Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, trafik kazaları sonrası karşı tarafa saldıran kişilerin karakter analizleri ile ilgili açıklamalarda bulundu ve saldırıya uğrayanlara önemli tavsiyeler paylaştı.

Tarhan, "Şiddet uygulayan kriminal tip birisiyse yani suça becerikli, merhamet duygusu olmayan, acımasız bir kişiyse bu kişilere ceza verilirse bile asgariden değil azamiden vermek lazım. Çünkü bu kişiler suçluluk ve pişmanlık hissetmiyorlar. Aslında gerçek maganda bunlardır. Bu kişiler mahkemeye çıktığı zaman kravat taktı diye hakim ve savcıların bırakmaması gerekiyor." dedi.

"Öfkeli kişinin hisseden beynini değil de düşünen beynini harekete geçirmek önemli"

Öfke anında insan beyninin nöradrenalin gibi kimyasallar salgıladığını söyleyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan sözlerine şöyle devam etti:

Karanlığın beş atlısı denilen beş grup kimyasal var. Kin, öfke, nefret, kıskançlık, düşmanlık. Bu duyguda da beyin kendine yönelik kimyasallar salgılıyor. Öfkede de vücut savaş-kaç tepkisi veriyor. Enerji kaynaklarını kana pompalar ve yağ asitleri artar, glikoz artar, kanda şeker artar. Savaş veya kaç tepkisidir bu. Kişi burada savaş tepkisi verdiği için gözü artık hiçbir şey görmez,kendisini engelleyen kişiyi de düşman gibi görür. Öfkeli insan hisseden beyni ile hareket ediyor, düşünen beynini devre dışı bırakıyor. Böyle durumlarda akıllı olan kişiler nasıl davranmalı? O kişinin hisseden beynini değil de düşünen beynini harekete geçirmek önemli. Bunu yaptığınız zaman o kişiyi kendi savaş alanınıza çekersiniz. Bu anlarda mağdur olan kişi, öfkeli kişiye tepki verirse bu durumda güç savaşları başlar. Zayıf olan kaybeder.

Şiddet karşısında ‘Donakalım Tepkisi’ vermeli

"Ailede eşiniz bağırıp çağırmaya başladığında sakin olmasını ve düşünmesini sağlarsanız bunu yapacaktır." diye konuşan Tarhan, sözlerini şöyle sürdürdü:

Öfkelenen kişi bağırıyorsa sende ona bağır, o tabak fırlatıyorsa sende ona fırlat, ya da o senin üzerine geliyorsa sende onun üzerine git gibi yaklaşım yerine eğer sözden anlamayacak birisiyse donakalım tepkisi vermek gerekiyor. Öfkenin sonucunda genellikle cinayetlerin çıkma sebebi de iki tarafın aynı şekilde birbirine yaklaşmasıdır. Yani bu kişilere karşı sessiz kalıp beklemek gerekiyor. Donakalım tepkisi onun şiddetinin ilerlemesini engeller. Donakalım tepkisini vermeyip ona cevap yetiştirmeye çalışmak daha çok körükler. Onun zaten orada muhakemesi ve zihin kontrolü bozulmuş. Öyle yapmamız olayı daha çok büyütmeye sebep olur. Böyle durumlarda kendimizi ezdirmeyeceğiz fakat aklımızı kullanacağız. Kendimizi hislerimizle değil aklımızla koruruz.

Görüntü kaydı karşı tarafın öfkesini artırıyor

Trafikte kendine yönelik bir saldırı varsa kişinin araçtan çıkmaması gerektiğini vurgulayan Tarhan, "Mümkünse hemen camları kapayıp ‘donakalım tepkisi’ verilmeli. Telefonla kayıt alınması karşı tarafın öfkesini daha çok arttırır. Zaten böyle durumlarda öfkelenen kişi bağıracak, çağıracak, bir iki kez arabayı tekmeleyip gidecektir. Eğer sözden anlayacak gibi bir izlenim varsa dışarı çıkıp yapılabilir. Ama böyle durumlarda donuk, ifadesiz tepki vermek gerekiyor. İfadesiz tepkiyle karşı taraf sizi düşman gibi görmemeye başlıyor. Şiddet davranışıyla yaklaşan biriyle denk gelirsek ilk tepkimizin genellikle donakalım tepkisi olması, dur bekle olması gerekir. Karşılık vermemek gerekiyor. Eğer tepki vermeye çalışırsak risktir bu durumda." diye konuştu.

İkna yöntemi ile karşı taraf sakinleştirilebilir

İkna yöntemi ile olay çıkaracak kişinin sakinleştirilebileceğini belirten Tarhan, "Bu bir yöntemdir. Bu gibi yöntemler, öfke anında insanlara karşı yaklaşılabilen ve olaya özgü durumlardır. Görüntülerdeki hanımefendi gibi olay yerinde video çekildiği zaman karşı taraf daha çok öfkeleniyor. Tehdit olarak algılamış, daha da çılgına dönmüş. Böyle durumlarda çevredekilerin de soğukkanlı olması gerekiyor. Sıfır mimik ile ona yaptığının yanlış olduğunu anlatmamız ve sakinleşmesini beklememiz lazım. Beş dakika bile olsa öfkesinin geçmesini bekleyeceğiz. İkincisi, böyle durumlarda karşı tarafa tepki vermezsek elinde silah varsa bile o silahı kullanmıyor. Burada duygusal zekâsı üstün kişiler öfke yönetimini iyi yaparlar." dedi.

Öfke genellikle bulaşıcıdır

Tarhan, "Öfke genellikle bulaşıcıdır, öfkelenen kişiyi sevenler onun öfkesini satın alırlar ve hatta onun öfkesiyle beslenirler. Öfke öyle bir duygudur ki çok ilginç. Öfkeyle beslenen kişilikler vardır. Öfkelenmediği zaman rahatsız olurlar. Çoğu önlenebilir öfke. Bu olayların yüzde 60-70’i eğer tedavi olsalar öfke kontrolü konusunda avantaj sağlar. Onun için öfke kontrolü sorunu olanlar varsa bu problem yaratmıyor demesinler. Öfke kontrolüyle ilgili dürtü kontrol yöntemleriyle terapi yapılıyor. Uzun bir yöntem ama şu anda psikiyatride çok faydalı ilaçlar var. Bağımlılık yapmayan, araba kullanılmasına engel olmayan, çalışanların ve öğrencilerin de kullandığı ilaçlar var. O ilaçlarla öfke kontrolünü yüzde 50-60 oranında toplumda azaltmak mümkün."

Tarhan, öfkelenen kişinin de haklı olabileceğini belirtti ve sözlerine şöyle devam etti:

"Haksız yere biz farkında olmadan onu sinirlendirecek bir şey de yapmış olabiliriz. Bazı durumlarda da kendi kusurumuzu da karşı tarafa fark ettirebilirsek karşı taraf da dejenere, psikopat dediğimiz cinsten değilse o kişi de böyle durumlarda hemen alttan almaya başlıyor. Öfke krizine karşı eğitim almamız lazım. Şu anda buna karşı en güzel yöntem öfke kontrolü eğitimidir. Karşı tarafın öfkesiyle karşılaşınca ne yapacağımız da, kendi öfkemizle nasıl başa çıkacağımız da önemli. Öfke kontrolü eğitimi modülleri var. Bu modülün en önemli özelliği ise sebebe inmemektir. Böyle durumlarda sebebe girmeden durumu anlamak, konuşmak önemlidir. Hemen savunmaya geçmek de risklidir." (İLKHA)