HABER MERKEZİ

Kapitalizmin ve liberalleşmenin özgürlüklerin önünü daha çok açtığı düşünülürken oluşturulan suni refah ortamı insanları giderek dinden uzaklaştırıyor. Araştırmacı Ronald Engelhar, 12 yıl önce yaptığı dindarlıkla ilgili araştırmasını bir kez daha yaptı ve çarpıcı sonuçlarla karşılaştı. Zira birçok ülkede dindarlık seviyeleri sert bir düşüş yaşarken İslam ülkelerindeki Müslümanlar dinlerine bağlılıklarını korumuşlardır.

BATIL DİNLERE İNANANLAR AZALIYOR

Araştırmacı Ronald Engelhart, Amerikan dergisi "Foreign Affairs" tarafından yayınlanan raporunda, 12 yıl önce kendisinin ve meslektaşı Pippa Norris'in 1981-2007 yılları arasında 49 ülkede dini eğilimlerle ilgili verileri analiz ettiğini ve bu verilerin, yüksek gelirli ülkelerin çoğunun daha az dindar hale geldiği iddialarına rağmen küresel bir dini isteksizliği ortaya koymadığını söylüyor. Buna mukabil araştırma, 49 ülkenin 33'ünde insanların o yıllar süre zarfında daha dindar olduklarını ortaya koydu. Araştırma sonuçları, endüstriyel dönüşümün ve bilimsel bilginin yayılmasının, bir zamanlar bazı bilim adamlarının iddia ettiği gibi dinin yok olmasına neden olmadığını, ancak 2007'den beri durumun inanılmaz bir hızla değiştiğini gösterdi. 2007'den 2019'a kadar incelenen ülkelerin büyük çoğunluğu daha az dindar hale geldi. İnsanların dini inançlara olan inancının zayıflığı, dünyanın çoğu yerinde görüldüğü gibi yalnızca yüksek gelirli ülkelerle sınırlı kalmadı. Yazar, sayıları gittikçe artan ''Birçok kimsenin psikolojik destek bulmak ve hayatlarının anlamını anlamak için artık dinleri gerekli bir kaynak bulmadıklarını'' belirtti.

DİNLERİN YÜKSELMESİ VE GERİLEMESİ

Yazar, 2011'de yayınlanan önceki çalışmasının 1981 gibi erken bir tarihte ölçülen dini inanç düzeylerini, 2007'den itibaren mevcut olan en son anketlerin sonuçlarıyla karşılaştırdığını belirtti. Ankete katılan ülkelerin çoğunluğu, ilahın önemine olan inançta bir artış olduğunu gösterirken en büyük artışın eski komünist ülkelerde olduğu gözlemlendi. Halkın dini değerlere olan inancı, Brezilya, Çin, Meksika ve Güney Afrika dahil olmak üzere eski Sovyetler Birliği ülkeleri dışındaki birçok gelişmekte olan ülkede de artış gösterdi. Öte yandan, yüksek gelirli ülkelerin çoğunda dine inanç azaldı. Araştırmacı, 2007'den beri eski Komunist ülkeler karşısında birçok fakir ülkenin daha az dindar hale geldiğini açıkladı. Buna oranla, 2007'den 2019'a kadar yalnızca 5 ülke daha dindar hale gelirken, ankete katılan ülkelerin büyük çoğunluğu ters yönde artış gösterdi.

ABD'DE REFAH ARTTI DİNDARLIK AZALDI

Yazara göre, 1981 ile 2007 arasında Amerika Birleşik Devletleri, dindarlık seviyesinde çok az bir değişiklik ile dünyanın en dindar ülkelerinden biri olmuştu. İlk dönemin sonunun incelenmesiyle Amerikalılar, ilahın yaşamlarındaki önemini 10 puanlık bir ölçekte ortalama 8,2 olarak değerlendirmişlerdi. Ancak Amerika Birleşik Devletleri'nde 2017'de yapılan en son ankette ise, sayı şaşırtıcı derecede dik bir düşüşle 4,6'ya geriledi. Uzun yıllar boyunca, Birleşik Devletler ekonomik modernleşmenin ille de sekülerizme yol açmayacağını ispatlamaya çalışıyordu. Ancak Amerika Birleşik Devletleri yapılan araştırmalardaki verilere göre, şu anda en az dindar ülkeler arasında 11. sırada. Rapor, bazı kiliselerdeki siyasi faktörlerin ve skandalların Amerika Birleşik Devletleri'nde dinin statüsünün gerilemesinde büyük rol oynadığını, ancak sekülerizmin arkasındaki en önemli gücün, ''insan doğurganlığını yöneten kuralların değişmesi'' olduğunu söylüyor.

DİN, İNSANLARIN BELİRSİZLİKLERİN ÜSTESİNDEN GELMESİNE YARDIMCI OLUYOR

Yazar, dini inancın, ''Dünyanın kusursuz bir yüce otoritenin elinde olduğuna dair bir güvence sağladığını ve bireyin kurallara uyması durumunda nihayetinin çok daha iyi olacağı inancını aşıladığını'' aktardı. Zira din, insanların sık sık açlık çektiği bir dünyada, onların belirsizlik ve gerginliğin üstesinden gelmelerine yardımcı oldu. Ancak ekonomik ve teknolojik gelişmeyle birlikte, insanlar açlıktan gittikçe kurtulabiliyor, hastalıklarla başa çıkabiliyor ve şiddeti bastırabiliyor, dolayısıyla güvensizlik azaldıkça ve ortalama yaşam süresi arttıkça dine daha az bağımlı hale geliyor ve dini yasakların getirdiği yasaklamaları kabul etmeye daha az istekli hale geliyorlar.

İSLAM TEK İSTİSNA

Bu gelişmeler tüm dünya ülkelerinde hızla değişirken sadece tek bir ana istisna varlık gösterdi. Dünya Değerler Derneği'nde verileri bulunan ve çoğunluk nüfusu Müslüman olan 18 ülke, devrilme noktasının oldukça altında kaldı. Bu ülkeler, son derece dindar kalarak normlarını korumaya kararlı çıktılar. Ekonomik kalkınma kontrol edildiğinde bile, çoğunluğu Müslüman olan ülkelerin ortalamadan daha dindar ve kültürel olarak muhafazakar olma eğiliminde olduğu görülmüştür. Zira daha önce, 2017'de yapılan bir araştırma, İslam'ın dünyanın en hızlı büyüyen dini olduğunu göstermişti. Buna oranla, araştırmanın gösterdiği gibi din değiştirme yönelimleri, Müslüman nüfus üzerinde önemli bir etkiye sahip değil. Nitekim İslam Arabistan'da başlamış olsa da 2002'de Müslümanların% 80'i Arap dünyasının dışında yaşıyordu. Dünya Ekonomik Forumu tarafından 2019 yılı için yayınlanan verilere göre, Hristiyanlık Amerika, Avrupa ve Afrika'nın güney yarısına hâkim olurken, Kuzey Afrika'dan Orta Doğu'ya ve Endonezya'ya uzanan bir dizi ülkede İslam en yaygın din. Hindistan, büyük bir Hindu kitlesi olarak öne çıkarken, Budizm Güneydoğu Asya ve Japonya'da yayılmakta olup Çin, en fazla "ateist" olan ülke olarak görünüyor.