HÜDA PAR Genel Sekreteri ve Parti Sözcüsü Şehzade Demir, yaptığı haftalık iç ve dış gündem değerlendirmesinde; Karadeniz'de doğalgaz keşfi, Joe Biden'ın hadsizliği, Kürt meselesi, yargının sosyal medya imtihanı ve siyonist rejim ile ihanet anlaşmaları gibi gündemin önce çıkan başlıkları hakkında konuştu.

Karadeniz'deki doğalgaz keşfine ilişkin yaptığı açıklamada Demir, yer altındaki kaynakların halkın hizmetine sunulabilmesi için güçlü bir iradeye ve daha büyük yatırımlara ihtiyaç olduğunu kaydetti.

Joe Biden'ın hadsizliği ve Kürt meselesine dair görüşlerini aktaran Demir, ABD'yi halen "stratejik müttefik" olarak tarif eden Türkiye'nin bütün bu yaşananları tecrübeye dönüştürmemesinin üzüntü verici olduğunu söyledi.

Toplumsal tepkiye göre şekillenen yargının sosyal medya imtihanına da değinen Demir, "Hak ve adaleti yerine getirmesi gereken yargı erkinin toplumsal baskı doğrultusunda kararlar vermesi ürkütücüdür." dedi.

 

Karadeniz'de doğalgaz keşfi

Karadeniz'deki doğalgaz keşfine ilişkin değerlendirme yapan Demir, "Türkiye, son yıllarda petrol ve doğalgaz arama çalışmalarına verdiği önem ve bu alanda yaptığı yatırımlarla dikkat çekmektedir. Nitekim bu gayretin ilk semeresini vermesi, bu alana daha fazla önem verilmesi gerektiğini göstermiştir. Karadeniz kıyılarında, sahile 145 km mesafede, Tuna-1 adlı sahada Türkiye'nin petrol kaynaklarına nispetle oldukça zengin bir doğalgaz rezervine ulaşılması bütün ülkede sevinçle karşılandı. İdari ve teknik ekibin bu konudaki çabası takdire şayandır. Velev ki bir avuç petrol veya bir metreküp gaz olsun yer altındaki kaynakların insanımızın hizmetine sunulması önemli ve değerlidir." dedi.

"Bu kaynakların halkın hizmetine sunulabilmesi için güçlü bir iradeye ve daha büyük yatırımlara ihtiyaç vardır"

Bu kaynakların halkın hizmetine sunulması gerektiğinin altını çizen Demir, "Hidrokarbon kaynakları konusunda ortaya konan çabanın sonuç vermesi ve tespit edilen rezervin çok daha büyük bir doğalgaz rezervinin sadece küçük bir kısmını oluşturduğu yönündeki kanaatler, henüz keşfedilmeyen çok sayıda petrol ve doğalgaz kaynaklarımızın olduğu yönündeki yaygın anlayışı güçlendirmiştir. Bu kaynakların halkın hizmetine sunulabilmesi için güçlü bir iradeye ve daha büyük yatırımlara ihtiyaç vardır. Petrol ve doğalgaz ithalatı için harcanan milyar dolarlar halkın refahının ve istihdamının dışarıya akıtılması demektir. Bu tür zenginlik kaynaklarının ekonomik ve siyasi bağımsızlık ile direk ilişkili olduğu unutulmamalıdır. Bu anlamda; enerji konusunda dışa bağımlılıktan kurtulmaya matuf bu girişimler güçlendirilerek devam etmelidir." ifadelerini kullandı.

Joe Biden'ın hadsizliği ve Kürt meselesi

Joe Biden'ın hadsizliğine ilişkin görüşlerini aktaran Demir, "ABD'de Demokratların başkan adayı Joe Biden'ın haddini aştığı konuşmasında Türkiye'deki iktidara yönelik muhalefetini açıkça dile getirmesi malumun ilanı olmuştur. ABD ve diğer emperyalist ülkeler, prangalarından kurtulmaya çalışan ülkelere karşı askeri ve sivil darbe dâhil her türlü iç karışıklığı destekleyerek boyun eğdirmeye çalışırlar. Türkiye'de de bütün bu yolların denendiğine şahitlik ettik. Halen ABD'yi stratejik müttefik olarak tarif eden Türkiye'nin bütün bu yaşananları tecrübeye dönüştürmemesi üzüntü vericidir." dedi.

"Kürt meselesi bu coğrafyanın çözülmesi gereken en önemli sorunlarından bir tanesidir"

Kürtlere yönelik ötekileştirici politikaların, ABD merkezli emperyalizm için kullanışlı bir alan oluşturduğuna dikkatleri çeken Demir, "Öte taraftan Kürt meselesi bu coğrafyanın çözülmesi gereken en önemli sorunlarından bir tanesidir ve kesin bir şekilde çözülmelidir. ABD başta olmak üzere emperyalizm, bölgemizi kontrol etmek için yüz yıldan fazladır Kürt meselesinin çözümsüzlüğünü kullanmaktadır. Kürtlerin yaşadığı coğrafyaya hükmeden devletlerin Kürtlere yönelik inkârcı ve ötekileştirici politikaları, ABD merkezli emperyalizm için son derece kullanışlı bir alan oluşturmaktadır. Kürt meselesini insani haklar ve adalet temelinde çözme iradesini ortaya koymak, başta Türkiye ve komşu ülkelerde olmak üzere coğrafyamızda barış, istikrar ve kalkınmaya imkân sağlayacaktır. Bu coğrafyanın geleceği; Türk, Arap ve Farsların bu coğrafyanın ana unsuru olan Kürtlerle birlik içinde olmasını mecburi kılmaktadır. Bu nedenle Kürt meselesini emperyalistlere havale eden politikalardan vazgeçilerek sorunun üzerine cesaretle gidilmeli, adalet ve eşitlik temelinde kardeşlik hukuku yerine getirilerek mesele çözülmelidir." ifadelerini kullandı.

Yargının sosyal medya imtihanı

Yargının sosyal medya karşısındaki imtihanına değinen Demir, "Sosyal medya kullanım yoğunluğu ve kullanıcı sayısındaki artışla birlikte, toplumsal gündemi belirler hale gelmiştir. Bu yönüyle etkin bir toplumsal mühendislik aracı haline gelen sosyal medyanın yasama, yürütme ve hatta yargı erklerini dahi ciddi anlamda baskı altına aldığı görülmektedir. Yalan ve iftira kampanyaları ile toplumsal bir linç aracı olarak kullanılmaya başlanan sosyal medya, bazı mağduriyetlerin nedeni, pek çok ahlaki problemin de kaynağı haline gelmiştir. Türkiye'de adalet mekanizmasının toplumun vicdanını rahatlatacak düzeyde bir işlerlik kazanamaması, toplumu sosyal medyanın bu gücünden istifade etmeye ve adaleti bu mecralarda aramaya yöneltmiştir." dedi.

"Sosyal medya karşısında yargının tutumu bir garabettir"

Toplumsal tepkiye göre şekillenen yargı sistemini eleştiren Demir, "Sosyal medya üzerinden yapılan ifşalar, hakikatin ortaya çıkmasına hizmet edebildiği gibi toplumu manipüle etmeye ve bir linç sürecine de dönüşebilmektedir. Sosyal medya karşısında yargının tutumu da bir garabettir. Kamuoyuna mal olmuş meselelerde yargı süreci daha çok toplumsal tepkiye göre şekillenebilmektedir. Tutuklanma gerektirmeyen kabahatlerde bile toplumsal tepki nedeniyle tutuklanmalara gidilebilmekte, aynı şekilde hukuken mutlaka tutuklama gerektiren kimi vakalarda ise ancak sosyal medya üzerinden ciddi bir toplumsal baskı sonucunda tutuklama tedbirine başvurulmaktadır. Hak ve adaleti yerine getirmesi gereken yargı erkinin toplumsal baskı doğrultusunda kararlar vermesi ürkütücüdür. Yargı makamlarının topluma karşı sorumluluğu; adaleti ve hakikati hiçbir şeye feda etmeden, tarafsızlık ve bağımsızlığını korumasıdır." diye kaydetti.

Siyonist rejim ile ihanet anlaşmaları

Siyonist rejim ile yapılan ihanet anlaşmalarının endişe verici boyutuna geldiğini söyleyen Demir, "Geçtiğimiz günlerde BAE ve siyonist rejim arasında gerçekleşen normalleşme mutabakatı sonrası;  Umman, Bahreyn, Suudi Arabistan, Katar ve Fas'ın siyonist rejim ile normalleşme adımı atmak için tepkileri ölçtüğü iddia edildi. Yüzyılın ihanet anlaşmasının ekonomik boyutunun açıklandığı Bahreyn Çalıştayı ile başlayan siyonist rejim ile normalleşme adımları, resmi anlaşmalarla tamamlanmak istenmektedir. İşgal rejiminin Filistin topraklarındaki ilhak faaliyetlerini meşru göstermeye yönelik atılan adımlar BAE anlaşması ile endişe verici boyuta ulaşmıştır." dedi.

Demir son olarak şöyle konuştu:

"Bu mutabakat Müslüman kamuoyu ve uluslararası kuruluşlar tarafından yeterli tepkiyi görmemiş ve Filistin halkı yalnız bırakılmıştır. İslam ümmetinin tepkisizliği, işbirlikçi yöneticileri cesaretlendirerek benzer adımlarının hızlanmasına sebep olacaktır. Siyonist rejimin gayrı meşru varlığı ve ilhak faaliyetlerinin tanınmasına yönelik her türlü adıma karşı Müslüman kamuoyu harekete geçmelidir. Körfez ülkelerinin Siyonist rejim ile ihanet görüşmeleri ivedilikle sona erdirilmelidir. Aynı zamanda Türkiye'nin önümüzdeki süreçte Filistin ile dayanışmada daha aktif bir politika izleyerek Filistin halkına yönelik soykırımın suç ortağı işbirlikçi yönetimlere karşı caydırıcı adımlar atması büyük önem arz etmektedir." (İLKHA)