Mehmet Tahir Özsoy / DOĞRUHABER

Danıştay 10'uncu Dairesi'nin müzeden tekrar camiye dönüştürme kararının ardından Ayasofya Camisi Diyanet İşleri Başkanlığına devredildi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ayasofya Caminin Diyanet'e devredilmesinin ardından yaptığı açıklamada caminin 24 Temmuz Cuma namazı ile ibadete açılacağını duyurmuştu.  86 yıl aradan sonra ilk Cuma namazını kılmak isteyen yüzbinler dünyanın ve Türkiye'nin dört bir tarafından buraya akın etti. Namaz kılınacak alanlara Beyazıt Meydanı, Sirkeci ve Çatladıkapı'dan oluşan 3 ana istikametten gelinirken namaz alanlarına girişler, 11 ayrı kontrol noktasında polislerce arama yapıldıktan sonra sağlandı. Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi'ndeki açılış programında, Ayasofya Meydanı'nı dolduran vatandaşlar tekbir getirdi. Daha sonra Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi'ndeki hoparlörden sala verildi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, cami içinde Kur'an-ı Kerim okudu. Erdoğan, Fatiha suresini ve Bakara suresinin ilk 6 ayetini okurken, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş program sonunda dua etti. İlk namazı kılmak için Ayasofya Meydanı'nı dolduran vatandaşlar, dualara "amin" diyerek katılırken, Fatiha suresini okudu.

Duaların ardından Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi'nin 4 minaresinden 4 müezzinle ezan okundu, cemaat 86 yıl sonra ibadete açılan camide kılınan ilk namazda secde etti. Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi'nde 86 yıl sonra kılınan ilk cuma namazında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yanı sıra, TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve HÜDA PAR Genel Başkanı İshak Sağlam'ın yanı sıra çok sayıda davetli ve vatandaş saf tuttu. Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi'nde, 86 yıl sonra cuma namazını kılmak ve tarihi ana tanıklık etmek için çeşitli illerden İstanbul'a gelen çok sayıda vatandaş alanın dolması nedeniyle cuma namazını Yenikapı etkinlik alanında kıldı.

86 YIL SONRA İLK HUTBE OKUNDU

Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi'nde, 86 yıl sonra ilk hutbeyi okuyan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, "Milletimizin derin bir yürek yarasına dönüşen hasreti sona eriyor. Yüce Rabbimize sonsuz hamdüsenalar olsun." dedi. Erbaş, "Ayasofya: Fethin nişanesi, Fatih'in emaneti" başlıklı hutbesini okumak için minbere kılıçla çıktı. Allah'ın lütfu ve inayeti ile cumanın huzuru ve bereketinin Müslümanların üzerine olmasını dileyen Erbaş, bu mübarek vakitte, bu mukaddes mekanda tarihi bir ana şahitlik edildiğini belirtti. Bugünün, Ayasofya'nın kubbelerinde yeniden tekbir, tehlil ve salavatların yankılandığı, minarelerinden ezan ve selaların yükseldiği gün olduğuna işaret eden Erbaş, şöyle konuştu: "Bugün, bundan 70 sene önce hemen karşımızdaki Sultanahmet Camisi minarelerinin 16 şerefesinden 16 müezzinin Allah'u ekber sadalarıyla yeri göğü inlettiği, 18 yıl ayrılıktan sonra minarelerimizin ezanlara kavuştuğu anın bir benzerini yaşadığımız gündür. Bugün, müminlerin sevinç gözyaşları içinde kıyama durduğu, huşuyla rükûa vardığı ve şükürle secdeye kapandığı gündür. Bugün, şeref ve tevazu günüdür. Bizleri böyle onurlu bir güne kavuşturan, yeryüzünün en mukaddes mekanları olan camilerde buluşturan ve ulu mabet Ayasofya'da huzuruna kabul eden Cenab-ı Hakk'a sonsuz hamdüsenalar olsun."

"FATİH SULTAN MEHMET HAN'A SELAM OLSUN"

"Konstantiniyye mutlaka fetholunacaktır. Onu fetheden komutan ne güzel komutandır ve o asker, ne güzel askerdir." Hadis-i Şerifine işaret eden Erbaş, şöyle devam etti: "Fethi müjdeleyen Habib-i Kibriya Muhammed Mustafa'ya salat ve selam olsun. Bu müjdeye nail olma aşkıyla yollara düşen, İstanbul'un manevi mimarı Ebu Eyyub el-Ensari Hazretleri başta olmak üzere, ashab-ı kirama ve onların kutlu izinden gidenlere selam olsun. Fetih, tasallut değil ihyadır; yıkım değil imardır inancıyla Anadolu kapılarını milletimize açan Sultan Alparslan'a ve bu toprakları vatan kılarak bize emanet eden şehitlerimize, gazilerimize, coğrafyamızı imanla yoğuran tüm gönül sultanlarına selam olsun. Fetih sevdasını Sultan Mehmet'in gönlüne nakış nakış işleyen, 1 Haziran 1453 Cuma günü Ayasofya'da ilk cuma namazını kıldıran ilim ve hikmet tabibi Akşemseddin Hazretleri'ne selam olsun. Artık bir işe karar verdin mi Allah'a güven. Doğrusu Allah kendisine güvenenleri sever' ayet-i celilesine gönülden bağlanan o genç ve dirayetli padişaha; tarih, edebiyat, bilim ve sanat dehasına, çağının en gelişmiş teknolojisini üreten, gemilerini karadan yürüten, Allah'ın izni ve inayetiyle İstanbul'u fethe mazhar olan, sonra da bu aziz şehrin tek bir taşına bile zarar gelmesine izin vermeyen, cennetmekan Fatih Sultan Mehmet Han'a selam olsun."

"AYASOFYA'NIN İBADETE AÇILMASI, MESCİD-İ AKSA'NIN CAN SUYUNA KAVUŞMASIDIR"

Ayasofya'nın ibadete açılmasının, temeli tevhid, tuğlası ilim, harcı erdem olan İslam medeniyetinin bütün zorluklara rağmen yükselmeye devam edişinin ispatı olduğunu anlatan Erbaş, "Ayasofya'nın ibadete açılması, başta Mescid-i Aksa olmak üzere, yeryüzünün bütün mahzun mescitlerinin ve mazlum müminlerinin can suyuna kavuşmasıdır." dedi.

'AYASOFYA DAVASINI' KAZANAN İSMAİL KANDEMİR: KUŞLAR GİBİ UÇUYORUM VE SEVİNÇLİYİM

Ayasofya'nın yeniden ibadete açılması için dava açan Sürekli Vakıflar Tarihi Eserlere ve Çevreye Hizmet Derneği Başkanı İsmail Kandemir, Ayasofya'nın müzeye dönüştürülmesine dair 24 Kasım 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararının iptali istemiyle Danıştay 10. Dairesinde dava açmış ve kazanmıştı. Ayasofya'nın müzeden camiye dönüştürülmesi için 26 yıl önce başlattığı mücadeleyi kazanarak Ayasofya'nın ibadete açılmasının önünü açan İsmail Kandemir, Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi'ne, Bursa'dan geldi. 86 yıl sonra cuma namazını kılmak ve tarihi ana tanıklık etmek isteyenler arasında bulunan İsmail Kandemir, yaptığı açıklamada, şunları kaydetti: "1966 yıllarında Ayasofya'ya gider gizli gizli namaz kılardım. Şimdi daha açıkta namaz kılmak için buraya geldim. 1966 yılından beri devam eden bir kızıl elma savaşı ve savaşta galibiyet... Kuşlar gibi uçuyorum. İlk davayı 1994 yılında Danıştay'a açtım. O zaman yetkisizlikten reddedildi. Daha sonra Sürekli Vakıflar Tarihi Eserlere ve Çevreye Hizmet Derneği kurarak Ayasofya'nın camiden müzeye çevrilmesine ilişkin 24 Kasım 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararının iptali istemiyle Danıştay'a yeniden dava açtım. 50 tane dava açtım ve 2016 yılındaki son davayı kazandım. Kuşlar gibi uçuyorum ve sevinçliyim çok mutluyum. Başardık."