Yusuf Can – Haber Yorum
Buna rağmen Müslüman kimliğiyle ön plana çıkmış kişi veya herhangi bir kurumun en küçük bir yanlışı/ihmali derhal manşetlere taşındı ekranlarda özellikle gösterildi.
Elbette ki bunun sebebi kişi veya kurumlar üzerinden toplumda Müslüman kişiliği küçük düşürmek ve nihayette İslam’a saldıracak bir kapı aramaktır.
İslam ve Müslümanlar konusunda sürekli teyakkuzda olan Sol-Kemalist ve Laikler bu pandemi sürecinde Müslümanlardan sadır olabilecek en küçük olumsuzlukları gündeme taşımak için olağanüstü gayret gösterirler.
Bu gayretlerden birini daha Cumhuriyet Gazetesinin manşetlerinde görüyoruz.
“Pandemi nedeniyle geçen yıl sekteye uğrayan okulların bu yıl açılacağı tarih tartışılırken Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı Kuran Kursları önlemlerin dışında tutuldu. Manisa’nın Akhisar ilçesinde bulunan “Zeytinliova Hafızlık Merkezi” kursu, yeni eğitim öğretim dönemi için yüz yüze eğitimlere başladı.
Burada eğitim görecek çocuklar yatılı kurs binasına test yapılmadan alındı. 30 metrekarelik mescitlerde 30 öğrenci, sosyal mesafe kurallarına uyulmadan eğitim görüyor. Akhisar Müftüsü, kontenjanın yarıya düşürülerek eğitime başlandığını, açılışın il sağlık müdürlüğünün bilgisi dahilinde olduğunu savundu. İlçe kaymakamı ise kursun açılışına ilişkin bilgisi olmadığını, başında bulunduğu ilçe hıfzıssıhha kurulunun bu yönde bir kararının bulunmadığını söyledi.
(CHP’nin) Manisa milletvekili Ahmet Vehbi Bakıroğlu, kurs açılışının salgına karşı risk oluşturduğunu belirtti.”
Bu konuda başı çeken medya organlarından biri olan Cumhuriyet Gazetesi, onun fikirdaş ve gönüldaşlarının asıl maksadı Kur’an Kurslarında hafızlık eğitimi alan çocukların ve gençlerin sağlığı veya aldıkları eğitim değildir.
Hem zaten konu sağlık olsaydı; önce Boğaz’da yapılan maskesiz- sosyal mesafesiz özel YAT TURLARI, Beyoğlu sokaklarını ve barlarını aynı dikkatsizlikle dolduran kalburüstü laik kesimin tehlikeye davetiye çıkaran eğlence(!) ortamları veya hemen hemen her sahil beldesinde benzerine rastlanan olağandışı kalabalıklar eşliğinde serbest bırakılan PLAJLARı konu ederler ve iktidarı bu konuda eleştirirlerdi.
Ancak mesele bu değil.
Tek dertleri İslam’a ve Müslümanlara kara çalmak!
Devr-i zamanında Fener Rum Patriği Gregoryus, Rus Çarına bir mektup göndererek şu 3 maddenin uygulanması halinde Osmanlıyı yıkabileceklerini yazar. Bunlar.
1-Cihanı titreten Osmanlı Sultanları, hocalarının/alimlerin dizi önünde elleri ayakları titrer halde dururlar. Onlara olan bu saygı ve hürmetlerinin kırılması şarttır.(Tabii sultan böyleyse varın halkın alimlere saygısını siz düşünün.)
2-Müslümanlar Ulu-l Emr’e itaati çok önemsedikleri için birliklerine halel gelmiyor. İdarecileri halkın gözünde küçük düşürecek planlar yapılmalı.
3-Osmanlı Devleti gücünü Aile Kurumunun gücünden alıyor. Aile kurumunu zayıflatmadan bu devlet yıkılmaz. (Bu maddeyi görünce insanın aklına haliyle İstanbul Sözleşmesi geliyor.)
Şimdi bakınca bu ülkede, yüzyıllardır uygulanması için teklifler sunup çırpınan dış mihrakların emellerini KİM NASIL uyguluyor daha iyi görülmüyor mu?