18 Ağustos Salı akşamı Covid-19 tanısıyla Diyarbakır'da tedavi gördüğü özel bir hastanede Rabbine kavuşan Güler'in dava arkadaşlarından Mehmet Bahattin Temel, birçok sahabenin ayrı özelliklerini kendisinde berındıran merhum Fesih Hoca'yı anlattı.

Merhum Güler'le 90'lı yıllarda tanıştığını söyleyen Temel, "Onunla ilgili ve bende iz bırakan, henüz üniversite yıllarında iken Şehid Rehberin onun hakkındaki sözü oldu. Rehber, 'Çok güzel ve gelişmeye müsait bir gencimizdir.' diyordu. Daha onunla tanışmadan önce Şehid Rehberin bu ifadesi hem ona olan sevgimi hem de ilgimi arttırdı. Gerçekten şu gelinen noktada, Şehid Rehberin söylediği söz gerçekleşti, hakikaten bunu yaşamı boyunca ispatladı. Hem güzelliği ve hem de kalitesini ispatladı. Bu şekilde dava adamlığını ortaya koydu." dedi.

Güler ile tanışma sürecinin detaylarını aktaran Temel, "Fesih Hocayla 1992-1993'lü yıllarda tanıştık. Hatta ailece tanışıyorduk. 1994-2004 yılları arasında cezaevinde kaldığım için, bu süre zarfında birbirimizden uzak kaldık. Fakat ondan önceki kısa süre içerisinde bu kardeşimizin o güzel kalitesini gördük, keşfettik. Onunla daha fazla diyaloğumuzun geliştiği dönem 2004 yılından sonradır. 2005 yılında kendisinin cezaevinden çıkmasıyla birlikte bir beraberliğimiz oldu." ifadelerini kullandı.

"Sürekli daha fazla çalışmak gerektiğinin bilincindeydi"

Güler'in fedakârlık vasfından bahseden Temel, "O dönemlerde Fesih Hocanın kalitesini, güzelliklerini daha iyi görüyorduk. Hem gençlik yıllarındaki hem de cezaevinde geçirdiği yılların ona kazandırdığı olgunluk, metanet, okumuşluk, davaya olan samimiyet ve ihlası bir kez daha kendini gösteriyordu. Özellikle 2004'ten sonra davayla ilgili hizmetlerde bulunmak, ateşten kor gibiydi. Yani 2000'li yılları yaşamış olan bu hareket, o dönemin sıkıntılı sürecini yaşamış ve işkenceli bir dönem görmüştü. İşkencelerden sonra zindanlarla tanışan bir camianın fertleri ve aileleri üzerlerinde bir ürküntü oluşmuş ve haliyle bu, işi biraz daha zorlaştırmıştı. Ama 2005'ten sonra Fesih hocayla beraber davet çalışmalarında bulunduğumuz dönemlerde sürekli bir canlılık, heyecan ve aksiyon gördüm. Yani hiçbir zaman geri adım atmıyor, sürekli ısrarla daha fazla çalışmanın gerektiği ve gerekliliği bilinci ile etrafındakileri de sürüklüyordu. Her gün yeni bir şeylerin yapılması gerektiği inancı vardı ve o heyecanla beraber çalışıyorduk." şeklinde konuştu.

Temel, "O dönemlerden vefatına kadar sürekli beraber çalışmışlığımız vardı. Fesih Hoca tabiri caizse mutfakta çalışan bir dava adamıydı. Hiçbir zaman ekranları sevmedi, perdenin önünde bulunmak istemedi. Ama her zaman perdenin arkasında en ağır yükleri taşımaya çalıştı. Ben şahsen onunla çalıştığım dönemden kendisinden çok şey aldım, istifade ettim." diye belirtti.

"Fesih Hoca dava içerisinde ender yıldızlardan biridir"

Dava adamlarının şahsiyetlerine vurgu yaparken Güler'in birçok özelliğinin sahabelerle benzeştiğine işaret eden Temel, "Her dava adamının muhakkak bir şahsiyeti vardır. Şimdi bu kardeşimizin şahsiyetinden bahsetmek istersek tabi ki onu sahabeyle kıyaslamamız lazım. Peygamberimiz sahabelerini anlatırken 'Onlar gökteki yıldızlar gibidirler. Hangisini takip ederseniz yolunuzu şaşırmazsınız.' diyor. Allah Peygamber'i bizi ashabına yönlendiriyor ve diyor ki onları takip edin. Allah Peygamberini bilmek idareciliği bilmektir. Yani yönetici kendi tabanını nasıl idare edecek? Bir idareci için en güzel örnek Hazreti Peygamber (Sallallahu Aleyhi Vesellem)'dir. Bir dava adamı veya idare edilen için en güzel örnek sahabedir. Yönetilen kişi, sahabeye bakarak kendine rehber edinmeli, izlerini takip ederek davasının motivasyonunu sağlamalıdır." dedi.

Fesih Hoca'yı sahabeleri takip eden bir yıldız olarak nitelendiren Temel, "Günümüzde sahabeler yoktur ama onları takip eden yıldızlar vardır. Dava içerisinde Fesih Hoca o ender yıldızlardan biriydi. Bu açıdan bakıldığında hakikaten Fesih Hoca birçok sahabenin ayrı özelliklerini kendinde barındırıyordu." ifadelerini kullandı.

"Fesih Hoca sahabeleri asrımıza taşıyan güzide numunelerdendi"

Dava adamı Güler'i farklı özellikleriyle sahabelere benzeten Temel, şunları söyledi:

Fesih Hoca'nın küçüklüğünden itibaren gözünü davanın içerisinde açması, cahiliye ile hiçbir zaman alakasının olmaması yönüyle Hazreti Ali (Radiyallahu Anhu)'ye benziyordu. Hazreti Ali'nin cahiliye geçmişi olmadığı gibi Fesih Hoca'nın da yoktur. Allah'a hamdolsun bu güzel kardeşimizi tanıdığımız günden beri cahiliye ile alakasının olmadığına, iştigal etmediğine şahidiz. Nasıl ki Hazreti Ali o küçük yaşta 'Ya Resulallah ben sana yardımcı olurum.' demişse bu kardeşimiz de gözünü açar-açmaz davaya yardımcı olmuştur.

Sürekli sağlam bir duruş sergilemesi açısından bakıldığında ise Hazreti Ebubekir'e benziyordu. Hazreti Ebubekir'in İslam'ı işittiği gibi sarılması gibi bu kardeşimiz de bu yönüyle tıpkı ona benziyordu. Hilmiyle, güzellikleriyle ve sakin vasfıyla Hazreti Osman'a benziyordu. Yani birçok sahabenin güzelliklerini kendisinde barındıran bir insandı.

Fesih Hoca, belki Diyarbakır'ın Çınar ilçesinde yetişmiş olmasının beraberinde getirdiği ayrı bir güzellik olarak gençlere örnek olması, hem ailesini hem de çevresini etkilemesi bakımından Mus'ab bin Umeyr'e benziyordu. Hakikaten sahabeleri asrımıza taşıyan güzide numunelerdendi. Sıkıntılı ve dağdağalı dönemlerde gerek mücadelede ve gerekse gözaltı dönemlerinde Fesih Hoca, hiçbir zaman geri adım atmadı ve cesurdu. Cesaret açısından da sahabelerdeki tüm kahramanlıklar Fesih Hoca için sayılabilir. Yani o, kahraman sahabelerin özelliklerini de kendinde barındırırdı.

"Hazreti Hubeyb misali işkence seanslarının hepsini tattı, zorlukları gördü, yaşadı"

FETÖ kumpasları döneminde Müslümanların çektikleri sıkıntıları da hatırlatan Temel, "2000 öncesinde o dönemin derin devleti tarafından alınıp sorgulanan kardeşlerimiz en fazla bir ay gözaltında kalıyorlardı. Ama Fesih Hoca ve arkadaşları aylarca gözaltında kaldılar. Çünkü, dönemin beraberinde getirmiş olduğu vahşet ve medya manipülasyonlarının tamamı, zulüm ve haksızlık üzerinden şekilleniyordu. İşte bu kardeşimiz, Hazreti Hubeyb gibi işkence seanslarının hepsini tattı, o zorlukları gördü, yaşadı. Ama Allah'a hamdolsun hiçbir zaman geri adım atmadı, kahramanca direndi." ifadelerini kullandı.

"Zindanda Hazreti Yusuf'un misyonunu üstlenmişti"

Cezaevi sürecinde Fesih Hoca'nın Yusufi bir misyon üstlendiğine dikkat çeken Temel, "Fesih Hocayla birebir cezaevinde kalmadım fakat onu anlatanlar, içinde bulunduğu ortamı da süsleyen, güzelleştiren ve sıkıntılı ortamdan kurtaran bir şahsiyet olduğunu söylüyorlar. Cezaevinde bulunduğu ortamda yaşça küçük olmasına rağmen kendinden büyükleri teskin edebilen bir yapıya sahipti. Bir nevi zindanda da Hazreti Yusuf'un misyonunu yürütüyordu." şeklinde konuştu.

"Cezaevinden çıktıktan sonra da gece-gündüz çalışma sahasında yer aldı"

Karşılaşılan zorluklara rağmen Güler'in istikrarlı duruşunun altını çizen Temel, "2000 sürecinden sonra da hiçbir zaman geri adım atmadı, durmadı. Gece-gündüz çalışma sahası içerisinde oldu. Düşünün! Bu kadar yıl evden uzak kalmasını öne sürerek aileyle vakit geçirmenin hesabını yapmadı, böyle bir endişesi olmadı. O süreçte belki bu tür zafiyetler kimileri üzerinde görülebildi ama Fesih Hoca'da böyle bir duruma rastlanmadı." diye belirtti.

"Allah, Fesih kardeşimizi Hazreti Eyyüb misali hastalıkla imtihan etti"

Güler'in son zamanlarda geçirdiği sağlık problemleri karşısındaki sebatına değinen Temel, hastalıklara karşı en büyük timsalin Hazreti Eyyüb olduğunu hatırlattı.

Temel, "Allah-u Teala kişinin güzelliklerine orantılı olarak bazı musibetler verir. Allah bu kez de Fesih kardeşimizi Hazreti Eyyüb misali hastalıkla imtihan etti. Bilindiği üzere uzun süreli işkence süreci geçirmişti. O dönemde zayıflayan böbrekleri maalesef iflas etti. Daha sonradan ağabeyinden alınan böbreğin kendisine nakledilmesiyle beraber onun açısından yeni bir süreç başladı. Bağışıklık sistemini bastıracak ilaç kullanma zorunluluğu olduğundan elinde bulundurduğu çantasında ilaçlarını taşıyor ve belli süre aralıklarla bunları kullanmak mecburiyetinde kalıyordu. Nitekim o ilaçlar kendisinin bağışıklık sistemini çökertmişti." dedi.

"Fesih Hoca; sabrı, metaneti, direnişi, cesareti ve kararlılığıyla örnek bir dava adamıydı"

Son zamanlarda yayımlanan ve paylaşılan hastalık görüntüleri üzerinden değerlendirmede bulunan Temel, "Fesih Hoca'nın son anlarındaki o mahzun duruşu belki şunu anlatıyordu; Rabbine yalvarıyordu: 'Ya Rabbi, bu hastalık benim çalışmalarımı sekteye uğrattı. Bundan sonra hizmet alanında biraz daha kısıtlanırım. Allah'ım bu sıkıntılarımı davama engel yapma…' endişesiydi. Bu açıdan da Hazreti Eyyüb (Aleyhisselam)'e benziyordu diyebiliriz. Özetle Fesih Hoca; sabrıyla, metanetiyle, direnişiyle, cesaretiyle, kararlılığıyla ve her yönüyle örnek bir dava şahsiyetiydi." ifadelerini kullandı.

"Gökyüzündeki birkaç yıldızın kayması tümünün kaybolduğu anlamına gelmez"

İslam davasının kişilerle sınırlı olmadığına vurgu yapan Temel, bu tür şahsiyetleri yetiştiren İslami yapılara dikkat çekti.

Temel, "Nihayetinde Fesih Hoca'ları, Mehmet Yavuz'ları, Mehmet Sudan'ları ve nice dava erlerini yetiştiren ve de yetiştirecek olan bir mektep vardır. Bu da dava mektebidir. Bu konuda hiçbir zaman ümitsiz olmuyoruz. Muhakkak, bu kardeşlerimizin aramızdan ayrılıp bizi sıkıntı ve keder içerisinde bırakması tabi ki kalbimizi yakıyor ve hüzne boğuyor. Kendi açımdan söyleyeyim, her bir kardeşimizin gidişini, bir elimin veya ayağımın eksilmesi gibi hissediyorum. Bu düşünceler tabiki kısa sürüyor ve düşünüyorum ki Allah var, dava da mektep de İlahi'dir. Ama yine bir hakikat var ki, bu mektepler nice Fesih'ler, Mehmet'ler ve Muhammed'ler yetiştirecek. Gökyüzündeki birkaç yıldızın kayması tümünün kaybolduğu anlamına gelmez. Elhamdülillah semamız yıldızlarla doludur. Meseleye bu açıdan baktığımızda inşallah bizler Fesih Hoca'nın yolunu sürdürme noktasında kararlı olacağız." şeklinde konuştu.

Gençlere de önemli tavsiyelerde bulunan Temel son olarak şunları söyledi:

"Özellikle genç kardeşlerimiz Fesih Hoca'yı iyi tanısınlar. Daha çocukluk yaşlarında ve gençliğinde nasıl böyle büyük bir mücadeleyi bu kadar kısa ömre sığdırabildi? Gençlerimiz bunu görsünler ve onu kendilerine örnek alsınlar. Siyasi alanda çalışan kardeşlerimiz Mehmet Yavuz'u, sahada davet işindeki kardeşlerimiz Fesih Hoca'yı örnek edinsinler." (İLKHA)