İBRAHİM SEVGİLİ- M. SAİT ÇELİK
Bir Cuma hutbesinde Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş’ın İslam’ın yasakladığı konuları anlatması sapkın güruhu rahatsız etmiş ve konu yargıya taşınmıştı. Hutbenin ardından Diyanet İşleri Başkanlığı üzerinden İslam’a ve Müslümanlara karşı yürütülen kara propagandalar sürüyor. Hutbenin yargıya taşınmasını eleştiren Mil Diyanet Sen Genel Başkanı Celaleddin Gül, sapkın güruhun saldırılarına karşı “Minber dokunulmazlığı” talebinde bulundu. İTTİHADUL ULEMA Genel Başkan Yardımcısı Molla Beşir Şimşek de “İslam’ın emir ve nehiyleri konuşulduğu takdirde bunu konuşan hatiplerin, alimlerin elbette ki, korkusuzca, anlatması, ben bunları söylersem mahkemelik olurum endişesi taşımaması gerekir. Bu ortamın ona sağlanması lazımdır.” ifadelerini kullandı.
“DİNİMİZ VE DİNİ DEĞERLERİMİZ HALKIMIZ NEZDİNDE İTİBAR KAYBINA NEDEN OLUYOR”
Hiçbir hutbenin mahkeme konusu edilmemesi gerektiğine dikkat çeken Mil Diyanet Sen Genel Başkanı Celaleddin Gül, “Diyanet İşleri Başkanlığı hizmet kolunda kurulmuş bir sendikayız. Yaklaşık bir yıldır faaliyet yürütüyoruz. Elhamdülillah en hızlı büyüyen sendikayız. Dolayısıyla sorumluluğumuz biraz daha artmış bulunmaktadır. Hem kurumumuza hem de personelimize karşı sorumluluğumuz bulunmaktadır. Bu yüzden da bazı gündemler oluşturmak istiyoruz. Bunlardan bir tanesi de “Minber dokunulmazlığı” talebinde bulunuyoruz. Minber dokunulmazlığı talebinin esas gerekçesi şudur; Malumunuz olduğu üzere birkaç senedir Diyanet İşleri Başkanlığımıza karşı yıpratma, itibarsızlaştırma kampanyaları yürütülüyor bazı mahfillerce. Bunlara karşı ciddi tedbirlerin alınması gerekiyor. Bu ciddi tedbirlerden bir tanesi de az önce bahsetmiş olduğum “Minber dokunulmazlığı”dır. Diyanet İşleri Başkanımızın okuduğu iki hutbe maalesef mahkemelik oldu. Sonuç itibariyle yargının konusu oldu. Biz okuna hutbelerin gerek birinci hutbenin gerekse de Ayasofya’da okunan hutbenin hatta camide okunan hiçbir hutbenin yargının konusu olmaması gerektiğini savunuyoruz. Dolayısıyla okuduğumuz hutbelerin yargının ve mahkemelerin konusu olmaması için mutlaka kürsü ya da minber dokunulmazlığının Diyanet İşleri başkanlığına getirilmesi gerekiyor. Çünkü okuduğumuz hutbeler yargının konusu olduğunda dinimiz ve dini değerlerimiz halkımız nezdinde itibar kaybına neden oluyor. Güven bunalımı ortaya çıkıyor.”
81 İLDE CAMİLERDE OKUTULAN BU HUTBELERİN DOKUNULMAZLIĞINI TALEP EDİYORUZ
Sapkın güruhun dayandığı İstanbul Sözleşmesinin de iptal edilmesi gerektiğini savunan Gül, “Bizim bu konuda iki teklifimiz var. Bunun kamuoyu nezdinde karşılık bulacağına inanıyorum. Bir defa İstanbul Sözleşmesinin iptalinin gerçekleşmesi gerekiyor. İstanbul sözleşmesinden çekilmemiz gerekiyor. İkincisi de Minber dokunulmazlığının bir an önce TBMM’de gündeme getirilmesi gerekir. 83 milyon milletimiz bu gelişmelerden rahatsız, bunun bilinmesi lazım. Okunan hutbelerin bu kadar spekülasyon konusu yapılması itibar kaybına neden oluyor. Diyanet İşlerinde çok seçkin bir ekiple hazırlanan ve her Cuma okunan bir hutbe var. İşin uzmanlar ve isimler hazırlıyor bu hutbeleri. 81 ilde camilerde okutulan bu hutbelerin dokunulmazlığını talep ediyoruz. “ dedi.
HATİPLERİN, ALİMLERİN ‘BEN BUNLARI SÖYLERSEM MAHKEMELİK OLURUM’ ENDİŞESİ TAŞIMAMASI GEREKİR
İmam ve Hatiplerin İslam’ın hakikatlerini çekinmeden dillendirmeleri için uygun ortamın oluşturulması gerektiğini ifade eden İTTİHADUL ULEMA Genel Başkan Yardımcısı Molla Beşir Şimşek de “Biz Müslüman bir toplumda yaşıyoruz. Haliyle cami de minber de kürsü de bunların hepsi dinimizin şiarlarındandır. Bunlar Peygamber aleyhissalatu vesselamın makamıdır. Buralarda yapılan hitaplar da elbette ki, Müslüman halka yapılan hitaplardır. Bu millet dinini camiden, minberden alıyor, orada okunan Kur’an’dan sünnetten alıyor, öğreniyor. Dolayısıyla bu tür yerlerde İslam’ın emir ve nehiyleri konuşulduğu takdirde bunu konuşan hatiplerin, alimlerin elbette ki, korkusuzca, anlatması, ‘ben bunları söylersem mahkemelik olurum’ endişesi taşımaması gerekir. Bu ortamın ona sağlanması lazımdır.” şeklinde konuştu.
‘MİNBER DOKUNULMAZLIĞI’NIN OLMASI GEREKİR
Şimşek, “Bu memlekette her zaman din ve vicdan özgürlüğünden bahsedilirken bir alimin bir hatibin dini insanlara özgürce anlatamaması ne kadar büyük bir çelişkidir. Dinin emir ve yasakları rahatça anlatılamayacaksa bu millet dinini nasıl öğrenecek, nasıl yaşayacak? Onun için yetkililerin bu makamlarda duran kişiler için nasıl ki, mecliste “Kürsü dokunulmazlığı” varsa burada da bir tür “Minber dokunulmazlığının” olması gerekir. Müslüman bir alimin de endişe etmeden konuşabileceği bir minber dokunulmazlığına ihtiyacı vardır.” dedi.
HİTAP MÜSLÜMANLARADIR, BUNA İNANMAYANLARIN BUNU MAHKEMEYE TAŞIMA HAKKI YOKTUR
“Sapkın grupların İslam’ın esaslarının, emir ve yasaklarının açıklanmasına tepki gösterip mahkemeye taşıması ve bunu kabul eden yargının durumu son derece yanlıştır.” diye konuşan Şimşek, “Hitap Müslüman halka yapılmaktadır. Buna inanmayan insanların bunu mahkemeye taşıma hakkı yoktur. Yargının da bu konuda kendini gözden geçirmesi gerekir. Eğer İslami hakikatler minberde bile aktarılamayacaksa bu din nasıl anlatılacak? Alimler her şeyi göze alarak hak ve hakikatleri dile getirmelidir. Bu konuda gerekirse sıkıntıları da göze almalıdırlar. Ama Müslüman bir memlekette de eğer camisinde de minberinde de hakikatler konuşulmayacaksa bu nerede anlatılacak? Toplum nasıl ıslah edilecek? Küçük bir sapkın grubun isteği doğrultusunda haramları, sapkınlıkları, toplumu ifsad eden fiilleri söylemezsek Allah katında sorumlu oluruz. Alim kendinden bekleneni yerine getirmeli; ama yetkililer de bu konuda adımlar atmalıdırlar.”