Yusuf Can – Haber Yorum

İstanbul Ticaret Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi olan akademisyen Dr. Bekir Tank, 2017 yılında öğrencilerine iki metnin Kürtçeye çevrilmesi ödevi veriyor.

Bu metinler ; “İstiklal Marşı ve Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi”

Sn. Bekir Tank hoca, bu ödevleri tamamıyla iyi niyetle vermiş ve gerekçesini de “ Seçmeli olan bu dersle öğrencilerin birbirlerine karşı önyargılarını kaldırmak için…” diye anlatıyor. Buna rağmen üniversitenin Öğrenci Konseyi tarafından şikayet edilmekten kurtulamıyor ve rektörlük soruşturma açıyor.

Rektörlüğün açtığı soruşturma esnasında kınama cezası alan Dr. Bekir Tank’ın öğrencilerine ders vermesi sonlandırılır.

Akademisyen Bekir Tank olayın devamını şöyle anlatıyor, “Rektörlük soruşturma açarak, dersi hemen elimden aldı. Onlar benim artık ders vermemem için tecrit uyguladılar. 2018-2020 tarihleri arasında akademik performans nedeniyle sözleşmemi uzatmayacaklarını söylediler. 2017’de açılan soruşturma sonucunda bana kınama verdiler. 31 Ağustos 2020 itibarıyla sözleşmemi bitirdiler.”

Yanlış ve gayri yasal bir şey yapmadığı halde “Bölücülük” yapmış gibi bir hava verilerek okuldan uzaklaştırılan Bekir Tank, doğru bildiklerini söylemeye devam edeceğini ve akademik çalışmalarını sürdürmeye kararlı olduğunu belirtiyor…

Gazetemiz yazarı Sn. Bekir Tank’ın bu konudaki mağduriyeti ne yazık ki ilk değil, son olacağa da benzemiyor.

Hele hele ülkede milliyetçiliğe doğru kayan bir koalisyon görüntüsü varken.

Son günlerde Sakarya ve birkaç ilde daha baş gösteren ırkçı saldırılar ve bu iğrenç saldırılara karşı iktidar (ve koalisyonu) cenahından yeteri kadar tepki gösterilmemesi, saldırganların cezasız bırakılmaları, ülkede yükselen milliyetçi ve yer yer ırkçı/ faşist damarı gösteriyor.

Sn.Bekir Tank’ın maruz kaldığı şikayet, soruşturma ve akabinde aldığı uzaklaştırma cezası da bu bağlamda ele alınmalıdır.

Ülkede yükselen ırkçı dalganın önü alınmazsa zaman içerisinde her alanda etkisini gösterecektir.

Türkiye gerçeği olan Kürdlere ve Kürdçeye, hak ettiği saygınlık verilmediği sürece; yani Kürdlere kurucu öğe ve birinci sınıf vatandaş muamelesi yapılmadıkça, Kürtçeye “Eğitim Dili” statüsü verilmedikçe ülkedeki milliyetçi damar Kürdleri asimile etmenin yollarını arayıp duracak ve attıkları her adım Kürtler arasından çıkmış ama Emperyalist ülkelerin emellerine hizmet eden din düşmanı diğer ırkçıların ekmeğine yağ sürecektir.

Dr Bekir Tank olayında görüldüğü gibi, bir Kürdle ilgili her türlü haberi kendileri için fırsata çevirmekten geri durmayan bu kesimin( Yani sözde Kürdlerin haklarını savunmak için mücadele ettiğini söyleyen ama gerçekte en büyük zararı Kürdlere veren, emperyalistlerin bir maşası haline gelen ve ülkenin sol-laik ve Kemalist güruhuyla birlikte hareket edenlerin) eline verilen her malzeme bu ülkenin Müslüman halkı arasına konulmuş bir fitne aracı olmaktadır.

Ayrıca iyi bilinmelidir ki; her Kürd Türkiye’nin büyümesini güçlenmesini en az bir Türk kadar ister ama bu gücün Kürdlere karşı sergilenmesini kabul etmez. Türkiye’nin yeteri kadar düşmanı var. Neredeyse tüm Batı ülkeleri Haçlı İttifakı anlayışıyla Türkiye’ye karşı birlikte hareket ederken, ülkedeki ırkçı dalganın hışmını Kürd vatandaşlara yöneltmesi ne akılla ne de vicdanla izah edilemez.

İktidar cenahı Sakarya’daki olay gibi vakalarda caydırıcı cezalar uygulasa, Sn Bekir Tank olayındaki gibi vakalarda derhal devreye girip yanlışları düzeltseydi bürokrasi ve diğer yönetim birimleri ona göre ayaklarını denk alırlardı.

Ancak iktidar bu özgüveni ve sağduyuyu gösteremediği için meydan her iki tarafın ırkçılarına kalmış gözüküyor.