8 yıllık eğitim sisteminin meslek sahibi olmaya çalışan gençlerin önünü kapadığını savunan ustalar, bu yanlıştan bir an önce dönülmesini istiyor.

 

Yıllarca okul okuyan ama herhangi bir işe yerleşemeyen gençler, çocukluk hayatlarında herhangi bir meslek sahibi olmadıklarından dolayı işsiz kaldığını savunan ustalar, devlet tarafından gençlere meslek öğretmek için açılan Çıraklık Eğitim Merkezleri'nin amacına hizmet etmediğini savunuyor.

Eleman bulamadıklarından dolayı atölyelerini kapatmak zorunda kaldıklarını belirten ustalar, el emeği ile yapılan tüm mesleklerde çıraklık, kalfalık ve ustalık dönemi olduğunu vurguladılar.

Önlem alınmazsa yeni meslek erbaplarının yetişmeyeceğini dile getiren ustalar, sanayi mesleğinin altın bilezik olduğunu, ailelerin çocuklarını meslek sahibi yapmaları gerektiğini belirttiler.

"20 yaşında bir delikanlıyı eğemezsiniz, bükemezsiniz"

Zorunlu eğitim sisteminin çıraklık ve kalfalığa etkilerine dikkat çeken 30 yıllık oto tamircisi Ekrem Sonbayram, "Esnaf olarak çıraklık ve çıraklıktan sonra kalfalığın ne kadar önemli olduğunu, sanatın altın bilezik olduğunu söylüyoruz. Bugünkü sistemde dayatılan eğitim sistemi ne yazık ki zorunlu eğitim adı altında çocuklarımızı elimizden aldılar. İlk, orta ve liseyi birleştirdiler. 20 yaşında bir delikanlıyı eğemezsiniz, bükemezsiniz. 'Demir tavında dövülür' gençlerin çekirdekten yetiştirilmesi için muhakkak çıraklık evresini görmesi gerekir. 19 yaşında bir öğrenci üniversite kazanıyor, 4 yıl üniversite okuyor boş. 30 yıllık bir usta olarak söylüyorum, bu sistemin dayatmış olduğu yazıktır ve günahtır." şeklinde konuştu.

"Sanatın ilk basamağı çıraklıktır"

El emeği ile yapılan işlerde çıraklığın önemine vurgu yapan Sonbayram, "Çıraklık Eğitim Merkezini açtılar. Bunu hangi öğretim görevlisi ile yaptılar. Hangisi bu konunun uzmanıydı. Küçük olmazsa büyük olmaz. Büyük olmasa da gelecek olmaz. Çırak olacak, çocuk olacak, bunları yetiştireceksin ki bu ülke sanayide gelişsin. Küçük sanayi, büyük sanayi, organize sanayi yani insan gücü ile yapılan bu işlerde muhakkak çırak olarak başlanması gerekir. İlkokul nasıl bir öğrencinin geleceğinin temelini oluşturuyorsa sanatın da il basamağı da çıraklıktır. Sanayi korkulacak bir yer değildir, altın bileziktir. Türkiye'nin 81 ilinde ve tüm ilçelerinde, istediği yerde geçimini sağlar. Okula da gerek yok üniversiteye de gerek yok." ifadelerini kullandı.

"Dükkânımı elemansızlıktan dolayı kapattım"

Ustaların eleman bulamamasının en büyük sebebinin eğitim sisteminden kaynakladığını ifade eden yılların oto tamircisi Selahattin Şenateş ise, şunları söyledi:

Eleman sıkıntısı devletin sözde eğitimi daha ileriye taşımak için uygulamış olduğu 'paralı eğitimden' kaynaklanıyor. Sanayi bitti. Ben şahsen dükkânımı elemansızlıktan dolayı kapattım.  Bugün eleman olarak kendi çocuklarımızı yetiştireceğimize, dışarıdan gelen Suriyeli vatandaşları yanımızda çalıştırıyoruz, onları yetiştiriyoruz. Bizim çocuklarımız ise, internet kafelerde, kahvelerde ve parklarda hayatlarını köreltiyor. Kendi çocuklarımızı kendimiz kaybettik. Neymiş paralı eğitimmiş! Neymiş çıraklık okuluymuş! Bize diyorlar 'sen işçi yetiştir.' Gelip çocukları okula kaydediyorlar. Çocuğu sözde benim yanıma staja gönderiyor, bir de öğrenciye aylık bağlıyorlar. Yaptıkları saçmalığa bak.  Bu çocuklara neyin aylığını veriyorsunuz? Çocuk gelmiyor ki işe. Ay başından ay başına gidip maaşlarını alıyorlar. İş yapmasına gelince, iş yapmıyorlar.

"Devlet stajyer çocuklara para vererek onlara zehir veriyor"

Çırakların staj yerine gelip gelmediğinin takibinin yapılmadığını ifade eden Şenateş, "Ben bizzat öğretmenlere dedim, bu sorunları belli yerlere iletin. Çocuklar staj yerlerine gelmiyorlar. Devlet, stajyer çocuklara para vererek onlara zehir veriyor.  Çocuk para için okula ve işe geliyor. Devlet neden bu çocuklara para veriyor? Devlet çocuğu okula kaydediyor ve çocuğa her ay belli bir miktarda para veriyor, sözde bu çocukları yetiştirecek. Ne yetiştiriyorsunuz? Siz ortalığa zalim yetiştiriyorsunuz. Çocuğa şunu söylüyorlar; 'ben seni okula kaydettim, sana her ay maaş da vereceğim.' Çocuk maaşını cebine koyuyor, o parayı da internet kafelerde tüketiyor ama buraya gelerek çalışmıyor." şeklinde konuştu.

"Eğitim ve sanayi konusunda gençleri körelten bir sistem var"

Türkiye'de eğitim ve sanayi konusunda gençleri köreltmek ve bitirmek için çalışan bir sistem olduğunu savunan Şenateş, şu ifadeleri kullandı:

Bizim dönemimizde, biz öğleye kadar okula giderdik, öğleden sonra da işe giderdik. Şimdi ise, okulları sabah akşam yapmışlar. Öğrenci çantayı koluna takıp herkes kendi yoluna gidiyor. Bu internet kafe senin, bu internet kafe benim, hangi kızla tanışacağım, kim ne kadar çaldı. Okulda ise, hocaya; 'sana ihtiyacımız yok, zaten okulda da kalmıyoruz.' diyorlar. Bu durumları gelen öğretmenlere anlatıyorum. Bu konuda iki öğretmen ile tartıştım. Onlara dedim ki 'kardeşim bu durumu yetkililere bildirin.' onlar da bu durumun kendilerini ilgilendirmediğini söylediler. Ben de onlara 'tabi sizi ilgilendirmez, sizin de hesabınıza geliyor. Bu okul açık kalsın da ben maaşımı alayım diyorsunuz.' Neymiş yetiştirmek üzere stajyer göndermişler sanayiye. Staja gelenler ayak ayaküstüne atıyorlar. 'Ben stajyerim, maaşıma bakarım.' diyorlar. Siz neyin maaşına bakıyorsunuz.? Türkiye'de eğitim ve sanayi konusunda gençleri köreltmek ve bitirmek için çalışan bir sistem var. Eğitim konusunda yüzde 99 batmışız. Eğitim konusunda çocuklarımızı yaktık.

"Çocuklarımızın hayatını bitirdiler"

Günümüzde ustaların çırak yetiştiremediğine değinen Şenateş, "Kadınlarımızı, aile yapımızı, sosyal hayatımızı bitirdikleri gibi çocuklarımızın da hayatını bitirdiler. Paralı eğitimle bitirdiler. Bunu neden yaptılar? Yarın ki nesilden ne bekliyorsunuz? Ben şahsen bir şey beklemiyorum. 1983 yılında bu dükkânı açtım, 16 tane işçi çalışıyordu, şu an da çalışıyorlar. Bizden sonra bir tanesi el kaldırsın desin ki biz bir tane çırak yetiştirdik. Yetiştiremezler çünkü internet kafeler doludur." ifadelerini kullandı.

"Türkiye'de yasalar oldubittiyle çıkarılıyor"

8 yıllık eğitiminin büyük mağduriyetlere neden olduğunu vurgulayan Siverek Madeni Eşya Esnaf ve Sanatkârlar Odası Başkanı Hacı İnan, "Öncelikle toplumun yarası olan böyle bir olaya değindiğiniz için sizlere teşekkür ediyorum.  Gerçekten Türkiye Cumhuriyeti'nde bir yasa çıkarılacağı zaman alt tabana danışmadan, fikirleri de alınmadan yasa çıkarıyorlar. Çıkarılan yasanın memlekete 5 yıl, 10 yıl sonra ne zarar vereceğini düşünmüyorlar. Bu işler oldubitti ile olmaz. Sanayi esnafı olarak birebir bu işin içindeyiz. Birebir bu işin mağduriyetini yaşayanlardan biriyim. Ben 4 yıl çıraklık, 4 yıl kalfalık yaptım.  8 yıl sonra usta oldum. Usta olduğum dönemde de 13 eleman yanımda çalışıyordu.  Bu 13 elemandan ölenler de oldu bugün 10 eleman sanayide çalışıyor." diye konuştu.

"Sağlık kolejini kazandığım halde oto tamirciliğini tercih ettim"

8 yıllık zorunlu eğitimden önce okumaya merakı olmayan çocukların, aileleri tarafından meslek öğrenmeleri için bir ustanın yanına verildiğini belirten İnan, kendilerinden sonra bu işi yapacak neslin yetişmediğine dikkat çekti.

İnan, "Bugün sanayide dizel oto tamircileri varsa bizim yetiştirdiğimiz nesildir. Bizden sonra nesil yetişmedi. Neden yetişmedi? 8 yıllık zorunlu eğitimi bize dayattılar. 8 yıllık zorunlu eğitimden önce aile çocuğunu ilkokula gönderiyordu. Çocuğun okumaya merakı yoksa öğretmen öğrencinin velisini okula çağırarak, 'Sayın velim senin bu çocuğun okumaya elverişli değil.' Bu işin bir ayıbı yoktu. Adam vardır futbol oynamak, saz çalmak ister. Ben sağlık kolejini kazandığım halde içimde sanayi ustası olmak arzusu olduğu için ve elbisesi yağlı bir usta hayalim olduğu için sanayide oto tamircisi oldum ve meslekte başarılı oldum. Çocuk 5 yıl ilkokul okuduktan sonra okumaya elverişli değilse ailesi onu bir marangoz ustasına veya bir tamirci ustasına verirdi. O çocuk orada yetişir beni gibi çıraklık yapar, usta olur hem memleketine vergisini öder hem de iş istihdamı sağlardı." şeklinde konuştu.

"8 yıllık zorunlu eğitimle 20 yıl okuyan gençlerimizi heba ettik"

Yanlış eğitim sistemi yüzünden gençlerin işsiz kaldığına değinen İnan, "8 yıllık eğitimle birlikte çocuk 7 yaşından sonra ilkokul, ortaokul, lise ve 2 yıllık üniversite okuyunca yaşı 19 oluyor. Siz 19 yaşındaki çocuğa bir iş yaptıramazsınız. Biz bu çocukları kaybediyoruz. Bugün üniversite bitirmiş öğrencilerimiz var boşta geziyorlar. Bu gençlerin önceden bir mesleği olmuş olsaydı kendi işlerini yaparlardı. Ben bunu şuna benzetiyorum. Bir aile ve bir devlet benim için fark etmez. Bir ailede 4 kardeş olduğunu düşünün. Bu 4 kardeşten biri oto tamircisi, biri terzi, biri marangoz ve bir kardeş de okul okuyor. Herkes de evine ekmek götürüyor. Ama şimdi bakıyoruz ki 4 çocuk da okumaya çalışıyor. Dört çocukta okul okuduktan sonra bunun KPSS'si ve yerleştirmesi var. Herhangi bir işe yerleşemeyince ne olacak ailede 4 işsiz olacak. Bir ailede 4 kişi işsiz olduğu zaman o evde huzur olmaz. Kim ne derse desin sıkıntılarımız var. 8 yıllık zorunlu eğitimle 20 yıllık gençlerimizi heba ettik. 8 yıllık eğitim çıkmadan önce çocuk usta ve ailenin kontrolündeydi. Çocukları 'eti senin kemiği benim.' tabiri ile çocuklar ustaya teslim edilirdi. Ama şimdi bu 19 yaşındaki çocuğu ne usta ne de hoca eğitebilir. Ağaç yaşken eğilir. 8 yıllık eğitim devletin sırtında kamburdur. Herkes okuyacak diye bir kaide yoktur. Bazıları diyor ki 'her üniversite mezunun iş sahibi olması ile ilgili bir kaide de yok.' Bu fikre karşıyım. Biz mağdur aileleriz. Biz bir Çukurova gibi dönümlerle arazimiz yoktur. 'Benim çocuğum okusun, bir ziraat mühendisi olsun, sadece benim tarlalarıma baksın.' Biz fakir bölgelerde yaşıyoruz." değerlendirmesinde bulundu.

"Bölgede otomotiv lisesi ya da 2 yıllık otomotiv yüksek okulu kurulmalıdır"

Acilen bölgede gençlere yönelik yatırımlar yapılması gerektiğini ifade eden İnan, "8 yıllık zorunlu eğitim çıktıktan sonra çocuk okula gitti ve altıncı sınıfta okulu bıraktı. Sanayiye geliyor, çıraklık okuluna kayıt yaptırmak istiyor belgesi yok. Bu da ayrı bir sıkıntı, Çocuk 8 yıllık eğitimi bitiremiyor. Bu çocuğun diploması da yok. Çıraklık Eğitim Merkezi de bu çocuğu almıyor. Peki, bu çocuk ne olacak?  Bu çocuk bir dükkân açmak istediği zaman ustalık belgesi isteniyor. Onun için acilen devletin, büyük iş adamlarının, holdinglerin, otomotiv sektörlerinin bu bölgeye el atması lazım. En azından bölgede otomotiv lisesi ya da 2 yıllık otomotiv yüksek okulu kurulmalıdır. Bu çocuk hem diplomalı olsun hem de sanayide alt eğitimde yetişsin." önerisinde bulundu.

"Ailemiz sırf meslek öğrenelim diye bizleri ustaya yollardı"

Ustaların yanında çalışan çıraklara kötü davrandığı ve çalışmalarının karşılığını vermediği iddialarının gerçeği yansıtmadığını dile getiren İnan, "Gerçekten ailelerimiz mağdur durumdalar. Bizim çalıştığımız dönemde haftada 150 lira aldırdık belki babamız 500 lira cebimize para koyardı.  Babamızın o gücü vardı. Ailemiz sırf meslek öğrenelim diye bizleri ustaya yollardı. Atölyede bir anahtar kaybettiğimiz zaman ustalarımız keyfi olarak ellerimizi 2 saat mengeneye bağlardı. O şekilde kalırdık ses çıkarmazdık. Biz bu durumu evde de anlatamazdık. Anlattığım zaman ev bizi bir daha işe göndermezdi. Bir insan bir şeyi yapmayı kafasına koyarsa ne parasına ne de dayağına bakar. Ben o ailelere hak veriyorum. Belki çocukları haftalık az kazanıyorlar ama şunu da bilmemiz gerekiyor, ustalar da kazanmıyor. Ben kardeşlerim hariç 13 işçi çalıştırıyordum ve kazanıyorduk. Dükkânımın bir yıllık kirasını bir ayda çıkarıyordum.  Şimdiki ustalar kazanamıyorlar. Bugün burada büyük otomotiv sektörleri kurulursa nereden bakarsan 200 tane eleman çalışırdı. Gençlerimiz o zaman orada sigortalı çalışır, asgari ücret alırlardı. Gençlerimiz ailelerine yük olmazdı. Şimdi maalesef alacakları para sabun parası değildir. Zaman değişiyor bununla ilgili ne yapılabilir? Bizim bu dükkânları açık tutmamız lazım. Bu atölyeleri açık tuttuğumuz zaman ustalar kazanacak ve çalışanlarına para vereceklerdir. Hiçbir usta yanında çalışan bir insanın mağdur olmasını istemez. Eskiden sanayi şehir merkezindeydi şimdi ise, 7 kilometre şehrin dışına taşınmış. Oraya gidiş geliş günlük 10 liraya mal oluyor. Haftada bu 60 liraya tekabül ediyor." diye konuştu.

"Bölgemize teşvik olarak yetkili servislerin gelmesi gerekir"

Ailelerin, çocuklarını ustaya yollarken para kazanmalarını değil de meslek sahibi olmalarını düşünmelerini tavsiye eden İnan, "Sivereklilerin bir tabiri vardır: 'Bundan 20 sene önce bir kişi çalışır, 10 kişi yerdi.' Çukurova gittiğin zaman ailenin hepsi çalışırdı. Siverek'te baba çalışır 8 çocuğu yerdi. Maalesef biz de o duruma düştük. Bu sebeple haftalıkla çalışan çocuğumuzdan ümit bekliyoruz. Aile bu haftalığa muhtaç oldu. Bizi bu duruma getirenler düşünsün. Bu bölgemize teşvik olarak yetkili servislerin gelmesi gerekir. Geldiği zaman bir nebzede olsa bu sorunlar düzelir." ifadelerini kullandı.

"Kimin eli anahtar tutuyorsa hemen dükkân açıyor"

Son olarak günümüzde bazı kişilerin tam olarak yetişmeden tamirci atölyesi açtığını belirten İnan, şunları kaydetti:

"Eskiden usta takım elbise ile dükkâna gelir, işçiler çalışırdı. Ben motor monta ederdim, diğeri şanzıman monta ederdi. Şimdi ise, kimin eli anahtar tutuyorsa hemen dükkân açıyor. Ben iki eleman yanımda çalıştırdım. Dükkânı mı yarı yarıya verdim. Yine bazıları şöyle diyordu: 'Hacı İnan kravat takıyor, geziyor, sizde çalışıyorsunuz.' Tamam, çalışıyorlar da ben onların başkanlıklarını yapıyorum, oraya buraya koşturuyorum, sırf bu dükkân açık olsun diye. 5 çocuğum var. Biz 7 kişilik bir aileyiz. Ben ekmeğimi ikiye bölmüşüm. Yine de bırakmadılar. Hâlbuki ben onların gençliğinden, onlarda benim tecrübelerimden faydalanabilirlerdi. Elaman şöyle düşünüyor '7-8 bin liraya bir dükkân kiralarım, ustanın ağız kokusunu çekmem.' Durum böyle olunca biz bir yere de varamayız." (İLKHA)