Bir insanın insanlar için uygun gördüğü yasaları bir başka kişi bu yasaların kendi fıtratına uygun olmadığını pek tabii iddia edebilir. Onun ötesinde diğer insanlar içinde yanlış olacağına kanaat getirebilir.

Ayrıca her yasa belirleyici diğerinden farklı bir sistem getirecektir. Yine kişi bugün olumlu gördüğünü yarın olumsuz, bugün gerekli gördüğünü yarı gereksiz görebilir. Bundan dolayı beşeri olarak belirlenen yasalar ve ideolojiler sürekli güncellenme ihtiyacı hissederler. Sonuç olarak insanoğlu yasa düzenleyiciler açısından bir kobay faresi, bir deney tahtası haline gelir.
Beşeri yasaların ve ideolojilerin uygulandığı tüm beldeler bu trajediyi yaşamaktadır.

İnsanın vahiyden aldığı yasa ise kusursuz düzeltilmesi ve değiştirilmesi söz konusu bile olmayan, pratiği olan sabit bir yasadır. Çünkü yasayı uygun gören bilen hikmet sahibi olan yüce yaratıcı Allah Azze ve Celledir. Bunun da ötesinde arzuların ve heveslerinin tutsağı olan ve bu durumdan kurtulamayan insan ile aciz ve çaresiz ve çelimsiz beşeri ve diri olan tüm yarattıklarının işine hakim ve vakıf olan her şeyi kuşatan bilgisiyle yüce yaratıcı arasındaki bariz farktan sonra insanlık sistemini nerden almalıdır? Yüce yaratıcının bize gönderdiği vahiyden mi yoksa aciz insan oğlunu aklından mı?

İşte bu sorunun cevabını çok keskin ve açık bir şekilde şu ayetlerde görüyoruz: `Gerçekten yakin(ile iman) eden bir toplum için Allahtan daha güzel hüküm veren kim vardır? (maide 50)

işte beşeriyete yasama noktasında Allahın olan hakkına dokunulması Kur`an-ı kerimde kesin ifadeyle yasaklanmıştır.Muhakkak ki Allah Subhanehü ve Teala Resulü Hz. Muhammed (s.a.v) insan hayatının ve toplumsal yaşantısının tüm yönlerini belirtmiştir.

Nitekim insanların önünde böyle bir model ve bir ideoloji dururken kalkıp aciz insanların hazırladığı ideolojilere ve yasalara inanması ve uyması ne kadar vahim bir olaydır.

Allah Müslümanların yar ve yardımcısı olsun.Selam ve dua ile.
Muhsin Şenol / İstanbul / Yaş:19