Batı'dan ithal edilen ve toplumun yapısı ile hiçbir şekilde uyuşmayan İstanbul Sözleşmesi’nin iptal edilmesi için kamuoyunun büyük bir çoğunluğu somut adım bekliyor. Kimi çevrelerin söz konusu sözleşmenin resmi istatistikler rağmen ısrarla sözleşmeyi savunması ise dikkat çekiyor.
Gaziantep Kent Konseyi’nin toplumun dini değerleri başta olmak üzere gelenek ve göreneklerini açık bir şekilde hedef alan ve ifsat sözleşmesi olarak nitelendirilen İstanbul Sözleşmesi’ne destek vermek amacıyla TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu’na yazı yazması tepki ile karşılandı.
Gaziantep Kent Konseyi Başkan Yardımcısı ve Memur-Sen Gaziantep Şube Başkanı Ahmet Gök, Kent Konseyi’nin İstanbul Sözleşmesi’ne destek vermesine ve sahip çıkmasına tepki gösterdi.
Kent Konseyi Başkan Yardımcısı olarak İstanbul Sözleşmesi’ne destek verilmesini kabul etmediğini dile getiren Gök, “Bu açıklamanın altına imza atanlar Kent Konseyi’nin toplumun bir kesiminin karşısında olduğunu ilan etmişlerdir, bu yanlıştır ve ben bunu asla kabul etmiyorum.” dedi.
“Kent Konseyi’nin, bütün kentin dünya görüşünü yansıtması gerekiyor”
Kent Konseyi’nin, kentin her türlü ideolojisine ve bakış açısına eşit mesafede olmak zorunda olduğunu vurgulayan Gök, “Kent Konseyi’nin, bütün kentin dünya görüşünü yansıtması gerekiyor. Bütün kentin hassasiyetlerini paylaşması gerekiyor. En son İstanbul Sözleşmesi ile ilgili yapılan açıklamada maalesef bunun böyle olmadığı görüldü. Kentin tamamını ideolojisi, hayata bakış açısı, siyasi görüşü önemlidir. Kent Konseyi’nin bütün bunların tamamına saygılı olması ve bütün bunların tamamını da kucaklaması gerekiyor. Yani ‘şehrin sahibi benim’ edasıyla hareket etmemesi gerekir. Çünkü bu şehir tek başına hiçbirimizin değil. Bu şehir, bu şehirde yaşayan her bir ferde aittir. Dolayısıyla Kent Konseyi’nin bütün bunlara saygılı olması, bütün bunları kucaklaması ve birleştirmesi gerekiyor. Toplumun ayrıştığı bu tür durumlarda Kent Konseyi’nin birlik ve beraberliği sağlayıcı bir tavır sergileyebilmesi gerekiyor.” dedi.
“Kent Konseyi’nin taraf olması yanlıştır”
Kent Konseyi’nin ayrıştırıcı bir açıklamaya imza attığını ifade eden Gök, “Bugün bu memleketin birlik, beraberlik ve kardeşliğe hiçbir zaman olmadığı kadar ihtiyacı var. Dolayısıyla Kent Konseyi’nin de bütün bunlara eşit mesafede bir duruş sergilemesi gerekiyor. Bugün bu birlik ve beraberliğe sadece bizim değil, bütün dünya mazlumlarının ihtiyacı var. Çünkü herkes yeni büyük Türkiye’yi bekliyor. Dünyaya yeniden adalet götürebilecek olan bir ülke potansiyeli sadece bizde var. Dolayısıyla bizim ayrışmalara değil, bütünleşmeye, birlik, beraberlik ve kardeşliğe ihtiyacımız var. Bu noktada Kent Konseyi’nin toplumun İstanbul Sözleşmesini savunanlar ve İstanbul Sözleşmesi’nin fesh edilmesini isteyenler gibi ikiye ayrıldığı bir noktada taraf olması, bir tarafında lehine böyle bir açıklama yapması kesinlikle yanlıştır, asla doğru bulmuyorum.” ifadelerini kullandı.
“Kent Konseyi’nin yaptığı açıklamanın karşısındayız”
“Bizler kendi siyasi bakış açımızı, ideolojimizi öne çıkararak açıklama yapamayız ve bunu Kent Konseyi adına yapamayız, yapmamız gerekiyor” diyen Gök, şunları söyledi:
“Herkesin elbette bir ideolojisi, hayatta bir bakış açısı, siyasi görüşü vardır, bu çok doğaldır. Herkesin siyasi görüşüne, fikrine, hayata bakış açısına saygı duyan birisiyim. Benimde bir bakış açım var. Ben bu bakış açımı Kent Konseyi adına açıklayamam, açıklamamam da gerekir. Kent Konseyi’nin yaptığı yanlış budur. Şimdi ben İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılması taraftarıyım. Çünkü yerli ve milli bir metin değil. Bu metinde öyle ifadeler var ki ‘toplumsal cinsiyet ideolojisi’ diye bir terimden bahsediyor. ‘Toplumsal cinsiyet ideolojisi’ derken kadın ve erkeğe biçilen rolleri kastediyor. Dolayısıyla kadına şiddet uygulanmasının tek sebebinin kadının ve erkeğin toplumdaki rolü olduğunu düşünüyor ve bu rolleri altüst etmek için çalışmalar yürütüyor. Bunu da açıkça ilan ediyor. Sözleşmenin 12’nci Maddesinde ‘Taraflar kadınların daha aşağı düzeyde olduğu düşüncesine veya kadınların ve erkeklerin toplumsal klişeleşmiş rollerine dayalı ön yargıların, törelerin, geleneklerin ve diğer uygulamaların kökünün kazınması amacıyla kadınların ve erkeklerin sosyal ve kültürel davranış kalıplarının değiştirilmesine yardımcı olacak tedbirler alacaklardır’ diyor. Yani bizim kültürümüzün, töremizin, geleneklerimizin kökünü kazımayı amaçladığını açıkça sözleşme ifade ediyor. Böyle bir sözleşmenin ben nasıl taraftarı olabilirim?”
“İstanbul Sözleşmesi değerlerimizi hedef alıyor”
Söz konusu sözleşmenin dayatılmasının kabul edilemez olduğu belirten Gök, “Biz, millet olarak kültürümüze, geleneğimize, göreneğimize, dinimize, örfümüze bağlı bir milletiz. Dolayısıyla bu sözleşme bunun kökünü kazımaktan bahseden bir sözleşmedir. Bu sözleşmenin kesinlikle kaldırılması, yerine yerli ve milli bir metin yazılması gerekiyor. TBMM şu an çalışmalarını yürütüyor. İnşallah ümit ediyorum ki bu sözleşmeye yönelik bir hamle yapılır. Bu sözleşme feshedilerek, sözleşmeden çıkılır ve yerine yerli, milli bir metin inşallah bir an önce yazılır.” şeklinde konuştu.
“Aile yapımızı sağlam tutmamız gerekiyor”
Ailenin önemine dikkat çeken Gök, “Aile yıkılırsa toplum yıkılır. Toplumun temeline dinamit konulmuş olunur. Dolayısıyla bizim aile yapımızı sağlam tutmamız gerekiyor. İstanbul Sözleşmesi’de aile yapısına zarar veriyor. Çünkü bu sözleşme temelde kadın-erkek karşıtlığına kadın-erkek çatışmasına dayalı bir sözleşmedir. Yani ‘kadını güçlendirme’ adı altında erkeğe negatif ayrımcılık yapan, temel yanılsıması da’ kadın erkek eşitliği sağlayacağım’ derken erkeğe ciddi manada zulmeder bir hale dönüştürülüyor. Bu defa erkek kadın arasında bir çatışmaya sebep oluyor. Bu sözleşmenin fonları için sözleşmede sivil toplum kuruluşları kurdurulmuş. Bu sözleşmede açıkça var. Bu sivil toplum örgütleri Avrupa Birliğinden ve sözleşmede geçen taraflarda fon alıyorlar. Dolayısıyla biraz ortalığı birbirine katma sebeplerinden bir tanesi de budur. Bu fonlar nereye gidiyor, bu fonları kimler alıyor, hangi dernekler alıyor, neden böyle konuşuyorlar? Çünkü açıkça bazı gerçekleri ortaya koymamıza rağmen bu sözleşmeyi savunuyorlar ve sözleşmeye destek oluyorlar diye konuştu.
“Kadınlarımız bizim başımızın tacıdır”
Kadına en iyi değeri İslam'ın verdiğinin altını çizen Gök, “Bu sözleşmenin karşısında durunca bizi ‘gericilikle’ suçluyorlar. Sosyal medyada yer alan bir paylaşımın altına bir hanımefendi kardeşim, ‘siz hep kadını ayaklarınızın altına ama derdindesiniz’ şeklinde bir cevap yazmıştı. Ancak bunun tam tersi kadınlarımız bizim başımızın tacıdır. Peygamber Efendimiz, sahabe, sahabeyi görenler ve sahabeden sonra gelen nesiller ve altın neslin hiçbir evresinde kadına şiddet yoktur. Hiçbiri eşine bir fiske bile atmamıştır. Biz, neden bu hale geldik? Bugünkü durum bizim değerlerimizle alakalı değildir. Ben o kardeşime, ‘biz kadının ayaklarının altında oluruz, onun ayaklarının altında olmaya çalışırız. Çünkü biz kadının ayaklarının altında ne olduğunu biliyoruz’ cevabını verdim.” dedi.
“Biz, kadınlarımızı meta olarak görmeyiz”
“Kadınlar bizim başımızın tacıdır” diyen Gök, “Biz, kadınlarımızı meta olarak görmeyiz. Onlar bizim en değerli varlıklarımızdır. Kadın ve erkek zaten eşdeğerdir. Kadında erkekte kıymetlidir. Eş olarak kıymetlidir. Kadın ve erkek bir araya geldikleri zaman birisinde olan ayrıcalıklar ve diğerinde biyolojik olarak olan ayrıcalıklar bir bütünlük sağlar, bu da zaten ailenin temelidir. Siz İstanbul Sözleşmesi’nin yapmaya çalıştığı gibi bu bütünlüğü bozup karşıtlık oluşturursanız o zaman zaten toplumu yıkarsınız ki zaten amaç da budur.” ifadelerini kullandı.
İstanbul Sözleşmesi’nin zararlarını gören Polonya gibi birçok ülkenin sözleşmeyi kabul etmediğini ve vazgeçtiğini anımsatan Gök, Türkiye’nin de bir an önce söz konusu sözleşmeden vazgeçmesi ve sözleşmeyi iptal etmesi çağrısında bulundu. (İLKHA)