Tüm dünyayı etkisi altına alan Coronavirus (Covid-19) salgınıyla yapılan mücadeleyi İlke Haber Ajansına (İLKHA) değerlendiren İstanbul Medipol Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı ve Sağlık Bakanlığı Coronavirus Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Recep Öztürk, önemli bilgiler paylaştı.

Haziran ayı ile birlikte Covid-19 ile mücadelede alınan tedbirler kısmen gevşetilmeye başlandığını hatırlatan Öztürk, salgın bitene kadar kontrollü yaşamayı öğrenmemiz gerektiğini ifade etti.

Öztürk, "Bu çerçeveden baktığımızda bu süreçte bireysel olarak herkesin üzerine düşen önemli bir görev vardı. Sosyal mesafe, maske ve hijyen kurallarına uymak. Ayrıca hem kamusal alanda hem de özel alanlarda belirlenmiş kurallara hem bireysel olarak hem de kurumsal olarak uyulması gerekiyordu. Yani şunu söylemek istiyorum, yasağın veya kısıtlamanın kalktığı her alan için uyulması gereken kurallar belirlenmişti." dedi.

"Tavizler neticesinde vaka ve ölüm sayıları her geçen gün artıyor"

"Haziran ayındaki gevşemeyle birlikte insanlar sanki yeni normal dönemde değil de bir önceki yılın haziran ayındaymışız gibi davranmaya başladılar." diyen Öztürk, "Özellikle toplu etkinlik olarak adlandırabileceğimiz düğün, taziye veya kutlamalar gibi etkinlerde kurallara uyulmadığı görüldü. Tabi bu görüntüler toplumda salgın bitti algısı oluşturdu. Tabi toplumun tamamını kast etmiyorum çünkü kurallara uyan yüzde 50’lik bir kesimde var. Bu dönemde toplumun büyük bir kesimi birçok şeyden fedakârlık yaparken bazıları bu duruma duyarsız kaldı. Bu dönemde kişisel veya kurumsal bazda herkesin fedakârlık yapması gerekir. Çünkü bu olmadığında ödenen bedeller artıyor. Verilen tavizler neticesinde vaka ve ölüm sayıları her geçen gün artıyor. Özellikle ekim ayı ile birlikte soğuk algınlığı ve mevsimsel gripler başlayacak. Bunlar zaten sağlık kurumlarına tek başına yetiyordu. Bir de Coronavirus bu hızla yayılmaya devam ederse kendi elimizle kendimi büyük bir riskin içine atmış oluruz. Kurallara uymayan kişi veya kurumlara söylüyorum, bunu bu topluma yapmaya hakkınız yok." ifadelerini kullandı.  

"Her ciddi kısıtlamanın ardından vakalarda ani bir artış meydana geliyor"

Halk yeni normalde kurallara uymadığını belirten Öztürk, "Yeni normal döneme geçerken yetkililer şöyle bir şey söylemişti; yeni normale geçiyoruz, kontrollü serbestlikler başlıyor fakat kurallara uyulmazsa daha önceki tedbirler, yasaklar veya kısıtlamalar yeniden gelebilir. Tabi şu anda özellikle bazı illerde artışlar olduğunu görüyoruz. Ancak şunun bilinmesi lazım, illerin her birisinin çok ciddi yetkileri var. Öncelikle iller bu artış için bazı tedbirler alacaktır. Ancak bu yeterli gelmediği takdirde elbette ki Türkiye geneli bazı kısıtlamalara gidilebilir. Ancak öncelikle illerin bunu kendi içinde başarıp başarmadığı gözlemlenecektir ki bunun sonuçları 14 gün sonra ortaya çıkacaktır. Varsayalım illerin aldığı tedbirler vaka artışını önleyemedi. O zaman analizler yapılacak. Yani alınan tedbirlere uyulmuyor mu yoksa bu tedbirler yeterli gelmiyor mu? Eğer uyulmuyorsa uyulması için çalışmalar yapılacak. Ancak alınan tedbirler yeterli olmuyorsa daha genel tedbirler alınması söz konusu. Şunu da belirtmekte fayda var, her ciddi kısıtlamanın ardından vakalarda ani bir artış meydana geliyor. Çünkü kısıtlama kalkınca vatandaş tehlike geçti algısına kapılıyor. Bu açıdan aslında ben çok büyük kısıtlamaların faydalı olduğunu düşünmüyorum. Ama başka çare kalmazsa yani sağlık sistemi çok yüklenirse, vatandaşlarımız çok olumsuz etkilenirse o zaman mecburen bu yapılabilir." diye konuştu  

"Şu anda arzu edilen eğitim modeli seyreltilmiş de olsa yüz yüze eğitim modeli"

Dünyada da eğitimin nasıl yapılacağı konusunda çok bir netlik olmadığını belirten Öztürk, "Ciddi kafa karışıklığı olsa da 2021’in başına kadar ağırlıklı olarak online eğitim metodu benimseniyor. Bunun en ileri şeklide hibrit eğitim modeli. Yani öğrencilerin az bir kısmı yüz yüze geri kalanı online olacak şekilde bir eğitim modeli. Türkiye’de pratik uygulamalar gerektiren yüksek öğretim tıp veya diş hekimliği gibi uygulamalı kısımları hariç teorik kısmı tamamen online olacak. İlk ve ortaöğretimde ise ilk önce anaokulu ve ilköğretim birinci sınıflar eğitime başlayacak. Tabi bu arada gerek iller bazında gerek Türkiye geneli vaka sayıları çok ciddi bir şekilde takip edilecek. Eğer tablo olumlu yönde olursa diğer sınıflarda eğitime de kademeli olarak katılacak. Tabi kötü senaryo gerçekleşirse o zaman da eğitim tamamen online dönecektir. Ancak şu anda arzu edilen eğitim modeli seyreltilmiş de olsa yüz yüze eğitim modeli." dedi.  

"2021’in ilk 3-4 ayında tedrici bir şekilde ülkelerin aşıya ulaşma kapasitesi olacak"

Öztürk, konuşmasının devamında şu ifadeleri kullandı:

Türkiye şu an dünyanın birçok ülkesindeki çeşitli merkezlerde 'üçüncü faz' dediğimiz kullanım aşamasından önceki son aşamada olan iki aşıyı merkezlerde deneyecek ve bu çalışma iki veya üç ay sürecek. Bunun hemen ardından olumlu sonuç alındığı takdirde bu iki aşı kullanım adayı olarak denenecek. Türkiye hem kendi aşı üretim çalışmalarını sürdürüyor hem de tabi ki bu çalışmaların yapılması Türkiye’ye bir avantaj sağlıyor. Bu esnada sağlanan ilişkiler nedeniyle bu aşılar başarılı olursa doğal olarak bu aşılara talip olunacak. Ancak şu da bir gerçek ki ne Türkiye’de ne de dünyada insanların tamamını aşılayacak bir aşı dozuna ulaşılamayacak. Çünkü bu hiçbir zaman hiçbir aşıda mümkün olmamıştır. Benim kişisel görüşüm aşılara 2021’in ilk 3-4 ayında tedrici bir şekilde ülkelerin aşıya ulaşma kapasitesi olacak. Ancak nasıl olsa aşı geliyor ben tedbirleri rafa kaldırayım şeklinde bir algının oluşmaması lazım.

"Kurallara uyulmadığı takdirde hastanelere çok yüklenirse hastanede yatıracak yer bulamayabiliriz"

Kurallara uyulmadığı takdirde hastanelerde yer kalmayacağı uyarısında bulunan Öztürk, "Ekim aylarında başlayan ve kasım, aralık ve ocak ayı ile birlikte zirveye çıkan grip olguları ile kuzey yarım küredeki her ülke karşılaşır. Bu yıllardan beri grip sürveyansı ile ortaya konmuş, net olarak bilinen bir durumdur. Bunun tabi salgın boyutuna ulaşıp ulaşmaması her sene tartışılır. Beklenen sayıda grip vakaları olduğu için sayı çok artar ama vatandaş salgın zanneder. Ancak beklenen sayıda olduğu için bunlara salgın denmez. Tabi sağlık sistemi bu dönemde buna cevap verecek kapasitede olur. Covid-19’u beklenen düzeyde azaltmazsak sağlık sistemiyle ilgili risk arttıracaktır. Çünkü sayı artacağı için bunların bir kısmı mecburen bir arada olacaktır. Ancak şu durumda şöyle olumlu bir şeyden bahsedebilirim, aslında Covid-19 için alınan tedbirlerin aynısı gribi önlemek içinde geçerlidir. Bu durumda biz tedbirleri ciddi anlamda uygularsak tam tersi bir durumda olabilir. Yani geçen seneye göre daha az grip vakası ile karşılaşabiliriz. Ancak kurallara uyulmadığı takdirde hastanelere çok yüklenirse hastalarımızı hastanede yatıracak yer bulamayabiliriz." diyerek konuşmasını sonlandırdı.  (İLKHA)