Bir Ayet-i Kerime

"Gördün mü, o hesap ve ceza gününü yalanlayanı! İşte odur, yetimi itip kakar yoksula yedirmeye önayak olmaz. Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki onlar namazlarından gafildirler. Onlar (namazlarıyla) gösteriş yaparlar. Ufacık bir yardıma bile engel olurlar.”

(Maun Suresi, 1-7)

 

"Dini yalan sayanı gördün mü?" ayetinin (2. ayet) nüzul sebebiyle ilgili olarak İbni Abbas, As b. Vail es-Sehmi hakkında, Süddi de, Velid b. Mu-ğire hakkında indi, dediler. O kişinin Ebu Cehil olduğu da söylenmiştir. Bir yetimin velisi idi. Ona çıplak olarak geldi, kendi malından istiyordu. Onu itti. İbnü Cüreyc dedi ki: Ebu Süfyan hakkında indi. Her hafta bir deve keserdi. Bir yetim ondan istedi, bastonla onu kovdu. Allah bu sureyi indirdi. "Şu namazı kılıp duranların vay haline!" ayetinin (4. ayet) nüzul sebebiyle ilgili olarak İbni Münzir, İbni Abbas'tan şöyle rivayet etti: Bu ayet münafıklar hakkında indi. Müminler geldiğinde namazları ile onlara gösteriş yapar, gittiler mi terk ederlerdi.

(Vehbe Zuhayli, Tefsiru’l-Münir)

Bir Hadis-i Şerif

“Bir kimse, Müslümanların arasında bulunan bir yetimi alarak yedirip içirmek üzere evine götürürse, affedilmeyecek bir suç işlemediği takdirde, Allah Teâlâ onu mutlaka cennete koyar.”

(Tirmizî, Birr, 14/1917)

Bir Hikmetli Söz

Dâvûd-i Tâî Hazretleri’nin hizmetine bakan mürîdi birgün ona:

“– Biraz et pişirdim; buyurmaz mısınız?” dedi ve üstâdının sükût etmesi üzerine eti getirdi. Ancak Dâvûd-i Tâî (k.s.), önüne konan ete bakarak:

“– Falanca yetimlerden ne haber var evlâdım?” diye sordu. Mürîd, durumlarının yerinde olmadığını ifade eder gibi içini çekip:

“– Bildiğiniz gibi efendim!” dedi. O büyük Hak dostu:

“– O hâlde bu eti onlara götürüver!” dedi. Hazırladığı ikrâmı üstâdının yemesini arzu eden samîmî mürîd:

“– Efendim, siz de uzun zamandır et yemediniz!..” diye ısrar edecek oldu. Fakat Dâvûd-i Tâî Hazretleri kabul etmeyip şöyle buyurdu:

“– Evlâdım! Bu eti ben yersem dışarı çıkar, fakat o yetimler yerse, arş-ı a‘lâya çıkar!..”

 (el-Hadâiku’l-Verdiyye, s. 355)