Hüseyin Kaya / Doğruhaber
Herkes bu meselenin bir yerinde duruyor. Herkes ideolojisine göre bir çözüm geliştirmeye çalışıyor. Sağdan, soldan, merkezden görüşler var.
Devlet, otorite refleksiyle görüş beyan ediyor. “Halen bazı vatandaşlarımıza Türkçe öğretememişsek biz kusurluyuz” diyor. Asimilasyonu, inkarı, tecrit ve tehcirleri az görüyor.
Ak Parti hükümeti, tam olarak ne yapmak istediğine karar vermiş değil. Tayyip Erdoğan, sık sık ekonomiye vurgu yapıyor ve refah düzeyinin yükselmesi ile sorunun çözülebileceğini düşünüyor. Dil ve kültüre bakışları, statüko ile tam olarak örtüşmese de bazı kalıpların dışına da çıkamıyor.
CHP, içine yerleşen bir tür Truva atı durumundaki Sezgin Tanrıkulu’nun projeleri etrafında görüş beyan etmeye başladı. Kılıçdaroğlu, “Akil adamlar Öcalan’la görüşebilir” şeklindeki önerisiyle ilginç bir çıkış yaptı. Akil adamlardan kimleri kast ediyor dersiniz?
Kemalist çizgide uzlaşan CHP ve BDP, sosyalizm ortak paydasında da buluşunca dokuların uyuşmaması için bir neden kalmadı. Bu arada CHP’nin milliyetçi kanadı, yani eski CHP, bu duruma ne kadar tahammül eder bilinmez. Sanırım Kılıçdaroğlu, 12 Haziranda % 30’ların altında bir oy alması durumunda kendini yeni bir savaşın içinde bulacaktır.
MHP’nin derin adamı Ümit Özdağ, Kürt sorununun çözümü için en uygun yolun sıkıyönetim olduğunu söylemiş. Sıkıyönetimin ne anlama geldiğini biliyorsunuz tabii. Hani Mehmet Ağar’ın “Rutin dışı” dediği durumlar vardı ya… Yargısız infazların, iç içe geçmiş çıkar çetelerinin rahat faaliyet alanı buldukları bir ortam.
Bir de Nuray Mert’in iddiaları var tabii. Duble yolları yapan hükümetin amacının katliam yapmak olduğunu iddia etmiş.
Erdoğan tepki gösterince bir eski komünisti savunmak da Bahçeli’ye düştü. Bahçeli, Nuray Mert ve iddiaları için bir şey söylemiyor, Erdoğan’ı nezaketsizlikle suçluyor.
Her şey bir yana komünistleri anlamakta gerçekten zorlanıyorum. Demirtaş, Hopa’daki devrimcilere selam söylüyordu. Ortak düşünce değil ortak düşmandır bunları yan yana getiren. Hasip Kaplan, “Gericiliğe karşı TSK’ya işbirliği önerirken, Ahmet Türk “Kürt Haması” tehlikesine dikkat çekiyordu.
Gariplik diz boyu yani.
Eski komünistlerden Toffler “Özel oto sapıklıktır” derken, Marks’ın “Ayağımda çıkan çıbanların hesabını burjuvadan soracağım” dediği iddia ediliyor.
Şimdiki evrilmiş komünistler de enternasyonalizmden önce nasyonalizm aşamasının yaşanması gerektiğini iddia ediyorlar.
Yani anlayacağınız adamlar Kürd meselesini çözelim derken Marksizmin temel ilkelerinden saparak yürümeyi göze alıyorlar.
Sonunda ne mi var? Ahiret inancı olmadığı için bizim inandığımız gibi bir cennet ve cehennem inancı da yok.
Onlara göre cennet de cehennem de dünyadadır.
Birileri lüks yaşam içinde dünya cennetinde yaşarken, dünya cehenneminde sıkıntı çekenler ne olacak?
Hani nerede eşitlik?
Bunu bile halledemeyenler Kürd meselesini nasıl halledecek?