Prof. Dr. Halil İbrahim Ulaş Bildirici, “Koronavirüs ilk günlerde kalp krizi geçirme riskini artırırken, hastalık ilerledikçe kalpte ciddi hasarlara neden olabiliyor. Bunların başında kalp hasarı, kalpte ritim bozukluğu ve damar tıkanıklığı gibi kalp-damar hastalıkları geliyor. Yine önceden kalp hastalığı olan kişilerin koronavirüs enfeksiyonunu ağır geçirme olasılığı diğer kişilere oranla 5 kat daha fazladır. Bu nedenle hastalar yeni gelişen veya artan nefes darlığı, çarpıntı, göğüs ağrısı gibi belirtileri dikkate almalı ve beklemeden bir sağlık kuruluşuna başvurmalıdır” dedi.

Covid-19 pandemisinde hastaların kalp sağlığı kontrollerini ihmal etmemelerini gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Halil İbrahim Ulaş Bildirici, kalp hastalıklarından korunmak için önerilerde bulundu.

Risk faktörleri ortadan kaldırılmalı

Bildirici, sözlerine şöyle devam etti:

Kalp hastalıklarından korunmada birinci kural risk faktörlerini ortadan kaldırmak ya da en aza indirmek. Kalp damar hastalıklarının oluşmasında yüksek risk oluşturan durumlar öncelikle; şeker hastalığı, yüksek tansiyon, genetik geçiş, tütün kullanımı, erkeklerde 45 yaş üstü olmak, kadınlarda menopoza girmiş olmak, kötü kolesterolün (LDL kolesterol) yüksek olması, iyi kolesterolün (HDL kolesterol) düşük olmasıdır.

Kalp hastalığı gelişiminde bunların her biri tek başına risk oluşturmakla birlikte kişide ne kadar çok risk faktörü mevcutsa kalp hastalığı görülme olasılığı da o oranda artmış olur. Bunların yanı sıra obezite, hareketsiz yaşam tarzı, aşırı stres ve sağlıksız beslenme de kalp hastalığına zemin hazırlar.

Göğüs ve çene ağrısı önemsenmeli

Bildirici, "Kalp damar hastalıkları genellikle göğüste ağrı, yanma veya baskı ile belirti verir. Bazı durumlarda sırtta, kollarda veya çenede de ağrı hissi olabilir. Bu şikayetler, genellikle hasta efor sarf ederken veya stres anında ortaya çıkar. Hastalığın ileri safhalarında ise istirahat halindeyken de şikayetler oluşabilir. Bu şikayetlere çarpıntı, nefes darlığı, sıkıntı hissi de eşlik edebilir. Özellikle ileri yaş ve şeker hastalarında kalp hastalıkları ve özellikle kalp krizi hiçbir belirti vermeden de gelişebilir. Bu nedenle risk grubundaki bu hastalar sağlık kontrollerini ihmal etmemeli." şeklinde konuştu.

Diyabet ve tiroit hastalıkları kalp rahatsızlıklarına zemin hazırlıyor

Bildirici sözlerini şöyle sürdürdü:

Kalp rahatsızlıkları diğer hastalıklarla yakından ilişkilidir. Guatr hastalığı kalbin hızlı çalışmasına neden olabilir ve uzun süre tedavi edilmezse ritim bozukluğu ve kalp yetersizliği gelişimine neden olabilir. Romatizmal hastalıklar kalp kapaklarında hasara neden olabilir. Akciğer hastalıkları dolaylı yollarla kalbi etkileyerek uzun dönemde ritim bozukluklarına ve kalp yetersizliklerine neden olur. Kanser hastalıkları direkt olarak kalbi etkilemese de kanser tedavisinde kullanılan ilaçlar kalbin çalışmasını bozabilir.

Sebze, lifli gıdalar ve balık olmazsa olmazdır

Kalp hastalıklarından korunmada sağlıklı beslenmek ve bu beslenme tarzını yaşam alışkanlığı haline getirilmesinin önemini dile getiren Bildirici, "Beslenme programında her gün mutlaka sebze ve meyve tüketilmelidir. Günlük beslenme programında mevsim sebzeleri ve meyvelerine yer verilmelidir. Yine her gün liften zengin tahıl ürünü tüketmek kalp sağlığı açısından oldukça yararlıdır. Balık, içerdiği omega-3 nedeniyle kalp sağlığının korunmasında faydalıdır.

Doymuş yağ ve trans yağlardan uzak durulmalı mümkünse hiç tüketilmemelidir(kurabiye, cips ve birçok hazır atıştırmalık). Tuz kullanımını mümkün olduğunca azaltmak gereklidir." ifadelerini kullandı.

Egzersiz kalbi koruyor

Düzenli ve doğru şekilde yapılan egzersizin kalp sağlığını koruduğunun bilimsel olarak gösterildiğini söyleyen Bildirici, "Egzersiz öncesinde 5 dakika ısınma hareketleri yapılmalı, tempo arttırılarak yürüyüş, yüzme, koşu gibi fiziksel aktivitelere geçilmelidir. Egzersiz sırasında yorgunluk, göğüs ağrısı, çarpıntı gibi kalp semptomları hissedildiğinde yavaşlamalı veya egzersiz sonlandırılmalıdır. Sıcak havalarda fiziksel aktivite için sabah veya akşam saatleri tercih edilmelidir. Soğuk havalarda ise mutlaka vücut, ağız ve burun soğuktan korunmalıdır." dedi. (İLKHA)