de denilen içerisinde hidrolik asit bulunan iğne eklem hareketini kolaylaştırır, ağrının azalmasına katkı sağlar. Dolayısıyla hastanın yaşam kalitesini arttırır” dedi.
Hastanın diz ömrü uzatılır, ameliyatı geciktirilir
Hastaların Rus İğnesi dediği sinovial sıvı endoprotezi tedavisinin de kireçlenme hastalarında kullanıldığını ifade eden Dr. Turan, şunları söyledi;
“Rus İğnesi içerisinde üç boyutlu bir polimer ve gümüş iyonlar bulunuyor. İğnenin kayganlaştırıcı, kıkırdak besleyici ve ağrı kesici etkisi var. Fiziksel olarak kayganlaştırıcı etkisiyle eklem üzerini adeta bir asfalt gibi kaplıyor. Diz kireçlenmelerinde en sık kullanılan yöntemlerinden bir diğeri ise PRP’dir. PRP diz içindeki kıkırdak hasarının iyileşmesine yardımcı oluyor. PRP’nin ağrı kesici etkisi var ama kayganlaştırıcı etkisi yoktur. Bir diğer enjeksiyon tedavisi ise kök hücredir. Kök hücre kemik iliği veya hastanın göbek yağından toplanabiliyor. Rutinde en yaygın kullandığımız göbek yağından aldığımız kök hücrelerdir. Bunu da ameliyathane ortamında hastanın göbek bölgesinden bir kaç milimetrelik delik açılarak yağlarla beraber kök hücre alınıyor. Bu yağlarda filtrelenerek atılıp kök hücre alınıyor. Kök hücrelerde enjeksiyon yardımıyla alınıp dize enjekte ediliyor. Buda kıkırdak hasarının iyileşmesini sağlıyor. Diğer bir yöntem ozon tedavisi, bu tedavide ozon dize tek başına enjekte edildiği gibi PRP ile de enjekte edilebilir. Kireçlenme başladıktan sonra tedavisi mümkün değildir. Hastanın nihai sonucu ameliyattır. Bu tedaviler hastaya geçici tedaviler sağlar. Geçici bir iyileşme sağlar. Hastanın diz ömrünü uzatır ameliyatı geciktirir’ (İLKHA)