Kitaplarında Hamza Er, kendisinin gerçekleştirdiği ve kendisiyle yapılan söyleşileri derleyerek okuyucuların beğenisine sundu.

Hamza Er, "Sordular Söyledim" kitabında pek çok önemli konuyla ilgili kendisine yöneltilen sorulara cevaplar veriyor. Kitabı, İlim ve Davet, İslami Mücadele Üzerine, Filistin Direnişi, Mültecilik ve Mavi Marmara, Bölgesel Gelişmeler ve Yaklaşım başlıklarıyla 4 bölüme ayıran Er, ilk bölümde "Okuma bilinci, gençlerin arayışı, Ramazan ayının önemi ve Hicretin anlamı" üzerine tespitlerde bulunuyor.

"Sordular Söyledim"

İslami mücadele başlıklı ikinci bölümde; son 20 yıllık süreci değerlendirmeye çalışan Hamza Er, Müslümanlar arası diyalog sorunları ve kavmiyetçilik hastalığıyla ilgili görüşlerini de belirtmiş… Bu bölümde, 20. yüzyılın etkili fikir ve eylem adamı Şehid Seyyid Kutub'un düşünceleriyle ilgili önemli görüşler de yer alıyor. 

Yüz yıllık derdimiz olan ve tüm insanlığı ilgilendiren Filistin davasına yönelik kavramsal, tarihi ve güncel değerlendirmelerde de bulunan Hamza Er, kitabın üçüncü bölümünde siyonizmi, işgali, mültecilik konusunu ve İslami direnişi anlatıyor.

"Amerikalı Rachel Corrie'den bize ne kaldı?" sorusu altında düşündürücü mesajlar veren Er, bu bölümde Mavi Marmara Direnişiyle ilgili sorulan sorulara da süreci özetleyen cevaplar vermiş. 

"İslamofobi, terör saldırıları, Daeş, tekfir olgusu, sosyal medya ahlakı ve çözüm süreci" gibi güncel konuların değerlendirildiği dördüncü bölümde Hamza Er, okuyucuya bu konulara dair bakışını aktarmış.

Önsözünde kitabın özelliğini, "önemli konuların soru cevap formatında aktarılması" olarak belirten Er, "Kendini sorumlu hisseden her bir kişi için önemli olan konular, o çok sevdiğimiz söyleşi formatında okuyucuya sunulmuş oldu. Sıkılmadan, bir çırpıda okunabilmesi için kitabımızda okuyucularımızla konuştuk, söyleştik aslında… Sohbetimizden memnun kalınmasını inşallah umuyorum." diyor.

"Sordum Söylediler"

"Sordum Söylediler" kitabında ise Hamza Er; coğrafyamıza dair önemli bilgiler içeren görüşmelerini yazıya dökmüş.

Patani'den, Doğu Türkistan'a, Keşmir'den Lübnan'a, Irak'tan Filistin'e, Mısır'dan Tunus'a, İstanbul'dan Afganistan'a kadarki geniş coğrafyamızda önemli temsiliyetleri olan kişilerle röportajlar gerçekleştiren Hamza Er, konuşan coğrafyamızın sesini anlaşılabilir kılmayı amaçlamış.

Kitapta, Ebu Gureyb zindanlarının sembol ismi, Şehid Ahmed Yasin'in ailesi, Taliban'ın tutukladığı İngiliz gazeteci, Filistin Başbakanı, Kudüs muhafızı, Tunus Meclis Başkan Vekili, Muhammed Mursi'nin yol arkadaşı İhvan-ı Müslimin lideri, Rabia Meydanının genç şehidi Esma Biltacı'nın annesi gibi dikkat çekici isimler yer alıyor.

"Arap baharı, Sisi darbesinin arka planı, Rabia meydanı olayları, Amerikan işgalinin ağır bedelleri, Doğu Türkistan'a yönelik baskı ve zulüm politikaları, Kudüs'ün İslami kimliğini yok etme girişimleri, Keşmir sorunu, Filistin direnişinin yol haritası ve bir ifsat projesi olan 'toplumsal cinsiyet eşitliği" gibi önemli konuların bulunduğu kitap, yaşadığımız çağa ve yaşanılan olaylara ışık tutacak bir içeriğe sahip…

Ahmet Varol'un takdim yazısı yazdığı kitabın önsözünde, "neden bu kitap?" sorusunu soran Hamza Er, ardından şu cevapları sıralamış:

Bir ferdi olduğumuz insanlık ailesinden yeni bireyleri tanımak için… Farklı coğrafyalardaki Müslüman toplulukların yaşadığı siyasi, iktisadi toplumsal sorunları, buralarda neler olup bittiğini birinci ağızlardan dinleyebilmek için… Coğrafyamızı daha yakından tanımak, küresel hesapları, emperyalist projeleri kavramak ve böylece meselelere daha bütüncül bakabilmek için… İslam Âlemi'nin geçmişini ve güncel durumunu anlama imkânına sahip olmak, geleceğine dair sağlıklı analizler yapabilmek ve ikinci bir adım olarak da çözüme dönük bir ışık yakabilmek için…

Hayatın sadece kendimiz ve çevremizden ibaret olmadığını, haritalar üzerinde sömürgeci güçler tarafından çizilip belirlenen sınırların ilk önce zihinlerimizde yıkılması gerektiğini fark ettirebilmek için… İstanbul'un Kahire'den, Antep'in Halep'ten, Diyarbakır'ın Bağdat'tan, Trabzon'un Gazze'den, Mardin'in Kudüs'ten, Kayravan'ın Urfa'dan, Şam'dan, Hartum'dan farklı ve ayrı olmadığının anlaşılabilmesi için… Etnik, mezhebi ve coğrafi bağlılıklara göre oluşan tavırların adil ve tutarlı olamayacağını, Arap, Kürt, Türkmen, Peştun, Farisi ayırt etmeden, mazlumun yanında olmanın, onlara sahip çıkmanın imani bir zorunluluk olduğuna yürekten inanılması için…

'Biz' derken, sadece yaşadığımız topraklar içinde, kendi kavmimizden olanların kastedildiği bir anlayışın yıkılabilmesi için… Bize ait olanın aslında sadece bizim olamayacağını, huzurun, sevincin, bilginin, tecrübenin, paranın, gücün 'biz' derken kastettiğimiz kardeşlerimizle paylaşılmasının öneminin anlaşılabilmesi için… 'Bana dokunmayan yılan bin yaşasın' sözünün yerin dibine geçmesi, 'batıdaki bir mü'minin ayağına diken batsa, doğudaki mü'min onun acısını yüreğinde duyar' hakikatinin yüreklerde kökleşebilmesi için…

Yeni çıkan bu kitapların hayırlara vesile olmasını dileriz. (İLKHA)