Riyad Makaev – Doğruhaber/Analiz

Yıllarca devam eden Filistin davası Müslümanlar için neden bu kadar önemlidir? Sorusunu soran gençlerimize nasıl bir cevap veriyoruz? Hep merak etmişimdir. Şöyle bir düşünelim, eğer sizin oğlunuz ya da kızınız size, ‘Babacığım, neden Filistin davası senin için bu kadar önemlidir ve neden Mescid-i Aksa hakkındaki haberleri hep merak edip takip ediyorsun?’ diye sorsa. Bu sorusuna nasıl bir cevap verirdik? Eğer, bu sorusuna cevap vermek için neyi söyleyeyim, nasıl anlatayım diye duraklıyorsak, bu meseleyi gerektiği gibi bilmiyoruz demektir. Oysa, Filistin sadece Filistinlilerin davası değildir, tüm İslam ümmetinin meselesidir. Pekala, bu kadar mühim bir mesele hakkında bizler ve özellikle yerimizi alacak olan gençlerimiz ne kadar bilgi sahibidirler, hiç düşündünüz mü? Bizler dünya işlerimizle meşgul olurken, Filistin davamızı da unutmamak gerekiyor. Bilindiği gibi, bu çağın en büyük silahı bilgidir. Dolayısıyla, gençlerimize iyi bir eğitim ve ahlak vermenin yanında bir de Filistin hakkında doğru bilgilendirmek zorundayız. Bazı çevrelerin Filistin hakkında yaptığı olumsuz siyasi yorumlarına hiç kulak vermeden bu kutlu davasına sahip çıkmak zorundayız. Oğlum! Filistin bizim aile meselemizdir diye anlatmalıyız.

FİLİSTİN HAKKINDA BİLMEMİZ GEREKENLER

Hz. İbrahim aleyhisselam Filistin’e hicret etmiştir. Lut aleyhisselam’ın kavmi de Allah’ın göndermiş olduğu azaptan, mübarek Filistin topraklarında kurtulmuşlardır. Davud aleyhisselam Filistin’de yaşamıştır ve mihrabını Filistin’de inşa etmiştir. Süleyman aleyhisselam tüm aleme Filistin’den hüküm etmiştir. Kur’an-ı Kerim’de “en-Neml” süresinde anlatılan “Nihayet karınca vadisine geldiklerinde, bir dişi karınca: “Ey karınca topluluğu, kendi yuvalarınıza girin ki, Süleyman ve orduları farkında olmaksızın sizi kırıp-geçmesinler (ezip çiğnemesinler)” diyerek (uyarıvermişti).” İşte, Suleyman ve Karınca kıssası da Filistin’de “Karınca Vadisi” olarak isimlendirilen Askalan civarındaki bir vadide gerçekleşmişti. Ayrıca, Zekeriyya aleyhisselam’ın mihrabı da Filistin’dedir. Aynı şekilde, “Ey kavmim! Allah’ın sizin için (vatan olarak) yazdığı kutsal topraklara girin, sakın geri dönmeyin, sonra kaybedenler siz olursunuz." diye Musa aleyhisselam’ın kavminden talep ettiği şirkten temizlenmiş ve Allah’ın peygamberleri için mesken kıldığı yer de Filistin’dir. Ayrıca, Filistin’de çok mıcizeler yaşanmıştır. Onlardan bir tanesi hiç bir erkek dokunmadığı halde bakire olan Hz. Meryem’in İsa aleyhisselam’ı doğurması da Filistin topraklarında olmuştur. Aynı şekilde, İsrail oğulları İsa’yı öldürme kararı alınca Allah’ın İsa’yı göğe çıkarması da yine Filistin’de olmuştur. Yine, İsa’ya hamileyken yorulmuş artık takatı kalmamışken Hz. Meryem’e Allah tarafından hurma ağacından hurma ikram ettiği yerdir Filistin. Talut ve Calut kıssasının geçen yer de yine Filistin’dir. Ahir zamanda İsa aleyhis-selam’ın Hz. Mehdi’nin arkasında cemaatle namaz kılacağı yer yine Filistin’dir. İsa aleyhisselam’ın Deccalı öldüreceği topraklar da yine Filistin topraklarıdır. Kısacası Filistin peygamberlerin diyarıdır. Tüm bu peygamberler ise imanımıza göre, İslam peygamberleridir.

Eğer oğlun, ‘Babacığım! Filistin’in bizim peygamberimizle bir alakası var mı?’ diye sana sorarsa tereddüt etmeden şöyle diyebilirsiniz. Oğlum! İlk namaz farz kılındığı zaman kıblemiz Beytül-Mukaddes yönüne idi. Hz. Peygamberimiz Medine’ye hicret ettiği vakitlerde bir gün Hz. Peygamberimiz Beytül Mukaddes’e yönelerek camide namazdayken Cebrail aleyhisselam indi ve ona kıble olarak Mekke’ye doğru yönelmesini emretti. Hz. Peygamberimiz de namazdayken Mekkeye doğru dönmüştü. O günden beri Medine’deki Kuba camii (Zül-Kıbleteyn) iki kıbleye sahip camii olarak isimlendirildi. Ayrıca, Hz. Peygamberimiz İsra gecesi göğe yükseltilmeden ilk önce Beytül-Mukaddes’e götürüldü. İsra hadisesinde Mekke’den ayrıldıktan sonra ilk durduğu yer Kudüs’tür. Orada diğer peygamberlerle namaz kılmıştır ve onlara imamlık yapmıştır. Ebu Zerr (r.a)'den rivayete göre, şöyle demiştir: Resulullah (s.a.v)'a, yeryüzünde ilk defa hangi mescidin tesis edildiğini sordum. Cevap olarak; "Mescid-i Haram" buyurdu. Bundan sonra hangisi inşa olundu, dedim Mescid-i Aksâ" buyurdu. İkisinin inşası arasında ne kadar süre bulunduğunu sordum. "Kırk yıl" cevabını verdi. Bundan sonra da, Allah'ın elçisi şöyle buyurdu: "Ey Ebû Zerr! Namaz vakti nerede girerse, namazını orada kıl. Namazın fazileti, vaktinde kılınmasıdır" (Buhârî, Enbiyâ, 10, 40; Müslim, Mesacid, 1,2). Efendim! Şunu unutmadan anlat. Hz. Ebu Bekir (R.A.)Peygamberimizin vefatından hemen sonra Arap yarımadasında başlayan İslam’dan irtidad olayları ile savaşırken çok ihtiyacı olduğu halde Hz. Peygamberin Şam’a göndermek için hazırladığı orduyu Arap yarımadasında istikrar sağlamak için geri çekmemiştir. Şunu da anlatmayı unutma. İslam fetihlerinin olduğu Altın çağ diye adlandırılan dönem Hz. Ömer’in dönemidir, Allah ondan razı olsun. Hz. Ömer(R.A.) Filistin fethi dışında hiç bir fetihten sonra Medine’den çıkmamıştır. Filistin fethedildiği zaman Hz. Ömer Filistin’e giderek Kudüs’ün anahtarlarını bizzat Hristiyan papazdan teslim alarak sulh içinde Kudüs’ü Roma imparatorluğunun idarecilerinden kurtarmıştır. Sonra, yine Kudüs’ü kurtaran bir yiğidimiz vardır. Hz. Peygamberimizin göğe yükseldiği gece ile aynı gün Hicri 583’te 27 Recep Cuma günü Selahaddin Eyyubi Kudüs’ü Hristiyanlardan kurtarmıştır ve Müslümanların idaresine almıştır.

FİLİSTİN BİZİM AİLE MESELEMİZDİR!

Beytül-Makdis Kur’an inmeden önceki isimdir. Kur’an nazil olduktan sonra Mescid-i Aksa olarak isimlendirilmiştir. Filistin ve Şam toprakları mübarek topraklardır. Çünkü, o topraklarda şirkle, adaletsizlikle ve zulüm ile işgal edilen peygamberlerin şehri Kudüs’ü feth etmek ve onu özgürleştirmek için Hz. Peygamberimizin 5000’den fazla sahabesi şehit düşmüştür. Aynı şekilde bugün yine bu mübarek şehri yeniden feth etmek için Müslüman yiğitler şehadet şerbetini içmeye devam etmektedir. O yüzden Kudüs’ün önemi tıpkı Mekke ve Medine kadar Müslümanlar için önemlidir. Çünkü, Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmuştur: “Tîn'e ve zeytûn'a andolsun. Sinâ Dağına and olsun. Bu güvenli şehre and olsun.”(Tin Süresi, 1-3). İbn Abbas şöyle buyurmaktadır: “Tin, Şam toprakları demektir; Zeytun, Filistin toprakları demektir; Sina Dağı, Allah’ın Musa ile konuştuğu Mısır’daki dağ demektir; güvenli şehir ise Mekke demektir. Dolayısıyla, bugün Filistin hakkındaki her bir habere ehemmiyet veriyoruz, Filistin sadece Filistinlilerin davası değildir, bizim ve her Müslüman’ın davasıdır. Şirke bürünen, adaletsizliğe ve ahlaksızlığa bürünen işgalci israil’in teröründen Filistin topraklarımızı kurtarmak zorundayız. Çünkü, Kudüs peygamberler şehridir. Filistin bizim aile meselemizdir!